tag:blogger.com,1999:blog-83616401213594638972024-03-19T08:46:50.945+03:00Yıkıcı TutkuNe Tanrı ne devlet, aşk aşk hürriyet...Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.comBlogger201125tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-7663570980416327232013-11-25T04:16:00.001+02:002013-11-25T04:22:40.504+02:00Kürdistan'ın doğuşuna Türkiye solunun tavrı, Halepçe soykırımı<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Batı Kürdistan’da Kürt özgürlük hareketinin Suriye iç savaşından
yararlanarak birçok Kürt kentinde yönetime el koyması, TC hükümetinin Suriye
politikasında yeni bir durumla karşılaşması, PKK’nin de yeni durumu yeni bir
okumayla Rojava’ya siyasi ve lojistik destek vermesi, Kuzey Kürdistan’da TC
hükümetiyle PKK arasında hala süregelen çatışmasızlık görüşmeleri, çözüm
arayışları derken bir anda Güney Kürdistan hükümetinin önemli partisi KDP de bu
topa girdi. Aslında çoktan beri bu sürecin içindeydi ama seçimler dolayısıyla
Kürdistancı bir siyasi yaklaşım sergiledi. Önce ulusal kongre umutları dağıttı,
sonra TC baskısıyla ikide bir bu kongrenin ertelenmesine birçok gerekçeler
buldu. Seçimlerden sonra da kongre ve Rojava siyasetini TC hükümetiyle girdiği girdaplı
siyasi ve ekonomik ilişkilerden ötürü resmen Rojava’daki politik-askeri
stratejinin tam karşısına oturttu. Ulusal demokratik devrimi küçümseler, yok
saymalar, sınır kapatmalar, PYD’ye karşı uluslararası geniş çemberler atma, TC
hükümetinin iktidar partisiyle Bakur Kürdistan’ında Kürdistani partiye karşı
seçim çalışması yapmak gibi uzayan bir listenin mimarı oldu KDP…Tüm bunlar
olurken KDP aynı zamanda medya ve ekonomik gücüne dayanarak Türkiye KDP’si
kurma girişimleri içinde yoğun çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların nereye
gideceğini kestirmek güç. Eğer PKK’nin ulaşamadığı Kürtlere ulaşma gayreti ise
çok umut verici bir gelişme olur. Ama TC hükümetinin 2009 yılında Türk
aydınları ve kimi Kürt gruplarını oynattığı özel konsept gibi bir mizansen ise
şimdiden ölü doğum diyebiliriz. Çünkü 2009 konsepti çok çılgın bir TC
projeseydi. Binlerce Kürt’ü tutsak eden yüzlercesini dağlarda imha eden tüm
politik Kürdistancı yaklaşımları yasaklamak isteyen bir konsept Kürtler
nezdinde pek itibar görmedi. Devletin masalarında PKK’yi zayıflatmak isteyen
eski solcu Kürtler bir anda PKK’yi solcu olmakla, milliyetçi olmamakla
suçladılar. Bunların payandası olduğu Türk liberal ve milliyetçi gruplar da PKK’yi
Ergenekon’a yamama öyle itibarsızlaştırma gayretindeydi. Bu akılsızlıkları hala
sağda solda devam ediyor. PKK, tüm bu saldırılara Öcalan’ın duygu ve fikir
dünyasıyla paralel bir olgunluk göstererek boşa çıkardı. Daha devasa bir siyasi
askeri güce oluştu. 4 parça Kürdistan’ın en büyük siyasi ve askeri gücü olma
yolunda… Hala PKK’nin karşıtı güçlerle aynı hizaya gelerek mücadele ettiğini
sanan Kürt gruplar var. Şimdilik Rojava’da PYD’yi ve YPG’yi rejimle ortaklıkla
ve PKK’yi Türkiye’de solcularla ittifak yapmakla suçluyorlar. O kadar gülünçler
ki ittifakın siyaset teorisi kapsamındaki anlamını bile bilmezler. Konuya dair
3 yazı yazmıştım. Bu bölümde Türkiye devrimci güçlerinin Halepçe soykırımı
karşısındaki tavrını Güney Kürdistan’ın doğuşuna solcuların yaklaşımına
örnekler vereceğim. Sola yönelik çok güçlü eleştiri argümanım var, lakin bu
solu hiçleştirmeyi gerektirmez. Nihayet Güney Kürdistan, Doğu kürdistan ve Batı
Kürdistan’ın siyasi direniş tarihleri egemen ulusların soluyla ittifakla
geçmiştir. Bu, dünyanın her tarafında olağan bir durum. Solun dünyaya yetersiz
de olsa bakış açısıyla ilgili… İdeolojik politik detaylarına girmeyeceğim. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Güney
Kürdistan’ın doğuşuna Türkiye devrimci güçlerinin yaklaşımı:<o:p></o:p></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Halepçe soykırımın devam ettiği yıllarda bugünkü hükümetin,
sağcı liberallerin, muhafazakarların biricik üstadı Turgut Özal hükümeti
iktidardaydı. Der Spiegel dergisi Ekim 1988 yılındaki bir haberinde Türk
hükümetini Irak’ta kimyasal silahların kullanılmasını gizlemekle suçluyordu.
ABD, Fransa, Finlandiya, Japonya, İngiltere Kürdistan’da kimyasal silah
kullanılıp kullanmadığını denetlemek için bölgeye heyet gönderme girişimlerini
Irak hükümeti, Türk hastanelerinin ve hükümetinin raporlarını göstererek
yalanlamaya çalışıyordu. Türk kamuoyu derin bir sessizlik içinde değil,
Kürtlere karşı derin bir öfkenin ve nefretin içindeydi. Türk basını ve Türk
hükümeti “<b>Kürt mültecilerin mali
külfetini</b>” haber yapıyordu. O dönem PKK’nin desteklediği herhangi bir dergi
ya da gazetesi yoktu. Zaten bu gücü de yoktu. Sadece Türkiye’deki sol dergiler
ve yayınlar üzerinden eylemsel gücüne dayalı olarak kendisini ifade etmesine
rağmen Bakur kürt kentlerinde PKK’ye yakın çevreler yabancı basına mültecilerin
durumlarını bildiriyor, cezaevlerindeki PKK’li ve solcu militanlar ise açlık
grevleriyle soykırıma dikkat çekiyordu. İnsan hakları derneği ise SHP ile ortak
eylemler düzenliyordu. Kürt vekiller dönemin SHP’si içinde ses çıkarmaya
çalışıyorlardı. Bunların başında Ahmet Türk ve Adnan Ekmen geliyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">“<b>SHP
</b><b>İstanbul il </b><b>Örgütü’nün,
</b><b>İstanbul’daki Irak konsolosluğuna </b><b>siyah </b><b>çelenk<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>bırakma
</b><b>eylemi polisin </b><b>şiddeti </b><b>baskısıyla
ve </b><b>engellemesiyle </b><b>karşılaştı. SHP İstanbul il </b></span><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">örgütü </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">yöneticileri polis tarafından tartaklandılar. Aralarında
SHP Kars milletvekili </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Ve</b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">dat
</b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Altun, </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">SHP
</b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">İl Başkanı Ercan </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Karakaş, ilçe başkanları </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">ve </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">partililerden
oluşan </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">60 </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">kişilik
bir gruba karşı polis yoğun </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">bir saldırıya </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">geçti. Çelenklerini parçaladı. SHP'lilerle </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="line-height: 115%;">konsolosluktaki
Iraklı görevliler arasında da mücadeleler oldu. </span></b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="line-height: 115%;">(Milliyet,
</span></b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="line-height: 115%;">4 </span></b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="line-height: 115%;">Eylül </span></b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="line-height: 115%;">1988</span></b><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; line-height: 115%;">)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> “ İnsan Haklan Demeği Genel Başkanı Nevzat Helvacı ve Ankara İnsan Haklan<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Demeği Başkanı Muzaffer ilhan
Erdost'un Irak Kürtlerinin Türkiye'ye sığınmalarına<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">ilişkin olarak 6 Eylül 1988'de Ankara'da yaptığı basın
toplantısı, ertesi gün hiçbir gazetede yer almadı”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>7 </b><b>Eylül </b><b>1988 </b><b>günü, </b><b>Emeğin
Bayrağı, </b><b>Yeni </b><b>Çözüm, </b><b>Yeni
</b><b>Demokrasi, Çağdaş<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Yol,
Yeni </b><b>öncü, </b><b>Gençlik Dünyası, Emek Dünyası, Yeni </b><b>Açılım, </b><b>Medya
Güneşi </b><b>dergile</b><b>ri </b><b>İstanbul’da </b><b>Irak Konsolosluğu'na siyah </b><b>çelenk </b><b>bırakarak
</b><b>Kürt soykırımını </b><b>protesto </b><b>et</b><b>tiler. Polisler bu eylemi engellemek için pek çok
önlem aldı. </b><b>Zafer </b><b>Isfendiyarlı gözaltınaalındı, işkence gördü. (Emeğin
</b><b>Bayrağı, </b><b>Ekim
</b><b>1988 </b><b>Sayı
</b><b>8 </b><b>s. </b><b>4)<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">“Emeğin Bayrağı ve Yeni Çözüm dergileri,
Adana'da bir basın toplantısı
düzenleyerek,
Güney Kürdistan'daki soykırımı lanetlediler. Polis bu eylemleri engellemek için olağanüstü
önlemler
alıyordu.
Ve kuşkusuz, günlük basın bu açıklamalara hiç yer vermiyordu. Türk yönelimi,
"soykırıma karşı protesto" eylemlerine bile tahammül<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">edemiyordu.” İsmail Beşikçi,
Devletler Arası Sömürge: Kürdistan<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b> "</b><b>Demokrasi
</b><b>için </b><b>Kadın
Demeği (DEMKAD'ın basın </b><b>açıklaması </b><b>ise, "Türk-Kürt </b></span><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Halklarının
</b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Kardeşliği Engellenemez! Kürt Halkına
Yönelik Soykırım ve </b><b style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Katliamlara </b><b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Son!"
başlığını taşıyor. " (İsmail Beşikçi, Devletler arası sömürge : Kürdistan)</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Gaziantep, Diyarbakır, Eskişehir, Sağmalcılar
ve birçok cezaevinde PKK’li ve birkaç sol örgüt tutsakları günlerce süren açlık
grevleri düzenlediler. Açlık grevleri basına yansıyor, oradan da Kürtlere ve
onların dostlarına… Mülteciler için kampanyalar düzenleniyordu. Ama çok cılız
kalıyordu. 2000’e Doğru dergisi ise Kürt
göçmenlerin yaşadığı sorunları neredeyse haftalık özel eklerle veriyordu. Birçok
gizli saklı suç sayılabilecek olay bu dergiden ifşa edilme imkanı buluyordu.
Tempo ve Nokta dergileri de Perinçek’in dergisinden sonra olayın tüm
boyutlarıyla ilgilenmeye başlıyordu. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Dönemin bazı dergilerinden haberler:</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: x-small;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjpjhnzFfaHTtq7oCDTSs5HHY0yvfFYNU26M-boEFTbe1MdgUlTvEurVyC3VSafWLdShNMQTH7TvBUPrgGG-q9SNu_mYb7qf0GBmvFhgGbnu9Z_WgGSEIv3Sltq2609DXV_BQm5LHtzivG/s1600/2013-11-25+01_58_27-be%C5%9Fik%C3%A7i.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjpjhnzFfaHTtq7oCDTSs5HHY0yvfFYNU26M-boEFTbe1MdgUlTvEurVyC3VSafWLdShNMQTH7TvBUPrgGG-q9SNu_mYb7qf0GBmvFhgGbnu9Z_WgGSEIv3Sltq2609DXV_BQm5LHtzivG/s320/2013-11-25+01_58_27-be%C5%9Fik%C3%A7i.png" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
(resmin üstünü tıklayarak büyütünüz)</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt;"> </span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 8.0pt;">(</span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yeni Çözüm, Eylül 1988, Yıl 2 Sayı 17 s. 28) Bu dergi, bugünkü
DHKPC’nin öncesi Devrimci Sol geleneğine aittir. DEMKAD de bu geleneğin kadın
örgütü. Derginin Kürdistan haberleri sürekli devam ediyordu. Dergi ayrıca özel
Kürdistan ve Halepçe sayıları da basmıştır. O dönem üniversite gençliği
arasında epey okunan bir dergiydi. </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: xx-small;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5kxBG3_FZDCCSzkjwUAPLLR878bf0KHkqYEJfWaZf4mMXFXIuQx6HkCMAuvB3hZGl9df9esI0yHGCK9vKcmiN-1ZufXEt-xnqlAs6p7TwAV2mlnoZANYRVM5Xn7aMeY6ca45vD78I1M1O/s1600/toplumsal+kurtulu%C5%9F.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="127" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5kxBG3_FZDCCSzkjwUAPLLR878bf0KHkqYEJfWaZf4mMXFXIuQx6HkCMAuvB3hZGl9df9esI0yHGCK9vKcmiN-1ZufXEt-xnqlAs6p7TwAV2mlnoZANYRVM5Xn7aMeY6ca45vD78I1M1O/s320/toplumsal+kurtulu%C5%9F.png" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
(resmi tıklayarak büyütünüz)</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Toplumsal Diriliş, 15 Ekim 1988 Sayı 5 s.8-10 (Bu dergi
Günay Aslan’ın da katkılarıyla PKK’ye yakın basın mensuplarının bir eseridir.
Tüm yayınlarında Güney Kürdistan’ı işlemiştir. Merak edenler derginin
bildirilerini İsmail Beşikçi’nin Devletler Arası Sömürge Kürdistan’dan
okuyabilirler)</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: xx-small;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3mIqe6uL0tXGKqs-OqaBeSkNMEOHWnFNxJyyAs36IG2V-lXeEvHM8FHivaF7JUkJLNVrJCBCPIGohsLifk-0_dUU-RVLmEspPcefZDXc67k1oph-EKNDBoCRJ9r49HRsFUPDjHGT55VDx/s1600/medya+g%C3%BCne%C5%9Fi.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="74" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3mIqe6uL0tXGKqs-OqaBeSkNMEOHWnFNxJyyAs36IG2V-lXeEvHM8FHivaF7JUkJLNVrJCBCPIGohsLifk-0_dUU-RVLmEspPcefZDXc67k1oph-EKNDBoCRJ9r49HRsFUPDjHGT55VDx/s320/medya+g%C3%BCne%C5%9Fi.png" width="320" /></a> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Medya Güneşi, 1988, eski Kürt örgütlerinin basın yayın erbabı tarafından çıkarıldı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRs76xZxMabA5AIMW5WdPnGWvZPVmpiHpeHCiMoBrKIfyG6L-UHTrUujc8agceRt6q2Ht39CKvCJs3gp2g-U3Oe447HPkZaRcGxnYdHeSTUqzwN_OlnYvSwozF1aMR4t8GPB9coPKynjZO/s1600/2013-11-25+03_56_10-be%C5%9Fik%C3%A7i.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="118" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRs76xZxMabA5AIMW5WdPnGWvZPVmpiHpeHCiMoBrKIfyG6L-UHTrUujc8agceRt6q2Ht39CKvCJs3gp2g-U3Oe447HPkZaRcGxnYdHeSTUqzwN_OlnYvSwozF1aMR4t8GPB9coPKynjZO/s320/2013-11-25+03_56_10-be%C5%9Fik%C3%A7i.png" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Yeni Demokrasi dergisi </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yeni Demokrasi dergisi TKP/ML-TİKKO
çizgisine aitti. Kaypakkayacı çizgiydi. Bunlar dosya ve haber başlıkları. Bu sayılarda
ayrıntılı analizler yapılmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bu
tip yayınlar o dönem bayağı vardı. Bu yazıları yazanların çoğu gözaltına
alındı, işkence gördü, hapse atıldı. Umulmadık suçlamalar yapıldı. Bazıları faili
meçhul cinayetlere kurban gitti. </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 7pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOLpfjNAXni8PsH4RUw5myTPgktA3bXmEFaMoveGXFvAGszWe8Qhfwqn0S263T2L18Z8SeRqHsLz1wj4SY_h0TQTwNd_g7sYGegznBlyD4mLjvmSg64hash3NPW4qu7e1nCs4KbL-BhE17/s1600/eme%C4%9Fin+bayra%C4%9F%C4%B1.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOLpfjNAXni8PsH4RUw5myTPgktA3bXmEFaMoveGXFvAGszWe8Qhfwqn0S263T2L18Z8SeRqHsLz1wj4SY_h0TQTwNd_g7sYGegznBlyD4mLjvmSg64hash3NPW4qu7e1nCs4KbL-BhE17/s320/eme%C4%9Fin+bayra%C4%9F%C4%B1.png" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 7.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Emeğin Bayrağı dergisi TKP/ML
Hareketine aitti. Bugünkü HDP bileşenlerinden ESP’nin geldiği damar… </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 7pt;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> </span></b><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 7pt; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="line-height: 115%;"> </span><span style="line-height: 115%;">Bugün PKK’nin ittifak siyaseti
tartışılacaksa bu bağlam mutlaka akılda olmalı. Öcalan’ı ve PKK’yi akıl dışı
suçlamalarla güya itibarsızlaştıran uyduruk Türk liberallerinin ve
muhafazakarlarının dümen suyundan gidip Kürtleri dilsiz, kör, sağır; bacaksız, kolsuz
bırakmanın anlamı yok. Naylon partileşmeler değil, Rojava’da ve Rojhelat’ta ve
Bakur’da kardşlerinin özgür Kürdistan hayallerine ortak olan demokratik
partiler, örgütler kuralım, kurulmasını isteyelim. İttifak meselesi teknik bir
meseledir</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Not: Kendim de çocuk yaşlarımdan itibaren şu veya bu biçimde ulusal mücadeleye tanığım. Bu yayınların çoğunu hatırlıyorum. O dönemki eylemleri de... Belgeli olması açısından İsmail Beşikçi'nin Devletler Arası Sömürge: Kürdistan kitabından yararlandım. </span></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-22337137616416152172013-11-14T13:27:00.001+02:002013-11-14T13:27:18.068+02:00Kimi Kürtlerdeki anti-PKK ateşi ve analiz edememe rahatsızlığı<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Ergenekon masalı:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Öcalan,
Yalçın Küçük, Perinçek ve darbeci generallerle zaman zaman görüştü. <o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Öcalan’ın Perinçek ve bu tayfayla görüştüğü dönemler 1989, 1990
ve 1991 yılları. Öncesinde Halepçe soykırımından ötürü 2000’e Doğru dergisinin
ve Perinçek grubunun Saddam rejimine karşı tavrı vardı. Halepçe soykırımından
sonra Kuzey Kürdistan’a göçen Kürtlerin sıkıntılarını, sorunlarını sadece
dönemin sol gruplarına ait yayınlar haberleştiriyordu. Öcalan, bu vesileyle
dönemin tüm sol gruplarına çağrı yapıp belli ittifaklar geliştirmek gerektiğini
belirtmiştir. Kimi gruplar bu çağrılara cevap vermiştir. Halepçe soykırımı sonrası, 2000’e doğru
dergisiyle beraber dönemin birçok solcu dergisi Saddam rejimini faşist ilan
etmiş, Peşmerge hareketleriyle röportajlar yapmıştır. Bu pratik zaman içinde
PKK/HRK/ARGK ile ilgilenmelerini de beraber getirmiştir. Bu ilişkiden en çok
yararlanan PKK tarafı olmuştur. Perinçek’in ya da Yalçın Küçük’ün “romantik”
diyebileceğim hayalleri neydi, bilmiyorum; ama PKK cephesi ve Öcalan “küçük bir
kanal” bulup metropollerdeki Kürt gençlerine ulaşmıştır. PKK, kendi
yayınlarında bulamadığı propaganda imkanlarını bu sol yayınlar üzerinden
bulmuştur. Daha sonara Öcalan ve PKK, TR solunu Türkiye devrimini yükseltmesi için her
türlü desteğe hazır olduğunu beyan etmişlerdir.
1993 yılında Talabani ve Kemal Burkay’ı yanına alarak ilan ettiği
ateşkes ise “generallere” “anlaşabiliriz” mesajıydı. Ama Türk aklı bu mesajı
PKK’nin zayıflığıyla algılamış, öyle değerlendirmiştir. Sonuç, Türkler açısından hüsran olmuştur. (<b>Bunun siyasi sonucu böyle okunur.</b>) Bu
ilişkiler üzerinden Öcalan’ı itibarsızlaştırma gayretleri gülünç bile değil. Bu,
ancak onun ve PKK’nin politik tutumunun ne kadar isabetli olduğunu gösterir. (<b>Konuyu merak edenler Beşikçi’nin
Uluslararası Sömürge Kürdistan kitabını okuyabilirler.)</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b>Öcalan MİT
ile görüşüyor, Barzani neden Erdoğan ile
görüşmesin</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu argüman kadar gereksiz bir
argüman yoktur. Öcalan’ın Erdoğan hükümetinin doğrudan yetki vermesiyle MİT ile
görüşmesi Barzani-Erdoğan görüşmesine denk değildir. Bunun karşılığı 1958 darbeci-devrimcilerle
Kürt özgürlük hareketinin görüşmesidir. 1961’de bu görüşmelerinin başarısız
kalmasıdır. 1969 ateşkesidir, 1970 otonomi anlaşmasıdır, 1975 yenilgisidir. Sonrasında
devam eden onlarca görüşmedir. Hepsi de başarısız olmuştur. Saddam rejimi ve
onun güvenlik bürokrasisi ile geliştirilen ilişkileri saymıyorum bile. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Barzani her
şart altında Erdoğan ile görüşür. Bunda sıkıntı
yok. Lakin bir seçim çalışması ile gündeme gelen görüşmelerin PKK, BDP ve PYD
cephesine karşı bir “<b>yumruk</b>”
çalışması olduğu da aşikar. Bunu hem KDP yetkilileri ve yayın organları hem de
Türk tarafının tüm medyası ve hükümeti açık açık dile getiriyor. Gerisi siyasi
tartışmadır. <b>Öcalan ve PKK’yi aradan
çıkarıp daha düzgün argümanlarla bu görüşmeleri savunabilirsiniz. </b>Yoksa anlamadığınız
bir tarihi hiçleştirerek ekmek yemek fena ve acınası bir durumdur. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-21274769157419745572013-11-10T16:55:00.002+02:002013-11-15T17:18:53.493+02:004 parça Kürdistan’da bayrak tartışması<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Genelde ulusal
bayraklar devletleşme sürecinden sonra
belirlenir. Buna çoğu zaman ulusal meclisler karar verir ya da ulusal
kongrelerde alınan tavsiye kararı üzerine komite belirlenir, bayrağın şekli,
rengi, anlamı tespit edilir. Bu durum kalıcı değildir, siyasi idareler, statü ya
da devrimsel sosyal değişimlerden sonra bayrak da pekala değişebilir. Yine yeni
oluşan meclislerce bunlar karar altına alınır. <b>Milliyetlerin
etnik olarak bayrağı yoktur. Milliyetlerin siyasi bir güç olarak devlet
kurmasıyla bayrakları olur ki genelde güç-iktidar-devlet olmayı simgeler. </b>Konunun anlaşılması için birkaç örnek:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Türk bayrağının
kabulünün hikayesi zaten biliniyor. Bunu es geçiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Kanada:</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif";"> 1876 ve 1931 devrimleriyle önce eyaletler birliği sonra
konfederasyon şeklinde devletleşti. İngiliz kraliyet yasalarına bağlıydı. Her eyaletin
ayrı bayrağı bir de “birlik bayrağı”(Britanya kızıl sancağı) vardı. 1931
sonrasında başlayan devletleşme süreciyle birlikte bayrak sorunu ancak 1940’ta
tartışılmaya başlandı. Yıllarca yarışmalar düzenlendi. 1964’te üç seçenekten
biri olan </span><span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"> </span></span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;">l'Unifolié
(tek yaprak) modeli ulusal bayrak ilan edildi özel bir komite tarafından. 15
Şubat 1965 yılından itibaren de bu gün ulusal bayrak bayramı ilan edildi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"><b>Kanada-Britanya Kızıl Bayrağı </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<img alt="Dosya:Canadian Red Ensign 1957-1965.svg" height="160" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b8/Canadian_Red_Ensign_1957-1965.svg/800px-Canadian_Red_Ensign_1957-1965.svg.png" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Kanada bayrağı (1964)</b></div>
<div class="MsoNormal">
<img alt="Dosya:Flag of Canada.svg" height="160" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/cf/Flag_of_Canada.svg/800px-Flag_of_Canada.svg.png" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"> <b>Güney İrlanda (İrlanda Cumhuriyeti:</b>
1921 İngiliz hükümeti yasasıyla 1922’de İrlanda’nın güneyi otonomi statüsüne
kavuştu. Bugünkü bayrak, Kraliyet bayrağının yanında kullanılıyordu. 1937
yılında İrlanda meclisi tarafından ulusal bayrak olarak kabul edildi. Serbest
İrlanda’dan sonra İrlanda Cumhuriyeti adını aldığı 1949 yılında da “Katolik-protestan
ve orta buluşma” anlamına gelen yeşil, beyaz, turuncu renkli bayrak kabul
gördü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"> Kuzey İrlanda</span></b><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"> ise
farklı bir bayrakla temsil ediliyor. İki parçalı ulus birleştiğinde yenisi mutlaka
meclis kararıyla belirlenir. Güney İrlanda bayrağı 1916 Paskalya ayaklanmasında
kullanılan bayrağın aynısından değildir. 1918’de İrlandalı milliyetçiler ve Marksistlerin
anlaşması sonrası önerilmiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"><b>İrlanda Cumhuriyeti bayrağı (Güney İrlanda)</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<img alt="Dosya:Flag of Ireland.svg" height="160" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/45/Flag_of_Ireland.svg/800px-Flag_of_Ireland.svg.png" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
Kuzey İrlanda bayrağı</div>
<div class="MsoNormal">
<img alt="Dosya:Ulster banner.svg" height="160" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/8/88/Ulster_banner.svg/600px-Ulster_banner.svg.png" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;">Bu iki örnek sanırım konuyu yeterince açıklığa kavuşturur. <b>Güney Kürdistan
federal bayrağı</b> diğer parçalardaki Kürtler için ancak büyük saygı duyulması
gereken ilk özgür Kürdistan’ı temsil eder. Bu açıdan olayı değerlendirmekte
fayda var. <b>4 parça Kürdistan devletleşir ve bağımsız olursa bu bayrağın
kalıp kalmayacağı ancak o zamanki yönetimin-halkın karar vereceği bir durum olur.</b> Bugün Ala Rengin’i diğer parçalarda savaşan örgütler için “ulusal
kışkırtıcılıkla” dayatmak akıl izan işi değil. Özellikle Rojava’da KDP
ekolünden gelen birkaç parti bu durumu sürekli kullanıyor, PYD’yi ve YPG’yi
bununla güya Kürtler arasında itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Dünyanın en
gereksiz uğraşı bu olsa gerek. KDP’nin
kendisi Rojava’da federal ya da bağımsız devlet kursa Güney Kürdistan hükümetinin
kullandığı özgür Kürdistan bayrağını kullanamaz. Ala Rengin ancak Rojava’da
şoven Araplara ve BAAS rejimine karşı şimdilik politik bir temsiliyettir. PYD ve
diğer partiler öncülüğünde gelişen Rojava devrimi kendi otonomi sistemini “de
jure” olarak kabul ettirdikten sonra ulusa bayrağa da karar verecek bir meclis
mutlaka olacaktır. Bundan ötürü kimseyi bayrak üzerinden sınamamak elzemdir. Bundan
yola çıkarak “şekil, sembol, simge” üzerinden parçalı Kürdistan özgürlük
hareketini daha da ayrıştırmak etik olmadığı gibi tehlikelidir. Kürdistane
Rojhelat kurulduğunda onlar da muhtemelen “<b>Komari Kürdistana Mahabade</b>”
bayrağını kullanacaklardır. Rojava’da <b>“kesk u sor u zer</b>” TEV DEM
bayrağı, Kuzey’de PKK başarılı olursa onun cephe örgütü KCK artık partiyi
aşacak ve kendi bayrağını oluşacak sisteme sunacaktır. Bu tartışmalar bu kadar
basit yürütülür. </span><span style="font-family: "Georgia","serif";"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<img height="247" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkf4tPdF7bheiRnKSYLXqheXlYxARgsh-YfUgaMsbXZC5fm-CV6G2KX_gcSX43Xl6a2RLYgjxuLg383aVvhUxPozdTIKi_qrLVFjuS4aaQkEYRAjkaO4TGL6gcDLIkIZtFtB_IUuScPds/s320/Ala+Kurdistan%C3%AA.jpg" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<img height="204" src="http://rojaciwan.com/tr/wp-content/uploads/2013/07/kck_bayrak.jpg" width="320" /></div>
<div class="MsoNormal">
<img height="229" src="http://3.bp.blogspot.com/-aIhpjjoR2U8/UArtikRETPI/AAAAAAAAIQY/wqx8Hrywb0w/s320/bat%C4%B1+kurdistan+bayrak.jpg" width="320" /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd3SxZL-aqr1NP-mcRptH3UIP675kxz1dO4fnCFvHfhH9FFNjOuEgM8ikydmjaKXHcy7BdahPoY4NuKJRKlv4jUtroGt_L0gd1OiMprBkshWcaA6NpKpWSAXw2idNkrgZvB8UTSlN29Sat/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd3SxZL-aqr1NP-mcRptH3UIP675kxz1dO4fnCFvHfhH9FFNjOuEgM8ikydmjaKXHcy7BdahPoY4NuKJRKlv4jUtroGt_L0gd1OiMprBkshWcaA6NpKpWSAXw2idNkrgZvB8UTSlN29Sat/s320/images.jpg" width="320" /></a><br />
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-34919953964540395232013-10-25T13:28:00.003+03:002013-10-25T13:49:07.063+03:00Kürdistan’da ittifak siyaseti-3: HDP eleştirisi<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>HDP eleştirisi</b>: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> HDP, Türkiye halkları için bir ihtiyaç olabilir. En azından
Türkiye’deki mevcut sosyo-ekonomik dinamikler ve bu dinamiklerin belirlediği
ideolojik altyapı bunu açıklayabilir. Siyasi bir ihtiyaçtır, çünkü hala Türkiye’de
demokratikleşmeyi de Kürdistanlı siyasi gruplar bir talep olarak sunuyor.
PKK/KCK/BDP çizgisinin Kürdistan’ın otonomiye dayalı varlığının kabul edilmesi
talebi, Türkiye’deki demokratik gelişmeleri doğrudan etkileyecektir,
belirlemesi ise bugüne kadar yapılan karmaşık analizlerin anlaşılır
halidir. Yalnız HDP’ye yönelik
eleştiriler de en sertinden yapılmalı:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> HDP, hala Kürt
siyasi varlığının iteklemesiyle mevcut siyasi alanda kendisine yer bulma
çabasında. Bunun sakıncalarından biri Kürdistan’a dair demokratik ve devrimci kaygıların,
karmaşık taleplerin “<b>solun iki
kutuplu/işçi sınıfı-burjuvazi</b>” çelişkisine kurban edilmesidir. HDP, halı hazırda ideolojik ve politik olarak
Kürdistan’ın sosyo-ekonomik durumunu, politik durumunu deklare etmiş bir parti
değildir. Kürdistan’ın “<b>sömürgeden de
aşağı</b>” statüsünü açık politik teorilerle açıklamış da değildir. Ne olduğu
belirsiz proajit söylemlerle Kürt/Kürdistan sorununa çözüm aramak ise
derinliksizdir. Hala HDP’li vekiller “Balyoz ve Ergenekon” gibi çete davalarına
onların lehine itiraz edebiliyorlar. Ertuğrul Kürkçü durumu hala “hukuksuzluk”
üstünden anlatamaya çalışıyor. Bu çetelerin eksik yargılandığını, Kürdistan’da
işledikleri suçlardan da yargılanmaları gerektiğini dillendirmek yerine, KCK
davalarıyla eşitleyip buradan çete hukukunu savunmak kötü niyet değilse TR
solunun çapsızlığıdır da… Bu çeteler belki Kürdistan’da ve Türkiye’de
işledikleri insanlık suçlarından yargılanmadılar, ama darbe girişimleriyle
yargılanmaları da desteklenmeliydi. Bunun ötesi yok. Bu generaller çetesi eğer
güç getirseydi Güney Kürdistan’ı bile işgal edecekti. (2004-2005/2007-2008
siyasi iklimi) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Normalde Türkiye
solunun çeşitli grupları bir araya gelir, bir siyasal güç oluştururlar, sonra
da Kürdistan özgürlük hareketiyle ittifak yaparlar. HDP ise bu doğal siyasi
gelişmenin aksine Kürdistan cephesinin hem nicel hem de nitelikli gücünü
arkasına alarak var olmak istiyor. Bunun verimli olacağı kanaatinde değilim. Belki
bir yerel seçim çalışması olarak denenebilir, ama uzun vadede böyle bir
girişimin başarısız olacağı açıktır. Daha dün HDP genel başkanı Yavuz Önen’in “Genel
seçimlerde BDP olmayacak, sadece HDP olacak.” açıklaması ise tam bir facia. O açıklama
şöyle olmalıydı: “<b>Genel seçimlerde PKK
olacaktır, biz PKK ile siyasi ittifak yapmayı düşünüyoruz.” </b> PKK olmayabilir, ama en azından Kürt-Kürdistan
adıyla kurulacak bir partiden de söz edilmesi elzemdi. PKK’nin yasal siyasi
faaliyette bulunması ise HDP’nin hedefi olmalıydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>HDP’nin bu gevşek politik tutarsızlığına
Kürt siyaseti ne diyor</b>? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kürt siyasetinin nitelikli kesimleri kendi hesaplarınca bu
gevşekliğe sessiz kaldılar. Bu, daha çok PKK’nin ve Öcalan’ın 70’lerden beri
terk etmediği epistemolojik bağlarla açıklanabilir. Oysa 1968 gençlik
hareketleri Türk oligarşisinin terörize ettiği “demokratik ulusalcı” hareketlerden öte değildi. Zaten ulusalcı-Türk
paradigmasının dışına çıkan Kaypakkaya çizgisi de yaygın solun dışına itilmeye
çalışılmıştır. Siyasi gelişmesi ciltlerle açıklanabilecek, takdir edilebilecek
PKK ve Öcalan’ın 1968 espistemolojisiyle hala bağ kurması ise PKK’nin “<b>Kürdistan sömürgedir</b>.” tezine ise
zıtlıktır. PKK’nin kendi devasa gelişmişliğine, dönüşümüne hakarettir. Eğer taktik
bazı hesaplar yoksa PKK, 68 Türk devrimci ruhunun Kürdistan’daki etkilerini de
tasfiye etmekle övünebilir oysa. Bir dönem Kürdistan’da “<b>Doğu Anadolu Bölge Komitesi-doğu
komitesi-doğu sorunu</b>” şeklinde kendi örgütsel faaliyetlerini yürütmüş bir
solla karşı karşıyayız. Bu örgütsel anlayışta oldukları dönemlerde PKK’ye
açıktan cephe almışlardı. Hala hâkim Türk kibrinin/Türk şovenizminin gizlenerek
TR solunun yaygın gruplarında devam ettiğini düşünüyorum. (<b>Bu konuda Kaypakkaya çizgisi ve MLKP/ESP çizgisi Kurtuluş/SDP çizgisi
eleştirilerimin dışındadır.</b>)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Kısacası Türkiye sol
hareketlerinin “<b>sadece Kürdistan soluyla
ittifak yapması</b>” gibi bir lüksü ve ilkesi olmamalıdır. Kürdistan milliyetçileriyle
de ittifak yapacak genişlikte olmalıdır. Eğer prensip olarak böyle bir fikre
yakın sol yoksa Kürdistanlı ulusal kurtuluşçular için boşa kürek çekmekten
öteye geçmez ittifak ilişkisi. HDP için de geç değildir. Gezi direnişi ve onun
ulusalcı popülizmiyle iyi geçinmekten öte solun değiştirici, dönüştürücü normu;
Kürdistan ve demokrasi meselesini Türkiyelileştirmekten geçer. Kürt siyasetinin
temel omurgasınınTürkiyelileşmesi değil, Kürdistan ve demokrasi davasının tüm
tarihsel ve siyasal haklılığını Türkiyelileştirmek olmalı prensip… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bu fikirlerimi
dayandırdığım devrimci-politik durum:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">1.
<!--[endif]-->TC’nin Kürdistan’daki sömürgeci ve benzeştirmeci
varlığı devam etmektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">2.
<!--[endif]-->Kürdistan’ın ulusal kurtuluşçu talepleri
karşılandığı sürece Türkiye’de demokratik gelişmelerin önü açılacaktır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">3.
<!--[endif]-->Kürdistan’da yıllardır sürdürülen savaşın
Türklerin her sınıfsal kesiminde yarattığı travmalar onların Kürdistani
talepleri haklılık misyonuyla anlamalarıyla gerçekleşir. Bunun da yolu KCK’nin
3 temel talebinin sürekli dillendirilmesinden geçer.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">4.
<!--[endif]-->Türk egemenlik anlayışının iki kanadı olan
muhafazakar ve laiklerin iktidar çekişmelerine karşı iki kutuptan da ileri
somut demokratik talepleri 3.yol olarak adlandırılabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">5.
<!--[endif]-->Gezi direnişine atfedilen abartılı rol bir daha
gözden geçirilmeli, Gezi’nin sınıfsal niteliğinden ziyade siyasal yönü esas
alınarak değerlendirmeler yapılırsa bu direnişin “devletle-yurttaş” arasındaki “<b>itaat duvarını</b>” yıkması olumlanabilir.
Gezi’nin ulusalcı popülizmine karşı esaslı siyasi mücadele vermek en realist
yöntemdir. Tüm devrimci ve demokratik talepleri “<b>ağaç-yol-çevre</b>” sorununa indirgeyip buradan temel muhalif hareket
geliştirmekse gülünç bile değildir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Not:</b> Barzani
hükümetinin Kuzeyli ve Rojavalı siyasi hareketlere karşı tavrı bu şekliyle
devam ederse önümüzdeki yıllarda Güney Kürdistan’da “<b>federal oligarşi</b>” ile karşı karşıya kalacağız gibi… Kürdistan’ın
doğal ve ekonomik kaynaklarının dış sermayeye açılması şimdilik serbest piyasa
kurallarınca ama bir o kadar acımasız bir rüşvet ve bürokratik çarkla dönüyor. İlk
kriz döneminde siyasi ve ekonomik alanda birkaç mali grubun askeri-siyasi
müdahalesi ile mevcut demokratik ortam da darbe alabilir. Umarım Güney’in
değişimci-devrimci siyasi grupları bu tehlikeyi aynı zamanda Barzani
hükümetinin PKK/PYD’ye karşı tutumu üzerinden de okurlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-60608196996275894172013-10-12T17:41:00.001+03:002013-10-12T17:45:42.213+03:00Kürdistan'da ittifak siyaseti. 2 <div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, serif;"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bir önceki
yazıda daha çok KDP-YNK tandanslı Kürt özgürlük hareketinin ittifak siyasetini
özet geçmiştim. Aslında ittifaklar konusunda 1966, 1975, 1979 dönemlerine ait
bazı trajik olayları es geçmiştim. Bugün Güney Kürdistan özgür bir parça vatan
toprağı olduğu için geçmişin trajik olaylarını deşme yerine daha özgün, daha
serinkanlı değerlendirmelere ihtiyaç olduğunu düşündüğümden KDP’nin, YNK’nin ve Irak Komünist Partisi’nin iç sorunlardaki “vandalca”
uygulamalarına değinmemiştim. Yukarıda bahsi
geçen dönemlerde iç sorunlardan ötürü yaşanan “<b>ölümlü</b>” vakıaların çoğu iç ve dış ittifaklarla ilgilidir. PDK-İran
genel sekreteri Süleyman Muini’nin öldürülüp İran güvenlik kuvvetlerine teslim
edilmesi, İran’ın, kardeşleri tarafından öldürülen Muini’nin cesedini
sokaklarda teşhir etmesi ise kan donduran bir iç trajedidir. Yine BAAS
rejimiyle yapılan otonomi anlaşmasından hemen bir yıl Sait Kırmızıtoprak
(Doktor Şivan), Hasan Yıkmış (Brusk),Hikmet Buluttekin (Çeko)’nun
infazları da Kürt trajediyasının diğer yönü… Çünkü meselenin diğer tarafında 1983
savaşından sonra BAAS güçlerinin alıp kaybettirdiği 8000 Barzani erkeğinin
trajedisi var… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bu yazıda daha çok PKK, PYD cephesi ile
KDP, YNK cephesinin ittifak anlayışlarını kıyaslayacağım. Güney Kürdistan
mücadelesinin temel güçleri mücadele tarihi boyunca “<b>Kuzey ve Doğu’daki</b>” Kürtlerin tarihsel düşmanlarıyla (<b>TC ve İran devleti</b>) dönemsel ittifaklar
yaptılar. Bu ittifakları yaptıkları
dönemlerde hiçbir “<b>haklılık misyonları</b>”
olmamasına rağmen mantığa da bürüdüler bu ilişkilerini. Öcalan ve PKK’nin de Esat
ve Suriye BAAS’ı ile bir ittifakı söz konusuydu. En azından Suriye rejimine
karşı 1999’a kadar doğrudan savaş başlatmaması böyle okunabilir. Ama PKK asla
Kürtlerin tarihsel düşmanları olan Arap ve Fars sömürgecileriyle ortak operasyonlar
yapmadı kardeşlerine karşı. Oysa 1983 yılında Öcalan, Şam’a davet ettiği Mesut
Barzani ile anlaşma yaptı ve KDP’nin içerisinde yer aldığı Demokratik Vatan
Cephesi’nin YNK ile savaşının sonlandırılması için 1986 yılına kadar çaba
gösterdi. Bu arada 11 PKK kadrosu da YNK ve YNK yanlısı aşiretler tarafından
katlediliyordu. 1983 yılındaki “bırakuji”den
sonra 2. bırakuji de 1992 yılında KDP-YNK-Türk devleti işbirliği sonucu
yaşandı. Sonuçları Kürtler açısından tam bir felaket oldu. Yüzlerce gerilla,
yüzlerce peşmerge bu savaşta Türk devletinin basıncı sonucu birbiriyle çatışmak
durumunda kalarak hayatını kaybetti. Bir o kadar da yaralandı. İşin korkunç
tarafı, PKK, esir aldığı peşmergeleri asla Saddam rejimine teslim etmedi, ama “Güneyli
kardeşler” onlarca yaralı ve sağ gerillayı Türk karakollarına teslim ettiler. Ta
ki PKK’nin Güney’den sökülemeyeceği anlaşılıncaya kadar… Şükür ki bugün özgür
topraklarda bu tip çatışmalar yok ve artık ulusal kongrenin kapısında olduğumuz
dönemlerden geçiyoruz. 2.özgür vatanda(Batı
Kürdistan) ise geçmişin bu tip
çatışmalarından asla ders almadığı anlaşılan Suriye KDP’si ve onun etrafındaki
Mustafa Cimo grubu hala iç karışıklıkları açık bir iç savaşa kanalize etme
derdinde. Ne yazık ki Kuzey’de kendilerine “milliyetçi” diyen bazı kesimlerce
savunuluyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>PKK’nin
ittifak anlayışı</b>:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">PKK, 1990’lara
kadar hiçbir grupla doğrudan ittifak yapmamıştır. Zaten örgütün kuruluşundan
itibaren birçok Türkiye ve Kürdistan solu açık cephe almıştır PKK’ye; hatta
bazı gruplar PKK’ye karşı savaş da açmıştır. Ama kendileri yenilmiştir. Bunlardan
KUK (RNK) 1986 yılına kadar bu düşmanlığını Güney’de KDP’ye yaslanarak devam ettirmiş
sonra tasfiye olmuştur. 1989 yılındaki seçimlerde SHP ile işbirliği yaparak
meclise giren DEP’li vekiller ise PKK’nin kontrolü dışında yasal siyasi
hareketi başlatmış, daha sonra PKK’nin gelişen mücadelesi karşısında ondan
destek almak durumunda kalmışlardır. Bu destek giderek PKK/ERNK-HADEP ilişkisi
içerisinde ulusal cephe dinamiği kazanmıştır. PKK’nin 1990’lı yıllarda Türkiye
soluyla Dersim’de yaşadığı macera da ilginçtir. TKP/ML ve Dev-Sol/ silahlı
propaganda birlikleri, TDKP gerillalarının ortak mücadele çağrısına PKK, “<b>Dönem ikili iktidar ve Halk İktidarı</b>”
dönemi olduğu için bu örgütlerden itaat istemiş, Kürdistan’da misafir
olduklarını hatırlatmış ARGK’nin (PKK’nin HPG’den önceki askeri gücü) direktifleri
doğrultusunda hareket alanlarını kullanmalarını istemiş, daha sonra da bu
örgütlerle silahlı çatışmalara girmiştir. PKK, kendi insiyatifi dışında oluşan herhangi bir
ittifaka sıcak bakmadı hiç. Ancak kendi kurumlarının hakim olduğu dönemlerde diğer
gruplara “güç birliği, seçim ittifakı, ortak mücadele” çağrısı yapar. PKK’nin ittifak siyasetinin
temel esprisi budur. Bugün PKK’nin epistemolojisine yöneltilen eleştirileri onun ittifak
anlayışına yöneltip onun “<b>milli
kurtuluşçu</b>” olmadığını iddia etmek ise 1992 yılı Shov TV tarzı
propagandadan ibarettir. ( <b>Bu dönemde
birileri Shov TV’ye çıkarak Öcalan’ın Kürtçe bilmediğini bile iddia etmiştir. İlginçtir
bunu söyleyenler aynı dönem Beka vadisine giderek Kürtçe Öcalan’dan 2 saat brifing
almışlardır</b>. ) KDP’nin siyasi tarihi Irak soluyla ittifak yapmaktan harap düşmüştür. Üstelik
bu ittifakla beraber YNK ile büyük
çatışmalar yaşamıştır. Yüzlerce peşmerge hayatını kaybetmiştir. Aynı şekilde
YNK de Irak ve Suriye soluyla ittifak yapmıştır. Seçim ittifakları, TR soluyla
Türkiye halkının devlete olan itaatini kırma girişimlerini, küresel koşulların
gerektirdiği bazı girişimleri “milliyetçi” ideolojiyle hiçleştirmek ise basit
bir kurnazlık ve ahlaksızlık. Eğer TR solu bu ittifaktan güçlü bir
isyancı-muhalefet çıkaramazsa ona da yol verilir. Daha sonuç alıcı bazı girişimler denenir. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgACgiqp-d45t4xBjZrDlAVaBcTIZjBrfHPuTZg0lkHmtWSIxSyN3z2GY6UDxl-vXA0jpmUMF9dPghft1QPMDk0oN1g9frEj-QiYAk92E7M5vrwpZaGJXdzlwhwylKOTUOJ1haE5oe2Cuh2/s1600/2013-10-12+17_37_25-K%25C3%25BCrtlerin+Ic+savasi_faysal+dagli.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgACgiqp-d45t4xBjZrDlAVaBcTIZjBrfHPuTZg0lkHmtWSIxSyN3z2GY6UDxl-vXA0jpmUMF9dPghft1QPMDk0oN1g9frEj-QiYAk92E7M5vrwpZaGJXdzlwhwylKOTUOJ1haE5oe2Cuh2/s1600/2013-10-12+17_37_25-K%25C3%25BCrtlerin+Ic+savasi_faysal+dagli.png" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
1988'de YNK ve PKK arasında imzalanan protokol </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg42oF7yQgxa1P6Hb6ARC_RAEV9DoP7N2wKljhJMF09c2ovZNIdlgTk4dch05kHgTsiZDmCMM3LP5JjcbUpog2clHrIpa9Kih2kzbbrlagvpghnrmDX1Zrihoi6j4T2LI6tcEju17uHtnfd/s1600/2013-10-12+17_38_49-K%C3%BCrtlerin+Ic+savasi_faysal+dagli.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg42oF7yQgxa1P6Hb6ARC_RAEV9DoP7N2wKljhJMF09c2ovZNIdlgTk4dch05kHgTsiZDmCMM3LP5JjcbUpog2clHrIpa9Kih2kzbbrlagvpghnrmDX1Zrihoi6j4T2LI6tcEju17uHtnfd/s1600/2013-10-12+17_38_49-K%C3%BCrtlerin+Ic+savasi_faysal+dagli.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">1983 yılında Öcalan ve Mesut Barzani arasında Şam'da imzalanan anlaşma. 1986'ya kadar devam etti. </span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Bu belgeler, Faysal Dağlı'nın "Kürtlerin İç Savaşı" adlı kitabından alınmıştır.</b></span></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-54160762210464354292013-10-09T13:11:00.000+03:002013-10-09T19:38:38.570+03:00Kürt Siyasetinde İttifaklar Meselesi: Tarihsel Arka Plan (KDP-İKP-CUD) <div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Abdulkerim Kasım ve Abdulselam Arif’in 1958 yılında Irak’ta
gerçekleştirdikleri darbeyle beraber Kürtler açısından Irak’ta yeni bir dönem
başlıyordu. Irak anayasasında, Irak’ın Araplar ve Kürtlerden müteşekkil bir
devlet olduğu maddesi yer aldı. 12 yıl boyunca sürgünde olan Mela Mustafa
Barzani de Prag’dan Bağdat’a dönecekti. Bağdat’ta Barzani’yi Irak Komünist Partisi
taraftarları ve Kürtler karşıladı. Irak Komünist Partisi 1952 yılından itibaren
Birleşik Kürt Demokrat Partisi ile ittifak halindedir. Kasım’ın darbesini Arap
komünistler ve Kürtler de desteklemiştir. Kasım ve Arif öncülüğündeki Hür
Subaylar, hükumet başkanı Nuri Sait ve
Kral Faysal’ın da aralarında bulunduğu 19 kişiyi öldürerek Bağdat başkanlık
sarayını ele geçirirler. İktidarı ele geçiren Hür Subaylar yeni hükumetin başına da General Abdulkerim Kasım’ı getirirler. O sırada BKDP 1.genel
sekreteri olan Ahmet Kerküki bir bildiri yayınlayarak ihtilalci Hür Subayların
darbesini Kürt Özgürlük hareketinin öncü partisi olarak desteklediklerini beyan
etti. Bildiride aynen şu ibare yazılıydı: <b>“ Artarak süren Arap
özgürlük hareketinin başarısı Kürt ve Arap halklarının eşitlik temelinde bir
arada yaşamasını da beraberinde getirecektir. Partimiz tüm gücüyle yeni Irak
Cumhuriyeti’ni destekleyecek ve koruyacaktır</b>.” Barzani’ye Bağdat’ta Eski başbakan Nuri Sait’in
villası tahsis edildi ve Barzani de bunun karşılığında Irak Cumhuriyeti’ne
bağlılığını ilan etti. Kasım’ın “<b>anti emperyalist</b>”
mücadelesinden ve anayasal eşitlikçi reformlarından övgüyle söz etti. Irak
Komünist Partisi’nin, BKDP ve diğer sol ve Kürt örgütlerinin ilişki kurduğu
Kasım’ın kurdurduğu Halk Direniş Güçleri (HDK) Bağdat ve Musul sokaklarını
kanlı çarpışmalardan sonra milliyetçi Araplardan temizlemişti. Bu durum,
General Kasım’ı ürküttü.HDK daha sonra Kürtlere ve Komünistlere karşı eylemler
düzenleyecekti. Kasım, Komünistlerin
Kürtlerle ortak yeni bir darbe yapacağından kuşkulandı. Bu arada BKDP içinde
iki politik kutup çekişmesi vardı. Bunlardan
İbrahim Amed Kürtlerin geleceğini Arap milliyetçileri ve Nasır yanlısı tutumda
görüyor, Hamza Abdullah ise Arap komünistlerinde görüyordu. Abdullah’a göre
Sovyetler de Arap soluyla ortak ortadoğunun geleceğini kurtarır. Nihayet Barzani’nin
müdahalesiyle BKDP içindeki Arap milliyetçiliği yanlısı hizip tasfiye oldu. Marksist
Hamza Abdullah hizbi partiye hâkim oldu. 1960 yılında partinin adı KDP,
Kürdistan Demokrat Partisi (Partiye Demokrata Kürdistan) olarak değiştirildi.
Irak Komünist Partisi ile daimi işbirliği ve özgür eylemler temelinde ittifak
kuruldu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> 1961 Eylül Devrimi : Abdulkerim Kasım
yönetimi, KDP’nin Kürt şehirlerinde, Komünistlerin Arap şehirlerinde artan
etkisini dizginlemek için 1958 anayasasına ihanet etmeye başlar. Barzani de
Kürdistan dağlarına çekilir. 8 Eylül 1961 yılında Kürtler federal Irak ve
otonomi için silahlı ayaklanma başlattılar. 1970yılına kadar geri dönülemez
biçimde barış süreci heba oldu. 1964 ateşkesi de yetmedi. Bu arada BAAS
şovenisti General Abdulselam Arif, 1963 yılında Kasım’ı ve yönetimini devirir.
Irak Komünist Partisi’nin bir kısmı 1961 Eylül Devrimi ile birlikte Kasım’ın
saflarına geçer. Bir kısmı da Kürtlerle ittifakı devam ettirme kararı alır. Kasım’ın
devrilmesiyle birlikte Sovyetler Birliği’nin tavrı da Kürtlerden yana değişir.
1963 yılının ortalarında Moğolistan kanalıyla BM’ye “Kürtlerin otonomisinin
tanınması” yönünde başvuru yapar. Dönemin Pravda gazetesinde KDP’yi öven
yazılar çıkar. Kürtler için otonominin kaçınılmaz olduğu vurgulanır. Bu tavır
elbette Sovyetler için ilkesel değildir. Yeni rejimin Irak petrollerini yabancı
şirketlere sunmasından dolayıdır. 1967
yılında İsrail-Arap savaşlarında Araplar yenilince Irak’ta da şovenizm oldukça
güçlendi. 1 yıl sonra Saddam Hüseyin ve bir grup general bir darbeyle yönetimi
ele geçirir, hükümeti kurması için de El Bekir’i görevlendirir. Yeni darbenin
ilk hedefi Irak Ulusal birliğini tesis etmek olur. 1970 yılında Kürtlerle
otonomi anlaşması yapılır. Komünistler de parlamentoya girer. Tüm petroller
millileştirilir. Petrollerin millileştirilmesi Kürtlerin de hoşuna gitmez
Batılı devletlerin de… Durumdan memnun olan Arap şovenizmidir, Irak Komünist
Partisi’dir, Sovyetler Birliği’dir. Barzani’nin ABD’li yetkililerle ilişkisi de
bu dönemde, 1973 yılında başlayacaktır. Fakat Barzani Batılı devletlerin
kendisiyle geliştirdiği ilişkilere de her daim temkinli yaklaşmıştır. Çünkü İngilizlerin
tarihsel olarak Kürt düşmanlığı hep hatırdadır. ABD ise olaya statükocu
yaklaşmaktadır: <b>Ne Kürtlerin kesin zaferi ne de Arapların bölgede kesin egemenliği … </b>Nitekim 1975 Cezayir Anlaşmasıyla<b> </b>ABD’de de İran Şahı Pehlevi ile BAAS’ın
yanında yer alacaktır. Kürtler içinse bu tarih, yenilgi yılıdır. Aynı zamanda
ayrılık, iç çatışmalar dönemidir de... <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bu özetten sonra
Mesut Barzani’nin Haziran 1983 yılında Serxwebun dergisine verdiği röportajdan
kısa alıntılarla KDP’nin ittifaklar, sol ve emperyalizmle ilgili tarihsel
tavırlarına göz atmakta fayda var: (<b>Bu
arada bu röportaj 2 Mayıs 1983 yılında KDP-YNK savaşında arabulucu olmak için
KDP karargahında iken YNK’nin saldırısı sonucu yaşamlarını yitiren İbrahim
Bilgin ve Mehmet Karasungur’dan bir süre sonra yapılmıştır</b>. <b>Bu kanlı dönemde Irak Komünist Partisi de
KDP’den yana tavır almıştır. YNK, KDP’yi işbirlikçi ve hain olmakla suçluyordu.
İdris Barzani’ye karşı ciddi suçlamalar yapıyordu. 1979 yılında Saddam’ın
yönetimi ele geçirmesi, Baba Barzani’nin ölümü KDP açısından yeni bir paradigma
oluşturmayı zorunlu kılmıştır</b>.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Soru: <b>Irak BAAS
rejiminin geleceği, iktidara karşı mücadele eden muhalif güçlerin kendi
aralarındaki ilişkileri ve dayanışmaları, partinizin de bir parçası olduğu CUD’un
(Demokratik Vatan Cephesi) yapısı ve mücadelesi hakkında bilgi verir misiniz? Günümüzde
partinizin ve diğer demokratik güçlerin “anti emperyalizm” mücadelesinde aşması
gereken sorunların zorlukları nelerdir</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>M. Barzani:</b> Bize
göre ulusun yanında yer almadığı rejimin geleceği karanlık olacağından BAAS
rejiminin geleceği de karanlıktır. Şimdi rejime karşı olan güçler arasında
ilişkiler iyidir. KDP (partimiz) ve Irak Kürdistan Sosyalist Partisi tarafında
Irak’ta Demokratik Vatan Cephesi kurulmuştur. CUD, şartların zorlamasından
sonra gündeme gelmiştir. Bazı kesimlerin dar çıkarları veya bazı insanların konuşmasıyla dışarıda değil,
CUD bütün Irak halkı ve özellikle Kürt halkının dayatmasıyla kurulmuştur. CUD’un
kapısı, onun şartlarını kabul eden her Irak partisine açıktır. Her ne kadar CUD’un
en iyi cephe olduğunu söyleyemiyorsak da bugün Irak şartlarında var olan
dayanışma ve birlikler arasında en iyi olanıdır. CUD ve partimiz önünde
problemler çoktur, ama emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadele etmede BAAS
rejiminin alternatifini (ihtilafi güçlerin birliği) ve demokratik rejim
getirmede hepimiz kararlıyız. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">CUD'a bağlı hareketler: </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">1-Irak Sosyalist Partisi. </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">2-Kurdistan Sosyalist partisi </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">3-Kurdistan Halkci demokratik Partisi, </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">4-Kurd Sosyalist Partisi(PASOK) </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">5-Irak Demokratik Birligi </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">6-Kurdistan Demokrat Partisi </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Georgia;">7-Irak Komunist Partisi </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Röportajın tamamı: <a href="http://www.serxwebun.org/arsiv/18/files/assets/downloads/page0024.pdf">http://www.serxwebun.org/arsiv/18/files/assets/downloads/page0024.pdf</a>
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> CUD’un bildiri
dili, ittifak anlayışı, ortaklık şartları göz önüne alındığında döneme oldukça
uygun bir yapılanmadır ve dönemin YNK’sinin ağır saldırılarına maruz kalmıştır.
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bugünlük ittifaklar kronolojisi ve siyasi
yaklaşımları özetledim. Bundan sonraki yazıda PKK-KDP-PYD’nin ittifaklar
siyasetini kıyaslamalı çıkarımlarda bulunacağım. Bu yazı bir ön fikir olabilir. </span><o:p></o:p></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-70513613022288597782013-09-18T03:40:00.000+03:002013-09-18T03:40:11.231+03:00Konudan konuya; Müzakere, güç, PKK, ABD, Kürt Milliyetçiliği<br />
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Müzakere sürecinde Kürt hareketi çok taviz vermedi mi?</span></b><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Sürecin başından beri bunun bir müzakere olmadığını hep söylerim, yazarım. Murat Karayılan sürecin başında buna “<b>istişare</b>” demişti, Öcalan geçen günlerde buna “<b>diyalog çalışması”</b> dedi. Müzakerelerde mevcut sorunların doğru ya da yanlış değerlendirilmesiyle “çözümcü sonuca” ulaşılmaz. Var olan sorunlar çok tartışılmış olabilir, üzerine fikir yürütülmüş olabilir. Ama asıl sonuç, çatışan tarafların mutlak ve göreceli güç durumlarının değerlendirilmesiyle sağlanır. </span><br />
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Güç nedir?</span></b><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Tarafların askeri varlıklarıdır, siyasi destekleridir, diplomatik başarılarıdır, konjonktürel duruma uygun aldıkları pozisyondur. PKK açısından asıl güç, <b>“Kürtlerin tarihsel haklılıklardır. Sömürge pozisyonlarıdır, asimilasyonun varlığıdır</b>.” </span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>PKK, Kürtleri bir sorunun çözümünde temsil eder mi? </b></span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Ortada Kürtlerin ulusal haklarının gaspı var. Kültürel, ekonomik ve toprak gaspı… Hatta Kürt emeği gaspı… PKK ise bunları dert ederek bir direniş başlatmıştır. 1970 Türkiye’sinde programına “Kürt” yazdığı için kapatılan sol partiler dikkate alındığında PKK’nin illegal yöntemlere girişmesi ise kaçınılmaz bir tarihsel olay olarak karşımıza çıkar. Kurulduğu günden bugüne kadar bu şartlardan herhangi bir esneme ya da pozitif değişim gerçekleşmemiştir. Türk devleti ulusal hak gaspını hala devam ettiriyor. Çatışmasızlık sürecinin başlamasıyla değişebileceğine dair umutlar üretmesine rağmen bir tıkanma yaşamaktır. Nesnel sorunları kendisine dert edip Kürtlerin hakları lehine politika yapmak isteyen PKK elbette Kürtlerin nicelik olarak büyük çoğunluğunun desteğini almasa da ulusal bir temsildir ve muhatap kabul edilmelidir, edilmiştir de… Gerisi iç politik Türk masallardır. Kaldı ki PKK’nin anayasal güvenceyle ismi-emeği üstüne politika yapması sağlandığı takdirde ancak Kürtlerin sayısal olarak onu destekleyip desteklemediğini öğrenebiliriz. Mevcut iklimde bunu ölçme şansımız yok. BDP’nin genel ve yerel seçimlerden aldığı oy da bunu ölçmez, çünkü “Kürdistan”terimi bile yasak. Anadilden propaganda imkanı yok. Tüm siyasi araçlar kullanılamıyor, BDP haliyle Türk sisteminin iklimine göre siyasi çalışma yapıyor, onun anayasayla çerçevesini çizdiği şekilde ancak faaliyet yürüyor. Buna rağmen BDP yine siyasi baskı görüyor, binlerce çalışanı, yüzlerce üst düzey üyesi, onlarca belediye başkanı ve 6 milletvekili tutsak edilmiştir. Tutsak edilme koşulları ortadan kaldırıldığında anayasal güvence sağlandığında ancak o zaman Kürtleri hangi partinin temsil edeceğini görme şansımız olur. Şimdilik Kürt-Kürdistan programı olan <b>PKK, Kürtlerin yüzde 5’nin oyunu alsa bile onların siyasi temsil iddiasını pekâlâ sürdürebilir,</b> onlar adına masaya oturabilir. Zira ulusal sorunlar aynı zamanda sömürge ve asimilasyon toplumlarında aydınlanma, modernleşme, bilinçlenme, fikir yayma etkinliklerini de içinde barındırır. </span><br />
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">PKK’nin milli kimliği var mı?</span></b><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yoktur, iddiasını milliyetçi olduğunu iddia eden kimi Kürtler dillendiriyor, PKK, Kürt milliyetçisi bir harekettir, söylemini ise Kürt düşmanı Türk sağı, solu, liberal milliyetçileri, dindarları, ulusalcıları dillendiriyor. Bu paradoksun bu şekliyle ortaya çıkması aslında Türk egemenliğinin “tasfiye” programının ve sömürgeci amaçlarını devam ettirmesinin argümanından kaynaklıdır. PKK’nin “ulusal-milli” kurtuluş olarak kodladığı ideolojik politik hat var. Bu hattın öncüsü partidir. Partinin kaba sosyalist çizgisi koşullara esnemiş, bugün itibarıyla seçimli demokrasiyi, çok partili otonomiyi, her türlü örgütlenme özgürlüğünden yana demokratik sosyalizm şeklinde formatlanmıştır. Bu geçiş sancılı olmasına rağmen reformisttir, gelişmelere açıktır. Partinin sosyalist kimliği çatışma dönemlerinde ulusal cephe ve ulusal ordu kurmasına engel değildir. Çatışma dönemlerinde sosyalist öncü parti cephe ve orduda bir miktar örgütlenebilir, ama tüm siyasi kanaatler bu cephede yer alır. Bu cephe liberaline de dindarına da milliyetçisine de ulusalcısına da (Kürt ulusalcısı),serbest piyasacısına da anarkosuna da hatta ırkçısına bile açıktır. Çatışma sonrası özgürlük döneminde ise zaten cepheden, öncü partiden kopuşlar olur yeni partiler demokratik biçimde yarışır. Bugün “<b>PKK, milliyetçi değildir, o halde Kürdi değildir</b>.” önermesi kadar gereksiz bir önerme yoktur. Bunu tartışmak siyaset tarihi, self determinasyon, ulusal tarihi, siyaset felsefesini falan bilmemekle alakalı. <b>“PKK milliyetçidir o halde ulusal kurtuluşçu değildir</b>” diyen solcu cenahın akılsızlığı kadardır. Yani, demem o ki milliyetçi Kürt partisi bu derde öncülük etseydi parti milliyetçi kalırdı, cephesi, ordusu her fikirden siyasi grubu bünyesine katardı. 1970 dünyasından sonra milliyetçi Kürt partisi büyür müydü? Türkiye Kürdistan’ı koşullarında sanmıyorum, çünkü Şırnak’ın bir köyünden diğer köyüne gidilirken geçer akçe “aşiret”ti. Bu sosyal yapının parçalanıp devrimci dinamiklerinin açığa çıkması için dünyaya daha geniş daha bakan radikallere ihtiyaç vardı. Bunu milliyetçilikle başarabilecek herhangi bir Kürt lider Kürtler nezdinde Öcalan kadar itibar görür, saygı duyulurdu. </span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Güney Kürdistan’ı Amerika mı kurdu? Kürtler neden ABD’yi dert ediyor?</b> </span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu tartışmayı “<b>anti emperyalizm</b>” denen sığ, baş belası argümandan bağımsız yapmak istiyorum. Ulusal kurtuluş davalarında devletler ve küresel dünya sadece bir müttefik programı çerçevesinde değerlendirilir. <b>Herhangi bir güce yaslanarak, ondan güç alarak düşmanımızı zayıflatabilir miyiz ya da yenebilir miyiz</b> iddiası belirleyicidir. Tüm bunlara rağmen uluslararası sermaye güçleri ve büyük devletler nezdinde Kürtlerin, Kürdistan’ın yeri Türk-Arap ve Fars devletleriyle ilişkilerinde basit bir problemdir. Güney Kürdistan, ABD ve Batı dünyasına rağmen geç kurulmuş bir devlettir. ABD’nin, Batı’nın, Sovetlerin, BM’nin Kürdistan derdi Enfal soykırımı döneminde bile olmamıştır. Ancak ulus devletlerin kendi aralarında çatışması sonucu müttefik siyasetini iyi süzen Kürt grupları bunlardan yararlanarak özgür bir parça vatanı yaratabildiler. Uçuşa yasak bölge, 2003 Irak işgalinin sonuçlarını doğru hesaplayan, buna göre pozisyon alan Güneyli Kürt hareketleri bunu değerlendirmişlerdir. Hepsi bu… Güney Kürdistan, yüz binin üstünde insanın kırıma uğramasıyla kazanılmıştır. ABD etkisi, Batı etkisi en güçlü dış etken, en zayıf iç etkendir. Aslolan yüzyıllık bir mücadele dinamiğidir. Rojava’da durum farklı, çünkü Türk devletinin ABD ile yürüttüğü siyasi ittifak Suriye ve Rojava sorununda Kürtlerin lehine değildir. Buna rağmen dış müdahale olursa Batı Kürdistan silahlı ve siyasi gücü buna uygun pozisyon alacaktır, almalıdır. Çatışmadan kaçınarak siyasi yolları denemesi ise akılcı olur. Durduk yere ABD’yi davet etmenin de bir anlamı yok Kürtler açısından. Ama ABD ve Batı dünyası gizli ya da açık garantiler verirse çıkıp meydanlara “<b>Yaşasın ABD, yaşasın Batı”</b> diye bağırmaktan da utanmamak lazım. Ulusal haklar "<b>insanlık suçları hariç her yolla kazanılmalı"</b> 1970 ve 1980ler dünyasında Güney Kürdistan’ı yalnız bırakan Batı'yı, bugün de BM’nin hala garantiye almadığı statüden dolayı BM’ye lanet okumak da ideolojik bir haklılıktır. Ama reel politikte "gücün varsa" Batı ile oynaşabilirsin. Bu da ayrı konu...</span><br />
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Sol-Rojava-Kürt milliyetçiliği vs vs vs de sonraki yazıya kalsın. </span></b><br />
<div>
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-38301258999689638542013-08-23T13:57:00.001+03:002013-08-23T13:57:11.028+03:00Derdi Kürdistan olmayan Sosyal ağ Kürt Milliyetçileri (Derdi Kürdistan olanlara saygı) üstüne<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Özellikle twitterda
takip ettiğim kadarıyla kendilerine Kürt milliyetçisi diyen, ama genelde
PKK/PYD/BDP karşıtı her olayı, her kara propagandayı, her negatif eleştiriyi
dünya basınından tararcasına alıp yayan bir kesim var. İddiaları da şu: “<b>PKK, milli bir hareket değildir, biz
milliyiz, vatanı kurtaracağız.</b>” Bu iddia yeni de değil. Tam böyle denmese
de geçmişte, Rızgari, KUK ve benzeri örgütlerin ideolojik hamlıklarından
kaynaklanan söylemleri vardı. Fakat Rızgari de KUK da bu sosyal ağ milliyetçileri
gibi değildi, en azından liberal Türk milliyetçilerinden ve muhafazakar Türk
milliyetçilerinden RT, FAV almak gibi dertleri yoktu. Belki de iyi niyetli Kürdistan davasının
dönemsel sorunlarına kurban oldular. 1970’li yılların sonunda PKK/Öcalan
hakkında her yayından haber, bilgi, olumsuz eleştiri toplayıp afişe eden Doğu
Perinçek bir de Halkın Kurtuluşu diye bir örgüt vardı. Bu sosyal ağlardaki
tescilli KÖH düşmanlarını biraz bunlara benzetiyorum. 1980’li yıllarda buna
Kemal Burkay eşlik etti. Gerçi o hala devam ediyor. 1990’lı yıllarda PKK
içindeki çekişmelerden kaçıp devlete sığınan itirafçılara bu rol verildi. Kimisi
hala devam ediyor, kimisi utanmışlığıyla bir kenara çekildi, kimisi Öcalan
çizgisinin tartışmasız başarı çizgisi olduğuna inanıp kenardan köşeden izliyor.
Bu da iflas edince yeni konsept görece milliyetçi ve muhafazakar Türk
liberalleriyle zihin zihine bir tarz oluşturuldu, şimdi onun karın ağrısı baş
gösterdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Tezler:<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>“ Ulus devleti aştım,
diyorlar, Kürt milliyetçiliğini reddediyorlar</b>.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Cevap:</b> Ulus
devlet kurmayı başaramayan PKK, küresel koşullar içinde yeniden
politik-askeri-ideolojik mevzi aldı ve egemen ulus devleti zayıflatarak
demokratik yollardan otonomiyi başarmanın peşinde. Hepsi bu. Milliyetçilik dediğimiz
şeyi PKK” <b>ulusal kurtuluş</b>” olarak kodluyor.
Bunun sol-sosyalist tarihle, deneyimlerle ilgisi var. Buradaki “<b>milliyetçi</b>” kod daha çok egemen
milletlerin “<b>şeytanca</b>” politik alanı olduğu için o terimden kaçar. Bence doğrusu
da bu… Ulus devlet kuracağım, dediğiniz an bunun gereklerini de yerine
getirirseniz bir anlamı olur. Küresel-bölgesel bir savaşın tüm yakıcı yıkıcı
sonuçlarını göze alırsınız, devletinizi kuracak kadar bir politik askeri güç
yaratırsınız ya da tekrardan yenilirsiniz. (<b>1925-1938 yenilgileri</b>) PKK, Türk devletiyle savaşında Türk
sömürgeciliğini kesinkes yenilgiye uğratamadı, ama yenilmedi de… (<b>Güçlendi</b>) AKP iktidarıyla birlikte
şartlar değişti, AKP’nin konuşulabilir, anlaşılabilir bir iktidar olduğu gerçeği
fark edildi. Şimdi de demokratik anayasal süreçlerle otonomi mücadelesini sürdürüyor.
Haliyle ideolojik politik argümanı da “<b>ulus devleti aştım, sen de Kemalist sömürgeciliği
aş da konuşalım, barışalım, dağlarda namlular konuşmasın, gel bir dereden su
içelim</b>” tavrına döndü. Özetle Türk devleti kaba sömürgeciliği aşarsa PKK
ulus devleti aşacak… PKK’nin ulusal cephe
örgütü eskiden ERNK’ydi. Şimdi KCK, KCK içinde milliyetçi Kürt eğilimi de var,
solcu da var, liberal de… Hangi düzeyde hangi eğilimin temsil edildiği
tartışması erken,ancak kalıcı barıştan sonra bunu sağlıklı değerlendirme
imkanımız var. PKK dışındaki Kürt örgütlerinde milliyetçi olanları var mı, var.
Ama ulus devlet kurmanın gereklerini yerine getirmede şimdilik pire kadar
güçleri var. Kabul edelim, durum bu… Ulus devlet hakkı Kürtler için tarihsel
bir haktır. Her hakkı da saklıdır. PKK, yenilse bile bu hakkı kullanacak
Kürtler olacaktır. (<b>Katalonya, BASK ve
benzeri örnekler bunu kanıtlar. 35 yıl boyunca diktatörlük neredeyse iliklerine
kadar İspanya’nın ezilen milletlerini yendi, ama 39.yılında kazanan Katalonya
ve diğer topluluklar oldu. İspanya da kazandı</b>.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Tez</b>: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">“<b>PYD, Rojava’da
otoriter bir sistem kurmuş, diğer partilere yaşam hakkı tanımıyor</b>. <b>Barzani’nin posterleri yakılıyor, Ala
Rengin’e izin verilmiyor</b>”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Benim görüşüm: Bunca yalanı nasıl hayal ettiniz, nasıl
kurguladınız, hayret… İç savaş koşullarında tüm partilere özerklik anlaşması
için çağrıda bulunan, açık seçik çok partili, seçimli demokratik idare isteğini
diğer parti ve örgütlerle paylaşan PYD’ye bunu söylüyorsunuz. Askeri güç şimdilik
YPG’de tekilleşmiş. Üstelik artık cephelerde savaşan bir YPG’den daha fazlası
var Rojava’da… Asayiş, emniyet, zabıta ve benzeri güvenlik bürokrasisi… De
facto bir yönetime geçersin, ulusal meclisin olur, ulusal kongren olur, ulusal
ordulaşmayı da oluşturursun. Teorik olarak bu kadar basit… Güney Kürdistan
ulusal ordulaşması kendine has… İki ayrı askeri örgüt savaş yürüttü, ayrı politik
ve askeri stratejilerle… Haliyle ulusal ordulaşma da bu minvalde gelişti ki
giderek kurumsallaşıyor. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bayrak meselesi
şimdilik ayrışma noktası olmamalı. Rojava’da Al a Rengin de dalgalanıyor,
sallanıyor, TEV DEM al a rengini de… Bu konudaki çarpıtma iyi niyetli değildir.
Ulusal Kongre sonrasını beklemekte fayda var. Bunlar hep üzerinde tartışılacak
teknik konular. Semboller üzerinden ayrışma ertelenmeli… Gerisini tartışmıyorum
bile… </span><o:p></o:p></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-20605134437407250422013-07-21T07:39:00.003+03:002013-07-21T07:52:38.938+03:00Rojava Devriminde Olası Gelişmeler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvouEcmJgXcvqMJ-nKsT07rkKvPX4Wuib8Nl6qXjIwhdhkm_LfnRWwm2prahk5YuPERTWHSiUQBvJjKOeCFvfzn4bayaknbnw2AQoBo-gbu7fK99e1269_RPTLtq_8ltogusRURqev-qzx/s1600/2013-07-21+07_31_10-rojava_466582.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvouEcmJgXcvqMJ-nKsT07rkKvPX4Wuib8Nl6qXjIwhdhkm_LfnRWwm2prahk5YuPERTWHSiUQBvJjKOeCFvfzn4bayaknbnw2AQoBo-gbu7fK99e1269_RPTLtq_8ltogusRURqev-qzx/s1600/2013-07-21+07_31_10-rojava_466582.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">Tel Abyad’da çatışmalar henüz devam ediyor. Bu ilçe Rakka valiliğine bağlı. Rakka birkaç ay önce Suriye’deki El Qaide ve El Nusra’nın hakimiyetine girmişti. İlginçtir, Suriye’nin siyasi idaresi alevi tandanslı olmasına rağmen Tel Abyad’dan Rakka’ya kadar uzanan nehir boyunca en verimli topraklar Sunni Arapların elinde. İlginçlik bununla da kalmıyor. Tel Abyad’da sınırlar belirlenmeden önce Kürt ağalarının elinde olan birçok mülk Esat rejimi öncesinden ve Hafız Esat döneminden beri Arap ailelerin denetimine ve kullanımına verilmiş, Kürtler verimsiz kırsal alanlara sürülmüşlerdir. Bu bölgedeki Araplaşma , Efrin, Kobane gibi Kürt yerleşimleriyle Qamişlo, Amude, Serekaniye, Hasaki gibi Kürt illeri arasında neredeyse “</span><b style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">tampon bölge</b><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">” işlevi görmektedir. Arap Baharı’nın Suriye’de birçok etnik ve dinsel topluluk için “</span><b style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">Arap kışına</b><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">” dönüşmek üzere olduğu bu dönemlerde Kürtler yılların çabasıyla hem öz savunmalarını alıyor hem siyasi yapılanmalarını oluşturuyor hem de kültürel varlıklarını sürdürmek için birçok merkez açıyorlar. Ekonomik hayatlarını rejim, ÖSO ambargosu ve kısmen Başur negatifliğine rağmen sürdürmeye kararlılar. Yakın zamanda Serkaniye’nin El Qaide ve El Nusra bileşenlerinden temizlenmesi YPG’ye önemli bir prestij kazandırdı. Kürtlerin kendi içinde yaşadığı sorunları da bir anda halının altına süpürdü, çünkü Tel Abyad’da Cephat Ekrad (Kürt Cephesi) YPG ile koordineli savaşmaya başladı. Aynı günlerde PYD başkanı Salih Müslim de Hewler’de Güney Kürdistan’lı siyasi kurumlarla görüşmelerde bulunuyordu. Eğer Tel Abyad’da El Qaide ve El Nusra etkisi kırılırsa artık “</span><b style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">Kurdish Spring</b><span style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;">” özyönetim süreciyle devam edecek. Geçici bir siyasi yönetim oluşturulacak, özerklik anayasası taslağı çalışmalarına başlanacak , sonrasında da en hızlı biçimde çok partili seçime gidilecek. Bu siyasi ve idari planlama hepimizin umudu, beklentisi…Heyecanlı da... </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Suriye’de bundan sonra muhtemelen muhalifler ve rejim kesin zafere ulaşamayacaktır. Son çarpışmalar, eylemler Cenevre 2 sürecinde pazarlık gücü elde etmeye yönelik. Suriye’de hem rejim hem de muhaliflerin üstünlüğü tüm ülke sathında değil lokaldir. Eğer Cenevre’ye bu lokal üstünlüklerle gidilirse varılabilecek en iyi çözüm federal sistem olacaktır ki Kürtler açısından “<b>de jure</b>” devletimsi statü hayati bir önemde olacaktır. Zaten federasyona dayanan statü egemen devletin de anayasal bir hak olarak diğer ulusal ve dinsel topluluklara tanımasından geçecektir. Ancak PYD’nin yumuşak özerklik dediği model sorunların kalıcı olarak çözülmesine kadar oldukça hayati olacaktır. Çünkü bu modelin siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik girdisi çıktısı olacaktır. Demokratik federal sistem diye Öcalan tarafından kavramsallaştırılan bu model Suriye’de diğer toplulukların (Alevi, Sunni, Hıristiyan, Dürzü,Yezidi) sorunlarının çözümünde model olabilir. Bölgenin yüzyıldır kabaran yaralarını iyileştirmede de işlevli olabilir. PKK ve PYD cephesinin “demokratik özerklik” konusundaki iddialı görüşleri bu öngörüye dayanır. Halklar ve uluslar arasındaki yumuşak konfederalizmi de hedefalan bu sistem, teorize edilmesine rağmen pratikleşecektir. Bu model yabancı yatırımları dışlayan model de değildir. Yerel üretici güçlerin bağımsız eko-sosyal ilişkilerinin bir sonucu olacak ve dış sermaye, vahşi pazar ve iş-emek gücünü hoyratça kullanmaya değil, yerel üretici güçlerle uzlaşarak, anlaşarak ancak bölgede var olacaktır. Bu, aynı zamanda iyi niyet temennimizdir…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Batı Cephesi’ne Olası Yansımalar:<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Kürt cephesinin ve YPG’nin bölgede askeri inisiyatifte de üstünlük sağlaması halinde, dünyanın birçok bölgesine yenilmez denen Selefi ve El Qaide gibi radikallerin yenilebileceği gerçeği dünyaca görülecek ve Batı’nın Ortadoğu hesaplarında Kürt kartı artık asli bir unsur olarak açılacaktır. Devletler arası ilişkilerin kozu, nesnesi, yumuşak karnı değil; bu ilişkilerin bizatihi tarafı olacaktır Kürtler. Batı’nın Selefi ve El Qaide radikalizmi üzerinden şeytanlaştırdığı Ortadoğu’da ise seküler, demokratik siyasi hedefleriyle Kürtler yeni oyuncu pozisyonuna geçeceklerdir. Batı basınının “<b>ancak filmlerde yenilen kötü karaktlere</b>” ilgisi PYD’yi daha sempatik gösterecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Türkiye Cephesi</b>:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="color: #333333;"><span style="line-height: 19px;">PKK ile müzakere sürecinde olan bir devlet var. Muhtemel müzakere sonuçları yumuşak statü ile sonuçlanacaktır. Aksi Kürt tarafının kabul edeceği çözüm değildir. Durum buyken Rojava’daki Kürt dinamiklerinin özgüce dayalı yapılaşmasının “</span></span><b style="color: #333333; line-height: 19px;">Süreci kışkırtıyor, bozuyor</b><span style="color: #333333;"><span style="line-height: 19px;">.” tonundaki iktidar çığırtkanlığı da ancak Ankara ve çevre illerde duyulacaktır. Bunun Kürtler nezdinde bir karşılığı yoktur. İçte milliyetçi hezeyanları kırmaya yönelik bir çaba mı bunca efelenme bilinmez, ama Kürt karşıtı Türk cephesinin nefretini kaşımaktan başka bir işe yaramaz. </span></span><b style="color: #333333; line-height: 19px;">PYD kontrolündeki bir sınır, El Qaide ve Esat kontrolündeki bir sınırdan daha tehlikeli değildir</b><span style="color: #333333;"><span style="line-height: 19px;">. Türklerin korkusu da şizofreni sanırım… </span></span><b style="color: #333333; line-height: 19px;">Kürtlerin ulusal haklarına duyulan derin nefretin İslamcısında, sağcısında, solcusunda, ulusalcısında görülen biçimi</b><span style="color: #333333;"><span style="line-height: 19px;">… Kürt bölgesine olası Türk müdahalesi sonuçları itibarıyla bir felaket olacaktır mutlaka, ama uluslararası konjonktürde bunun doğrudan anlamı “</span></span><b style="color: #333333; line-height: 19px;">işga</b><span style="color: #333333;"><span style="line-height: 19px;">l” olacaktır. Uluslararası kuruluşlar nezdinde Kürdistan’ın devlet olarak tanınması bile gündeme gelecektir. Eğer BM iki yüzlü davranmazsa… Ki bu, zayıf bir ihtimaldir. Artık çok karmaşık ilişkiler mevcut. Kürtlerin hem siyasi hem askeri gücü de teslim olmaya yatkın değil.<o:p></o:p></span></span></span></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; text-align: justify;" /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="background-color: #fafafa; color: #333333; line-height: 19px; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Ne mi olacak? Tel Abyad’da Kürt Cephesi ve PYD’nin kazanmasını bekleyeceğiz, sonra da olacakları görüp Batı Kürdistan için “ <b>gezi zaman</b>ı” diyeceğiz, o olacak… </span></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-16671982925256859342013-07-17T04:56:00.001+03:002013-07-17T04:59:53.968+03:0019 Temmuz Rojava Devrimi ve Demokratik Uluslaşma<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoP4oEoUoB1zz4ny2n7m5SR9uHNoVHH6-kjS7mKQmLhZvnupsKrD3nEwq3MmZ9uBO3Sfaj8BXrhqcF73HBZ6vLzrI780i-QuFq_fZl8PveqGSykUPbfP2J9Sjc4Wkd9pKCsQaT-Zg02imM/s1600/2013-07-17+04_48_23-rojava+-+Windows+Foto%C4%9Fraf+G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCleyicisi.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoP4oEoUoB1zz4ny2n7m5SR9uHNoVHH6-kjS7mKQmLhZvnupsKrD3nEwq3MmZ9uBO3Sfaj8BXrhqcF73HBZ6vLzrI780i-QuFq_fZl8PveqGSykUPbfP2J9Sjc4Wkd9pKCsQaT-Zg02imM/s1600/2013-07-17+04_48_23-rojava+-+Windows+Foto%C4%9Fraf+G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCleyicisi.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Avrupa’da
modern ulus öncesi monarkların hakim olduğu mülkiyetler üzerinde mutlakiyetçi
devletler vardı. Tarihsel olarak bu tip patrimonyal devletlerin (<b>yönetimi babadan oğula geçen</b>) dönüşümü
oldukça çetin savaşlarla gerçekleşti. Toprak ve teolojik temelli devlet <b>( hem babadan oğula geçen hem de egemen
monarşik organın Tanrının bir parçası olması</b>) artık
imparatorun/padişahın/kralın ilahi varlığının yerine toprak-nüfus temelli ideal bir aygıta dönüştü. Yani, sınırları olan bir toprak parçası “aşkın”
diye idealize edilen bir ulusun hem uzantısı hem de olmazsa olmazı
oluyordu. Baba-oğul belirleyiciliği,
yerini ulusal yönetim sistemlerine; tebaa, yerini disiplinize olmuş yurttaşlara bıraktı. Nüfus “<b>sivil
yurttaş</b>”a evirilirken edilgen kul da etken yurttaşa dönüşüyordu. Böylece modern
uluslaşmanın bir sonucu olarak ulus devletle tanışan Batı’da toprak ve pazar savaşları başladı. Bu,
zaten kaçınılmazdı. Patrimonyal kişiliğin egemen olduğu geniş coğrafyalarda özgür derebeyleri,
ekonomik, sosyal ve siyasal alt üst oluşlardan sonra ayaklanıp kendi
devletlerini kurdular, sonra bu devletlerin sınırlarını genişlettiler. Eskinin imparatorluk
kavramı da böylece çok uluslu emperyalist merkeze dönüştü. 19.yüzyıl boyunca devam eden bu uluslaşma
süreci sonraki yüzyılda da devam etti. Sömürgeler ve yarı sömürgelerde
halk/ulus olduğunun bilincine varan topluluklar da genelde sosyalist öğretilerle
kendi <b>kaba ulus devletlerini</b> kuruyorlardı
. Tüm bu gelişmelere, <b>evrimsel/devrimsel </b>dönüşümlere
rağmen insanoğlu bugün hala “<b>ulus</b>” olmaktan kaynaklanan sancıların yarattığı
derin bunalımları aşamamaktadır, ama diktatörlük ulusları ama egemen uluslar ama
gelişmiş uluslar… Belki de son 2 yüzyılın en şansız halklarından biri hatta en
şansızı Kürtler… Belluciler ve Tamilleri
de bu kategoriye alabiliriz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Bir parça toprağı çeperleyerek ilk sınırı
oluşturan insan, surlardan tutalım tel
örgülere ondan utanç duvarlarına kadar birçok sınır biçimi yarattı ama
ulusların, halkların ekonomik, sosyal, kültürel etkileşimlerinin önüne
geçemedi. Tarihin en şansız halkı ise
geç uluslaşmanın tüm bedellerini en ağır biçimiyle ödedi, hala ödüyor. Modernleşme dönemindeki Osmanlıya karşı
başlatılan köylü ve aşiret Kürt ayaklanmaları her keresinde başarısızlığa
uğruyordu. Genç cumhuriyetin ilk dönemlerindeki din-toprak talepli Kürt
isyanları ise hem mezhepsel hem de ulus içi farklı kültürel kimliklerin etkisiyle
Atatürk ve kadrosu tarafından “<b>kahrediliyordu</b>.” Bu kadro cumhuriyetçiliği Kürtlere
ve azınlıklara dünyayı dar ettikçe yükseliyor, uluslararası statü kazanıyor,
kendisini de modern Türk ulusu tanımıyla idealize ediyordu. İçeride de Kemalizmin bürokratik oligarşisi
yerleşiyor, siyaseten de diktatörlüğü
pekişiyordu. (<b>Kürt milliyetçiliği bu dönemde filizlenmesine rağmen modern bir kavram
değildi, aşiret, din, köylü karakteri yüzünden modern devletin araçları
karşısında yeniliyordu. Bu gerekçeyle
PKK, ortaya çıktığı ilk dönemlerde “modern milliyetçiliğin karşıtı olan ilkel
Kürt milliyetçiliği kavramını kullandı. “İlkel” terimi burada ilericiliğin ya
da gericiliğin muadili değil, modern teriminin karşıtı olarak değer
kazandı. Qazi Muhammed’in ve Baba
Barzani’nin hedefleri sayesinde Kürt milliyetçiliği de ilkel karakterinden sıyrılıp modern karaktere evrildi ki bugün Güney Kürdistan’ın onarılmaz acılarla elde
ettiği ulusal statü bunun en bariz örneği</b>)
PKK ise sömürge ulusu olarak tanımladığı Kürtleri 1970’li yıllarda
başlattığı mücadeleyle Stalin’in “<b>ulusların
doğuşu devrimcidir ve devim modernleşme demektir.</b>” diskuruyla ulusal
kurtuluşu hedefledi. Fakat yıllar geçtikçe Türk devlet sisteminin küresel
kapitalist sisteme giderek eklemlenmesiyle PKK açısından kaba ulusal kurtuluşçu
hedefleri gerçekleştirmek neredeyse imkânsız hale geliyordu. Sık sık “<b>devrimci durum</b>” okumalarıyla süreci
yeniden gözden geçiren Öcalan ve PKK, 1995’ten sonra önce Stalinci
epistomolojiyi sonra da ulus devlet hedefini terk ederek <b>“demokratik ulus</b>” hedefini teorize ve pratikleştirmeye koyuldu. Bu,
Kürtlerin “<b>egemenlik”</b> haklarından
vazgeçeceği anlamına gelmiyordu. Bir yandan
küreselleşme içerisinde eriyecek ulus devletlerin birkaç açıdan zayıflayacağını
hesap ediyor diğer yandan da sömürgeci devletlere eşit koşullarda bir arada ve
devletsiz ama statülü yaşamayı teklif ediyordu. Nihayet Suriye ulus devletinin
küresel koşulların da dayatmasıyla parçalanmaya doğru gitmesiyle Rojava’da
demokratik ulus devriminin temelleri atıldı. <b>19 Temmuz Rojava Devrimi </b>hem bir fırsatlar<b> </b>devrimidir hem de PKK ve Öcalan’ın on yıldır teorize ettiği “<b>demokratik
uluslaşmanın</b>” ilk basamağıdır. Kuzey Kürdistan’daki Türk sistemini zorlayan ama
şimdiden yerel yönetimlerde ağırlığını hissettiren, Demokratik Toplum
Kongresiyle de siyasi zemine oturtulan şeyin adı da “demokratik uluslaşmadır.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Demokratik
uluslaşma nedir</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">Demokratik ulus, toplumsal sorunların devlet yapılanmasıyla
değil, toplumun öz örgütlülükleriyle çözümünü esas alır.</span> (<b>Bölgesel
ve küresel savaşların olmadığı dönemlerde bir ulusun kültürel, ekonomik, siyasi
özgürlüklerini kısmen alması anlamı taşır. İç
savaş dışındaki bölgesel savaşlarda devletleşme eğilimi siyasi ve askeri gücün
başarısına bağlıdır. Nihayet tüm modern ulus devletler böyle kuruldu, inşa
edildi</b>)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto; text-align: justify; text-indent: 11.3pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Öcalan en yalın
haliyle şöyle tanımlar: “<i><span style="color: #1f1f1f;">“</span></i><b><span style="color: #1f1f1f;">Ulusu pazar etrafında
örgütlenen bir birlik ve toplumsal form olarak görmek yanılgıdır. Bu tanımlama
burjuvazinin kendini ve ulus devleti meşrulaştırmasıdır. Ne yazık ki
sosyalistler de bu tezi esas almışlardır. Halbuki etnisite tarihin en özgür ve
canlı birimleridir.</span></b><b><span style="color: #1f1f1f;"> Eğer uluslaşma etnisitenin, halkların,
bireylerin birbirleriyle sıkı ilişki ve ortak çıkarlar etrafında
örgütlenmesiyse, toplumun konfederal biçimde genişliğine ve derinliğine tümüyle
örgütlenmesi o toplumu demokratik ulus haline getirir. Uluslaşma bu biçimiyle
daha kapsamlı ve yoğun hale gelmiş olur. Demokrasiyi, eşitliği, adalet ve
imkanlarını paylaşan demokratik ulus haline gelinir</span></b><i><span style="color: #1f1f1f;">.”</span></i><span style="color: #1f1f1f;"><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Tüm bu iddialar “<b>Ulusun devlet hakkı saklıdır</b>.” prensibiyle okunursa sanırım Kürt uluslaşmasının
geldiği düzey şu şekilde okunabilir: <b>Kürtler, devletleşme hakkından vazgeçme
yerine Türk devletinin gasp ettiği Kürtlerin tarihsel haklarını tanımasını ve
Türk ulus devletinin bürokratik, askeri, siyasi egemenliğinin Kürdistan’da zayıflatılmasını
isteyerek TC’yi yeni bir politik sisteme
zorluyorlardır. </b>Bu, gerçekleşirse ayrı devlet konvansiyonuna gerek kalmaz, ama
gerçekleşmemesi durumunda artık modern ulus bilinciyle donanmış Kürtler için de
güçlü devlete sahip Türkler için de kanlı bir serüven daha uzun bir dönemde
bizi bekliyordur. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"><o:p></o:p></span></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-32172987418004110032013-07-06T12:00:00.002+03:002013-07-06T12:02:02.153+03:00Sorularla Mısır Devrimi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmpHCNrhkOtLQFkli1CHaWme7yp6dsXmZaA4cpOt_SHK5dxbiKEmhk8LdGlkKjsfGqp4Xro09l7X4p8K9rKKUls79karZLiDvMVHFdWQD20tBF9-7F1gnxXbvi31zAXZ7BS4I3UoWBICIG/s1600/b_03072013d97k4FN5L4m7EEgV.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmpHCNrhkOtLQFkli1CHaWme7yp6dsXmZaA4cpOt_SHK5dxbiKEmhk8LdGlkKjsfGqp4Xro09l7X4p8K9rKKUls79karZLiDvMVHFdWQD20tBF9-7F1gnxXbvi31zAXZ7BS4I3UoWBICIG/s1600/b_03072013d97k4FN5L4m7EEgV.png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">“İnsanlar kendi
tarihlerini kendileri yaparlar; ama kendi keyiflerine göre kendi seçtikleri
koşullar içinde yapmazlar, doğrudan geçmiş sosyal, ekonomik, kültürel sorunların
günümüzde ortaya çıkardığı dinamiklerle yaparlar. <b>“
Karl Marx</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"><br /></span>
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Soru<b>: Mısır’da 2011’de Mursi de ordunun
desteğini alarak seçime gitti ve kazandı, bugün aynı ordu Mursi’ye karşıdır. 2011’deki
ordu desteği darbe değil midir</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">Darbeleri
çözümlerken genelde asgari demokratik koşulları yok sayarak, temel siyasi hak
ve özgürlükleri gasp eden militarist yapıların sivil alanlara müdahalesi olarak
tanımlıyoruz günümüzde. Diktatörlüğe karşı ordu ve benzeri kurumların demokrasi
yanlısı gruplarla işbirliği yapması son derece meşru bir olaydır. Yalnız burada
ancak siyasi bakış açısı farkı olabilir. Ordu, siyasi iktidarla yetki mi
paylaşmalı yoksa siyasi iktidarın emri altında hakem unsurların güvenlik
mekanizması mı olmalı? Demokratik olgunluğa erişmiş siyasi oluşumlar orduya
ikinci rolü uygun görür. Ama diktatörlüğe karşı olmasına rağmen egemenlik
araçlarını seçimle ele geçirmesine rağmen, sınıfsal-sosyal-kültürel
bileşenleriyle geniş bir siyasi ittifak kurup otoriter bir düzen tesis etmeye
çalışanlar orduyla iktidar paylaşımına gider ki biz, buna “devrimi göt etmek” diyoruz.
Örnekleri var mı var? Sovyet ordusu da siyasal iktidara ortak bir kuruluştur.
1825 yılındaki Dekabrist darbe girişimi bir grup subay-aydın-tüccar
karakterliydi. Serbest seçimler, genel oy hakkı, sendikal ve sosyal özgürlüklerin
olmadığı bir dönemde çarlığa karşı elbette bugün saygıyla anılacak bir cuntadır.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Soru:
<b>Mısır’daki 2.devrimci girişim ordunun
desteğini aldı diye gerici mi</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">Evet,
gericidir. Mısır halkı 2011 devrimiyle en azından çok partili, serbest seçimli,
genel oy hakkılı bir düzen kurmuştu. Mursi’nin demokratik birçok kazanımı İHVAN’nın
siyasal egemenlik iktidarı için araçsallaştırması (cafcaflı olsun diye
hegemonya demeliydim) zaten Mısırlıları meydanlara dökmüştü. Çok saygın
gösteriler yapılıyordu, insanı heyecanlandıran gelişmeler yaşanıyordu. Mursi’nin
meydan-sokak gücü karşısında direnci kırılma aşamasındayken darbeci ordu
devreye girdi ve bir devrimin demokratik ruhunu paramparça etti. Çünkü ordu
siyasi iktidarı paylaşmayı, herhangi bir hükümetle statüko oluşturma çabasına
girmiştir. Bundan ordunun bu rolü kesinkes tasfiye edilmeden sermaye-ordu-parti
ortaklığıyla oligarşik bir düzen kurulur.
İHVAN, orduyla da anlaşsa, uzlaşsa bu oligarşik düzen tehlikesi geçmeyecektir.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Soru:
<b>Cuntaların tarihte hiç mi
devrimci-demokratik düzen yaratma gibi bir amacı olmamıştır</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu
konuda bildiğim tek örnek Portekiz’deki nisan Devrimi’idir. Orada da
diktatörlük tüm kurum ve kuruluşlarıyla ayaktaydı. Çok partili seçim yoktu,
genel oy hakkından Portekizliler yoksundu, sendika kurma yasağı vardı. Dernekler
ancak devlet destekli olabiliyordu. Siyasi hak arayanlara yönelik korkunç
baskılar vardı. Sömürgelerde canavarca uygulamalar vardı. Mali, Gana ve Angola’da
Portekiz ordusu komplolarla kitle kıyımları yapıyordu. Bu bunalım döneminde
(1974) Angola’daki komünist isyancılar Portekiz ordusunu yenilgiye uğratınca. İçeride
bir grup subay, Trcokist, sosyalist, liberal siyasi oluşumlarla gizli bir işbirliğine
gitti ve oldukça başarılı bir devrim yaptı. Kansız olmasına azami düzeyde özen
gösterildi. Portekizlilere eşitlik, özgürlük, adaleti getirdi. Onlara muazzam
bir anayasa armağan etti. Devrimci subaylar demokrasi ön şartıyla kışlalara
çekildi. Sömürgeler için de Portekiz
anayasasına “Baskının olduğu yerlerde başkaldırma bir haktır.” ibaresi yazıldı.
Bu, bir istisnadır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Soru:
<b>Batılı devletler darbeye darbe diyemedi.
Bundan sonra Avrupa bize demokrasi dersi vermeye kalkışmasıncıların tutumları
doğru mu</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu koca
bir gevezeliktir. Batılı devletler, Kenan Evren’i, Ziya Ül hak’ı,Videla’yı ve
daha nice haydutu desteklemiştir. Buna rağmen AB, demokrasilerden yana tavır
almıştır. Batılı devletlerin bu ikiyüzlülüğünden nemalanıp içeride
Kürt-Kürdistan sorunundan ötürü <b>milli
baskıyı</b> aklayamazsınız. Özellikle Türk sağının bu konuda ikiyüzlü tutumları
teşhire değerdir. 28 Şubat darbesinin mağdurlarından, Batı düşmanı Erbakan’ın
ve tayfasının Ziya Ül hak’a verdiği destek tarihsel bir kötülük olarak
hafızalarda. Yine darbeci sürecin mağdurlarından Erdoğan’ın askeri bürokrasiyi
geriletme çalışmaları takdire şayanken ikide bir “seçim-sandık-ou-özgürlük”
diye bağırmasına rağmen kendi iktidarının özel yasalarıyla Kürdistan’da
seçimleri adeta “statü” referandumuna çeviren DTP-BDP’ye yönelik darbeci
uygulamaları da hala capcanlı. Bize düşen demokratik kazanımlara yönelik her
türlü cuntacı girişimi ve onun fiili sonuçlarına karşı dünyanın her yerinde
ilkesel olarak karşı çıkmaktır… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> İHVAN seçmeni ve yöneticilerinin darbe karşıtı direnişi yenilse de kazansa da tarihte seçkin bir siyasi davranış olarak yerini alacaktır. 4 gün önce meydanları dolduran Mısırlıları takdir ediyorken bugün o takdirin fazlasını İHVAN hak ediyordur. İHVAN'ın iktidar deneyimi eleştirilerimiz hala saklı... </span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-29300548233684312322013-06-22T09:37:00.000+03:002013-06-22T09:37:16.691+03:00Gezi Bizi Devrime Götürmez<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Devlet Terörü<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Gezi olayları
bir direniştir. Eylemin içeriği,
talepleri, siyaset ve toplumsal hareketler açısından niteliksel yönü ne
olursa olsun siyasi iktidara karşı, dolaysıyla devlete karşı bir direnç odağı
haline gelmiştir. Bu bağlamda hem bir halk hareketidir hem de bir direniştir. Kemalist
karakterinin direnişi domine edici olması bu gerçeği değiştirmez. Yalnız bu kadar keskin yargılarıma rağmen
minik bir kuşku olarak hükumete karşı <b>“iç
ve dış komplo</b>” ihtimalini de göz ardı etmiyorum. Bunu destekleyen birkaç
veri de var, ama ancak benim fikir yürütmem olarak anlaşılabilir bu. Çok sağlıklı veriler değil. Meşru bir hükumeti komplocu bir hareketle devirmenin gerekleri de bunlar değil. <b>Komplocu hareketler, silahlı şiddet, kaos,
bombalama, sabotaj, suikast ve halk hareketini aynı anda mobilize eder.</b> Eğer komplo
düzenleyenlerin gerçekten hükumeti devirme niyetleri varsa tüm bu şiddet
sarmalı günlük yaşamın bir parçası haline gelir ki henüz bunu doğrulayacak bir
veri ya da eylem yok. <b>Olmamasını da
temenni ediyorum</b>. <b>“Hükumet istifa.”</b> Sloganı ajitasyondan
öte değil. Gerçekçi bir talep değil mevcut Türkiye sosyo politiğinde. Hükumet başkanının bunu ciddi bir tehdit olarak
algılaması ise ancak “<b>korkak lider</b>”
vasfıyla açıklanabilir. Ama günlerdir Türkiye’nin birçok ilini polis terörüyle “huzura”
kavuşturmak isteyen bir hükümetten “<b>bedel</b>”
olarak “vali ya da emniyet müdürlerinin istifasını” istemek de oldukça rasyonel
talepler. Hükümetin bu tip taleplere göz yumması “komplocu hareket” olsa bile
direnişi meşru zemine oturtuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu, bir devrimsel kalkışma mı?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Hayır, bir
hareketin devrimsel nitelik ifade edebilmesi için Türkiye’de “<b>genel oy hakkının” </b>ortadan kaldırılması,
örgütlenme özgürlüğünün yasal olarak tümüyle gasp edilmesi, ekonomik hakların
yurttaşların elinden alınması, her türlü basın faaliyetinin engellenmesi gerekir. Kürdistan’da böyle bir devrimci durum
olgunlaşmasına rağmen hükumetin demokratik reformist siyasetle, siyasi hak ve
özgürlüklerin önünü açmak için müzakere masasına oturduğunu belirtmekte fayda
var. Türkiye'nin Kürdistan olmayan
yerleri için böyle bir durum olmadığı gibi göstericilerin de somut olarak bu
tip özgürlükleri talep etmediği gerçeği de gün gibi göz önündedir. Sosyalistlerin
örgütlenme özgürlüklerine yönelik kısıtlamalar, sınırlamalar, baskılar söz
konusu. Bu gösterilerde sosyalistler de taleplerini somutlaştırmada oldukça
heyecanlı davrandılar ve yetersiz kaldılar. Direnişteki kararlılıklarını
devrimci romantizmle ifade ettiler. Daha makul talepler içinse BDP eş başkanı
S. Demirtaş’ın hükümete sunduğu yol temizliği teklifleri şimdilik
sosyalistlerin de sahiplenmesi gereken taleplerdir. Demirtaş’ın Özgür Gündem gazetesine verdiği
röportajdan bu talepler okunabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Devrimsel
Kalkışma Değilse Nedir?<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Otorite manyağı
bir liderin geçmiş dindar mağduriyetlerden yola çıkarak yıkılmaz bir kale inşa
etmesi sevdasının yarattığı baskıcı ortamın ortaya çıkarmış olduğu tepkilerdir.
Aynı zamanda bu liderin başını çektiği hükümetin ve partinin tek ağızdan çıkan
her talimata, her görüşe, her tarza itaat etmesinin bir sonucu olarak da
okunabilir. Sokağa çıkan eylemcilerin sosyal ve siyasal profillerine dair
birçok yazı yazıldı, program yapıldı. Ayrıca üstünde durmayacağım, hem rasyonel
hem de abartılmış değerlendirmeler ve anketler düzenlendi, ama ben Erdoğan’ın
kibrinden, tek ağız, tek adamcılığından ziyade onun sosyal ve siyasal
hayatımıza girmiş minik türevlerinden kısaca söz edeceğim. Hükümet yanlısı sağcı bir yazarın, gazete
köşelerinde bir fikir belirtirken bile parmak sallayan, çakan, tehdit eden,
iktidar olma hırsıyla kendisini kaybeden özellikleri bu isyanı tetiklemiştir. AKP’li
bir belediye başkanının ya da il ilçe başkanının hem sosyal medyada hem de matbuat
medyada sürekli tehdit eden, bireyleri
polise havale eden, yakalatan, soruşturan “<b>muhbir</b>”
özellikleri de direnişi besleyen olaylardır. Melih Gökçek’ten tutalım, Hilal
Kaplan’a ondan Salih Tuna’ya böyle bir tetikleyici potansiyel var iktidar
cephesinden. Erdoğan’ın otoriterliğini, başöğretmenliğini, sokakta polisliğini,
evde babalığını motive eden asıl cephe bu “burnu Kaf dağında” mahallelidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Net Olduğum konular:<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Faiz lobisi falan uyduruk saptamalardır. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Silivri’deki cuntacıların darbe yapma
özgürlükleri yoktur. Bu direniş sebebiyle onlara da özgürlük isteyen olursa
bence gönüllü kendisini hapishaneye mahkum etsin. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Mevcut hükumet meşru bir hükumettir. İnsanların
meşru hükumeti de gösteriler yoluyla istifaya çağırma hakları vardır, ama böyle bir
durumu gerektirecek bir sosyo-politik durum yoktur. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">PKK-Devlet barışını hedef alan, azımsanmayacak
gösterici gruplar vardır, Kürtlere bu grupları gösterip “milletin onun bunun
hassasiyeti” diye gagalamak gibi hükumetin bir lüksü yoktur. Barış sürecinin en
önemli aktörü hükumet bir “sorumlu” olarak taraftır. İdare etme yeteneklerini
kullanmak dışında şansı da yoktur. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kürtlerin bu gösterilerde ulusalcı ve
benzer çevrelerin yanında durmaları gibi zorunlulukları ve sorumlulukları da
yoktur. Eğer Kürtler bu gösterilere kısmen destek olmuşlarsa bu, onların
demokratik haklarını kullanması, kendilerini ifade etmesi olarak
anlaşılmalıdır. <o:p></o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Gösteri, toplanma ve ifade hürriyeti
tartışmasızdır. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"><o:p></o:p></span></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-77648805226240675782013-06-05T04:07:00.001+03:002013-06-05T04:13:10.979+03:00Norveç Teorisi ve Rekdal’ın Berkecan ve Pelinsu’yu direnişe götürme hikayesi<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bilderberg ve
CFR’nin ülkede yaşanan felaketin sorumlusu olduğuna inananlar olmasına rağmen,
aynı tipler, bunu da yetersiz görür daha başka aktörlerle teorilerini
tamamlarlar. İlk akla gelen “<b>aktörler</b>” İsrail, ABD, Rusyave Hollanda... Bunların yanı sıra Suriye ve İran da eklemlendi. Hollanda’yı neden eklediklerini bilmiyorum,
belki de Bilderberg otelinin orda olması olayı kızıştırmıştır. Halbuki bu
teoriye inanan aynı yaratıklar ülkenin
sosyo-kültürel analizini yaparken <b>“sosyal, kültürel bozulmanın”</b> gerekçelerini
saydıklarında benim aklıma Hollanda’nın yılda en az 30 defa falan büyük
isyanlarla çalkalanması gerektiği düşüyor. Uyuşturucu, alkol, seks kadar
komünist, liberal, muhafazakar, anarşist fikirler falan hep serbest. Millet istediği
zaman gösteri yapıyor istediği zaman sevişiyor. Belki de ülkenin yarısı
başbakanın adını bile bilmiyordur. Yazık değil
mi Hollanda’yı göt fikirlerinize alet ediyorsunuz… (<b>bu arada siyasi analiz yaparken 2 cümlenin birinde aktör sözcüğünü
kullananın beynini sikiyim, affedersini</b>z) İsrail, çevresindeki düşmanlar
yüzünden 50 yıldır zaten gün yüzü görmüyor, zaten bir dönem trans bir şarkıcı
da göndermişlerdi Örevizyon’a… Ben aslında Malta, San Marino, Lüksemburg,
Andorra, Faroe Adaları’ndan şüpheleniyorum.
Milli maçlarda Türkiye’ye her yenildiklerinde bir iki ajan bıraktılar
İstanbul’a falan… Her yıl turist getirttiler, çoğaldılar… Ama bunları da asıl
yönlendiren Norveç’tir, Norveç gazeteleri,
Erdoğan’a diktatör demiş dün… Rekdal’ın bir dönem Trabzonspor’a neden
transfer ettirilmediği de böylece açığa çıkıyor. Bildirberg kurulu Norveç’i
etkisiz kılmak istedi. İsyancılar boşuna duvarlara, <b>“Çare Drogba</b>” yazmadılar. Bunlar
hep isyancıların Rekdal’ı unutmalarından… (Geniş bilgi için Google’ye Rekdal’ın
Trabzonspor’a transferi yazmanız yeterli)</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmMixkRn4sWbSrZfycEe1GADKdP5rxxpEBUgqZblywnKzhD9R7ukD9oKTs-JJLYLgm3IskC5g-loH2jYeV7ZXBpBWVHx-p1b1SBQ57rGw2ayFG58KY-1tbcwMHcpqvzmk14nO2y7UqONbX/s1600/BLy8XhVCIAEszTX.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmMixkRn4sWbSrZfycEe1GADKdP5rxxpEBUgqZblywnKzhD9R7ukD9oKTs-JJLYLgm3IskC5g-loH2jYeV7ZXBpBWVHx-p1b1SBQ57rGw2ayFG58KY-1tbcwMHcpqvzmk14nO2y7UqONbX/s1600/BLy8XhVCIAEszTX.png" /></a> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<o:p></o:p><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Mustafa Kemal’in Askerleri meselesi:</span></b><br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bana beş
sayfalık bir “hıyar” teorisi yaz deseler aklıma ilk gelecek konu, bu askerlik
olacaktır. Ama bu Berkecan isyanı buna gerek kalmaksızın kendi iç dinamiklerinden tek kareyle tüm mevzuyu
özetledi. Lenin’in tüm devrimci tezlerini de sikip attı kısaca…</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIVlMbQGoFuTje7mCgH8DSAgUlTiekTnC0PEHB6-7mQcifatbAKFz0chNht1CzZ4JwpJqoEtyKff1J4JCyAJ1nTCgaRxb7_b2hAmdcNuwhj6uOq96Geqot782TLo0JrsmJeepyeU2Wvfv4/s1600/BL9QXTJCIAEWs4p.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIVlMbQGoFuTje7mCgH8DSAgUlTiekTnC0PEHB6-7mQcifatbAKFz0chNht1CzZ4JwpJqoEtyKff1J4JCyAJ1nTCgaRxb7_b2hAmdcNuwhj6uOq96Geqot782TLo0JrsmJeepyeU2Wvfv4/s1600/BL9QXTJCIAEWs4p.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> <o:p></o:p></span><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Tam Bağımsız Türkiye teorisi:</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu teoriyi bu
pratik içinde geliştiren Berkecan, bence <b>Das Kapital’in 2013 versiyonunu</b> da
yazabilir. Şartlar falan hep hazır.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvImKNHP-XKHiX8BI-zwqIop6M-l_xwnil4AAXFlj19tdWIEaKQGWlfiPWxp77H6CZ3mTHtjGJgEGO97Q-GWYLrn0TFtIbS340tahtPoR_WweCTvQ5LStZilhKuhgMooQKtXhdgJJAAjHK/s1600/2013-06-05+03_57_17-Twitter+_+epirlo_+Starbucks'%C4%B1n+duvar%C4%B1na+_+...png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvImKNHP-XKHiX8BI-zwqIop6M-l_xwnil4AAXFlj19tdWIEaKQGWlfiPWxp77H6CZ3mTHtjGJgEGO97Q-GWYLrn0TFtIbS340tahtPoR_WweCTvQ5LStZilhKuhgMooQKtXhdgJJAAjHK/s1600/2013-06-05+03_57_17-Twitter+_+epirlo_+Starbucks'%C4%B1n+duvar%C4%B1na+_+...png" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-38307550807911158862013-06-03T03:54:00.002+03:002013-06-03T03:54:26.851+03:00#occupyturkey<h2 style="background-color: white; border: 0px; color: #4c4c4c; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 32px; font-weight: inherit; line-height: 33px; margin: 0px 0px 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<a href="http://citizensresist.tumblr.com/post/52016574824/why-do-we-resist" style="border: 0px; color: #333333; font-family: inherit; font-style: inherit; font-weight: bold; letter-spacing: -1px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px 1px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Why do we resist</a></h2>
<div class="cont group" style="background-color: white; border: 0px; color: #4c4c4c; font-family: 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; line-height: 24px; margin: 0px 0px 7px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<br /></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">It should be known by all that the recent Taksim protests started as a simple and peaceful sit-in action in the Taksim Gezi Park, organized by a few environmentalist groups. They were inspired by the famous #occupy movement. Taksim Gezi Park is today the only Park left </span><em style="border: 0px; font-family: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">in this core district </em><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">of Istanbul.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Recently the Istanbul Metropolitan Municipality declared their decision to redesign Taksim Square neighboring the Gezi Park, which is not only the biggest square in the city but also bears a significant symbolic meaning related to the history of political activism in Turkey. The municipality wants to build a shopping mall (there are already 93 of them built in the recent years in Istanbul) on the site where we today call Taksim Gezi Park.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">It ought to be stressed o</span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">nce again: The entire action had actually started as a small sized peaceful protest. But that was until police intervened brutally. For two consecutive nights, they attacked the peaceful protesters with excessive amounts of tear gas (gas-grenade-throwers aimed directly on individuals) and water cannons just because they refused to surrender the park.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">The mainstream media coverage was strongly biased with misleading headlines, not to mention that there was almost a complete media-blackout on the issue: ‘’Marginal groups clashed with police, disturbing the public peace’’</span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> </span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">On the 4th day of the sit-in people reacted with anger because of the police brutality that started early in the morning. Police continued their malicious use of tear gas the entire day but the crowd got only bigger by every passing hour thanks to ordinary citizens standing up. Police started losing ground. By the Saturday afternoon June the 1<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">st</span> they started pulling back from the Square. But it didn’t simply end.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Shortly news arrived that many protesters in other districts of the city and even the ones leaving the square were again attacked by the police and got spammed by tear gas. The excessive use of tear gas was so absurdly drastic that they were compelled to use expired material after a while because of ammo shortages. It is still going on for almost 72 hours straight since protesters in Istanbul and other cities simply refuse to give ground and continue to resist.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">At the moment it is no longer a small environmentalist protest. It is now about ordinary people having had enough of an arrogant government, violations of democratic rights, lack of accountability in governmental matters, arbitrariness in the legislative, recent state interventions on “public morality”, police brutality and a patronizing, cocky prime minister, namely Recep Tayyip Erdogan.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">The most significant quality of #occupygezi protests is its participants. Many of them are middle class citizens who used to have no political engagement at all. Yet the crowd is very diverse; there are leftists, liberals, Kurdish political activists, nationalists, Muslim activists, members of the Christian minorities, the LGBT community, students, professionals, workers, prostitutes, elderly people and so on. In short, individuals who were raised in an politically apathetic fashion decided to take action and raise their voices. These people are simply fed up with a moral whoring government that aims to engineer a “youth” consisting of conservative, non-smoking, non-drinking, hard-working, consumerist citizens (Erdogan’s own words).</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">As of June the 3</span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">rd</span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">, 3 o’clock a.m. people still resist the police brutality in Taksim, Harbiye and Besiktas as well as several other neighborhoods of Istanbul and in many other cities.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">At that moment no one can make clear guess about how the clashes will but the government should better bear in mind that Istanbul has up to 20 million residents and not near enough policemen to beat a fraction of that.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">PM Erdogan has been clearly provoking the people by his divisive tongue during his last public statements and spreading hatred among the citizens. He held two speeches over the weekend and both times his entire message could be summed up in two words: “No compromise.”</span><span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> </span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">His crippled and antiquated understanding of democracy only comprises the general and local election campaigns held every four years, any kind of public debate and democratic participation between the elections being neglected.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">The AKP government has had the absolute majority in the parliament over the last three terms, having finally acquired 50% of the votes during the 2010 general election. Today, they feel no obligation to pay attention to the views of any kind of opposition. They don’t even feel obliged to properly explain their projects and discuss them with the public.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">In sum, no one questions the democratic means by which they came to power but rather the way they exercise it.</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">We are civilians, we are citizens and we resist!</span></div>
<div class="BodyA" style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin-bottom: 20px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="border: 0px; font-family: inherit; font-style: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Against all kinds of discrimination and oppression, for democracy and fraternity!</span></div>
</div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-91492715187466135412013-05-19T08:09:00.000+03:002013-05-19T10:11:01.605+03:00Leş sağcılık, oksimoron demokratçılık: Mefkure İslamcılığı<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> İşsiz kaldığım günden bu yana, Kürdistan’da
90’ların sosyal-siyasi iklimini zaman zaman çıplak gerçeklerden yararlanarak
kimi zaman da kurgu öykülere dayandırarak bir roman yazmaya çalışıyorum. NBA maçlarını izlemekten, twitterde gevezelik
etmekten, arada geçmiş sinema filmlerine bakmaktan fırsat bulduğum an arada da
eğlenmek, alaya almak için Türk köşecilerinin yazılarını okuyorum. Birçoğunu twtrda
dilime doluyorum. Bugün de sıra Hilal Kaplan’a geldi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"><a href="http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HilalKaplan/emperyalistler-ve-suriye-muhalefeti/37760">http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HilalKaplan/emperyalistler-ve-suriye-muhalefeti/37760</a>
Hilal Hanım eğer şaka yapmıyorsa bunu ideal demokrat, üst düzey insani duygular, o çokça kullanılan
anlamıyla gerçek Müslüman kimliğiyle adeta bir manifesto şeklinde yayınlamış ki
yazının girişi bunu ele veriyor. Eğer AKP 27 Nisan bildirisiyle kapatılmış olsa
biz bugün Hilal Hanım’ı tankın önüne kendisini atmış bir demokrasi kahramanı
olarak bilecekmişiz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Aynı yazıda “<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">Terörün amaçlarından birisi de toplumun 'birbirini yemesini'
sağlayarak birlik duygusunu aşındırmaksa, ne yazık ki saldırı bu açıdan amacına
ulaştı.</span>” Buradaki birlik duygusu kuşkusuz bir terör saldırısı karşısında
tümüyle kınama, telin etme duygusu değildir. Türk sağcılığının egemen
Türkçü-İslamcı kibrinin diğer farklılıklardan kendisine benzemelerini istemek
duygusudur. Kürt’ün özgür kimlik ve statü talebini “birlik uğruna” hibe
etmesini, Alevi’nin inanç özgürlüğünü büyük Türk-İslam mefkuresine feda
etmesini, Azınlıkların geçmişte yaşadığı katliam ve soykırımların bugün
hesabını sormalarından vaz geçmesini, sosyal yaşantılarında geleneksel olanın
dışında, kendini eş cinsel ve benzeri kimliklerle
ifa etmek isteyenlerin bu haklarından feragat etmelerini arzulayan bir duygudur
<b>birlik duygusu</b>. Bu duygunun iktidara
yaslanmış, iktidar olmanın her türlü gerekçesini üreten sol versiyonları da
mevcuttur. Birlik duygusu eğer egemenlerce savunuluyorsa mutlaka siyasal,
sosyal, dinsel, etnik birçok problemin yarattığı travmatik sonuçların unutturulması,
cennette bir yer hayal ederek egemen olanın ideolojik politik arzularını tatmin
etme isteğinden öteye geçemiyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Georgia, serif;"> Hilal Kaplan’ın
Türkçü-İslamcı şizofrenyasını üretirken haklı olmak istediği konuları bir bir
ele alalım:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Suriye’de
politik durumun oradaki bir sonucu olarak (diktatörlük anayasası, temel hak ve
özgürlüklere saldıran bir rejim gerçeği, dinsel ayrımları iktidar gerekçesi yapan
sosyal azınlık) muhaliflerin haklılığı tartışılmaz. Belki de bundan daha
önemlisi Suriye Kürdistanı’ında yaşanan politik durum var. Arapların egemenlik
hakları, devletsel statüleri mevcutken
Kürtlerinki aynı BAAS rejimi ilkeleri gereği gaspedilmiş. Genelde İslam
coğrafyasında siyasi iktidarlar bu statüsüzlüğü BAAS lehine savunmuşlardır. Onaylamışladır.
Bugünkü rejim muhalifleri de “birlik” çağrılarıyla BAAS’ın bu haksızlığını
giderme niyetlerinde değiller. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Yine çok yakın bir tarihte Sri Lanka’da
resmi hükümet korkunç bir katliama imza atmış, binlerce insanı öldürme,
yüzbinlerce insanın hakkını hukukunu yok sayma pahasında aynen Esat gibi
sonuçları vahim bir bastırma hareketine gitmiştir. İlginçtir Türk devleti bu
Sri Lanka hükümetinin bu katliamcılığını her düzeyde takdir etmiştir, bugün
Suriye’deki Müslümanlar için yanıp tutuşan Türk Müslüman entelektüeller ve
aydınlar da Sri Lanka modelinin Kürtlere yönelik uygulanmasını teşvik edecek
yazılar yazmışlar, öneriler getirmişlerdir, oysa kaç Sri Lanka modelinin
uygulandığından bihaberler Kürdistan’da… Hilal Kaplan da bu Sri Lankacı modeli
andıran bastırma yöntemini önermekten muaf değil. Onlarca yazısı ve önerisini bu minvalde
örnekleyebiliriz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> İspanya’da demokrasi güçlerinin 1936
savaşını kaybetmesinin sebepleri arasında.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">1.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt; font-weight: normal;">
</span></span></b><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Sınıf diktatörlüğü isteyen yaygın Sovyetçi
komünist örgütlerin bulunması<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">2.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt; font-weight: normal;">
</span></span></b><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">İç savaşın demokrasi cephesi adına
vandalizmi haklı gösteren önü alınamaz infazlar, kilise yakmalar, örgütler arasında
Sovyetlere angaje olanlarla olmayanlar arasındaki çelişkiler<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">3.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt; font-weight: normal;">
</span></span></b><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Uluslararası desteğin halklar nezdinde
üst düzeyde olmasına rağmen Sovyet komünizmine inanmışlığın yaygın kanı haline
gelmesi ve Avrupa devletlerinin bu korkuyla desteğini çekmesi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu madderlenedirmedeki
“komünist” yerine “İslamcı diktatörlük arzusu” Sovetler yerine de “Türkiye-Sudia”
diye değiştirirsek Suriye muhalefetinin olası kaybetme nedenleri de anlaşılmış olur.
Arap milliyetçi kibrinin İslam adı altında kendisini yeniden üreterek; Kürtleri, oradaki azınlıkları, Alevileri dışlayan
vahşi eylem çizgisi de kaybetme sebebi sayılabilir. Yani Hilal Hanım Suriye
muhaliflerinin askeri gücü içindeki vahşi yapılanmayı 3-5 çapulcu diyerek
geçiştiremezsiniz, şöyle ki:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l1 level1 lfo2; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">PKK, özellikle 1990’lardaki vandal
eylemlerinin müsebbiplerini en sert şekilde cezalandırmıştır. Bunun onlarca
örneği vardır. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l1 level1 lfo2; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Ermeni çetecilerin meşru savunmasındaki
aşırılıkları bugün soykırım sonucu kaybeden bir ulus olarak Ermenilerin reaksiyoner tepkilerini Suriye muhaliflerinin isyanındaki gayri insani davranışlarla eşleştirmek ise tek kelimeyle ahlaksızlıktır,
utanmazlıktır. Yahudilerin getto isyanlarını Nazi soykırımcılığını izah etmek
için kullanmak kadar rezilcedir. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">O halde dönelim
başa: Bence kendinizi hala polis terörünün, panzerlerinin önüne atmak için geç
değil: Gösteri ve toplanma hakkını bastıran, yer yer grev hakkını fiili olarak
yok sayan bir iktidar anlayışı var. Bunu geçtim hala TMK’nın uyduruk delil
yaratma stratejisiyle içeriye tıkılmış binlerce Kürt siyasetçi var. <b>Ama siz zaten bu bastırmayı “birlik”
duygusu adına savunuyordunuz değil mi? İyisi mi sizden panzer önüne atmanızı
istemek değil, panzerden inmenizi istemek daha gerçekç</b></span><b>i…<o:p></o:p></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-75672994417605953412013-05-10T10:19:00.001+03:002013-05-10T10:28:50.678+03:00Dante'nin Cehennemindeki Gerilla ve Bülent Arınç<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBsxNbP_0s61tsCNkPl0v2g34DYLAogLbc4mAZvDkggfAokOBp_uOSHLzSef9lUmtaIFMurujl6RQgmHT-oOBicrj-J7Vm0-OgsyjOsJKbedsksSFIjkFs9meSrrbQjkUrXwgH8WkrhO5S/s1600/gerilla06ce5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBsxNbP_0s61tsCNkPl0v2g34DYLAogLbc4mAZvDkggfAokOBp_uOSHLzSef9lUmtaIFMurujl6RQgmHT-oOBicrj-J7Vm0-OgsyjOsJKbedsksSFIjkFs9meSrrbQjkUrXwgH8WkrhO5S/s320/gerilla06ce5.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">“Vergilius ile Dante’nin Cehennem
yolculukları boyunca karşılaştıkları kişiler arasında filozoflar, şairler,
politikacılar, din adamları, kraliçeler, ünlü kadınlar, kardinaller, imparatorlar vardır.
Bu kişilerin her biri, günahı ile orantılı olarak ceza çeker. Cehennem’in alt dairelerine
doğru inildikçe ceza artar.</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif";">”
İlahi Komedya’da anlatılanlara göre
cehennemin sekizinci dairesinde, din
sömürücüleri, rüşvet yiyenler, hileciler, hırsızlar, ikiyüzlüler, simyacılar, kalpazanlar
vardır. Bunlar genelde toplumun sürekli çözümsüz kalmış sorunlarından beslenen
üst düzey devlet insanlarıdır. İsyan edenler, öfkeliler beşinci dairede, ama
Arınç’ın “cehenneme göndermek istediği gerillaların öfkesinin politik yönü
düşünüldüğünde onların yeri en fazla “araf”tan bir sonraki, Akheron’dan bir
önceki bölüm olur sanırım. Arınç’ı son
kötücül çıkışından sonra yıllardır insanlar arası politik ilişkiler sonucu
kurulmuş olan bir devleti, onun anayasasının vazgçilmezliğini kutsamakla ben
daha çok beline kadar buza gömülü Lucifer’e benzetiyorum. Ah, Dante olsa da anlatsa bize… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> “Altı
gözüyle birlikte ağlayan<b>, üç çenesine gözyaşları ile kanlı salyalar akan, her ağzında
dişleriyle bir günahkâr öğüten,</b> yarı beline dek buzlara gömülü Lucifer, ‘aynı anda üç günahkâra
birden işkence <b>yapan bir değirmendir</b>.” diye
tanımlar cehennem anlatısının son bölümünde.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Ne dersiniz sayın Arınç, atalarınızın bizi
sürüklediği bu cehennemden çıkmaya niyetiniz var mı? Hep beraber cehennemdeyiz.
Lakin sizin bile sekizinci daireden çıkma şansınız var. 8 Mayıs gecesi bir ulusu yerin dibine gömmek isteyen
Kemallerinizin yarattığı bu cehennemden çıkmak isteyenler yürüdü o dağlarda. Belki
Zel Dağlarında, Bingöl dağlarında geceyi bir kandil gibi ışıtan ayışığı altında
yürüdüler. Siz kocaman bir güneşin yaydığı
bir ışığı hala göremediniz oysa! Cehennemden çıkmak isteyenlerin aklına belki
de farkında olmadan Dante’nin bu ifadeleri geldi:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> <b>Bu
kutsal mı kutsal sudan, yeni yapraklara<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">bürünmüş taze bir fidan gibi canlanıp da,<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">arınmış olarak eski yerime vardığımda<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">çıkmaya hazırdım, artık yıldızlara.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Âraf XXXIII(142)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> <o:p></o:p></span></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-67099739116177120242013-04-14T09:58:00.003+03:002013-04-14T09:58:28.125+03:00İbrahim Kaypakkaya'nın Kürt meselesine ve Kemalizme bakışı <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6VdF67bDfFnIp1LXQ_xFKCf6yTAgJyXz8H3AbiYAYmcrlOKgz9-HhMjT6CxNBmReVhTZ9dIR_YqS6dpQ_WIv46GUuuH84FUyySdU_VVHl78VM6PqVs2FDODXjyyhTKHaJLU2mHDZNVBhS/s1600/2013-04-14+09_46_13-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6VdF67bDfFnIp1LXQ_xFKCf6yTAgJyXz8H3AbiYAYmcrlOKgz9-HhMjT6CxNBmReVhTZ9dIR_YqS6dpQ_WIv46GUuuH84FUyySdU_VVHl78VM6PqVs2FDODXjyyhTKHaJLU2mHDZNVBhS/s1600/2013-04-14+09_46_13-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhysnwOvYLABWzZE4DH4oxRPvUAbVBRyQs37iVWAZWDGeO6ILQ55kiAm2AeYwtyvtyxnWMGStOvBJGhhcgoEnw4kTwS1lRyQH5b9Vo0iQaHI4KSPiclw2ZZKJtzaAf0yTZonB-78a6PwtRt/s1600/2013-04-14+09_52_38-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhysnwOvYLABWzZE4DH4oxRPvUAbVBRyQs37iVWAZWDGeO6ILQ55kiAm2AeYwtyvtyxnWMGStOvBJGhhcgoEnw4kTwS1lRyQH5b9Vo0iQaHI4KSPiclw2ZZKJtzaAf0yTZonB-78a6PwtRt/s1600/2013-04-14+09_52_38-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEVvft5Xm8VDv0K8q5gnbRx0jwKk5jaiBzcBSZ5FI0RHG_c8bg-rBTcOggSr6d8ulby6NqcpodJEz9u0w0WU9IwxrtPKH5Lkbybgd1XN79m7MpyRfY1yJI96HgC2ZU2j4sT77gs1ros7_2/s1600/2013-04-14+09_53_05-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEVvft5Xm8VDv0K8q5gnbRx0jwKk5jaiBzcBSZ5FI0RHG_c8bg-rBTcOggSr6d8ulby6NqcpodJEz9u0w0WU9IwxrtPKH5Lkbybgd1XN79m7MpyRfY1yJI96HgC2ZU2j4sT77gs1ros7_2/s1600/2013-04-14+09_53_05-Belge1+-+Microsoft+Word+(%C3%9Cr%C3%BCn+Etkinle%C5%9Ftirilemedi).png" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-70958838206087369942013-04-11T10:23:00.002+03:002013-04-11T10:23:41.097+03:00Bir Savaşın Hem Mağduru Hem "Haini" Olur mu? <br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, serif;"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bir savaş,
aynı zamanda hem mağdurunu hem de hainini ortaya çıkarabilir mi?
Çatışmacı siyasal, sosyal iklimde bu tip bir soruyu cevaplamak oldukça güç.
Çünkü çatışmanın beslediği siyasi ve sosyal coğrafyada, onun ikliminde büyümüş
kimseler için <b>“el üstünde tutulanlarla
yer altına gömülmek istenenler”</b>
vardır. Çoğu kavram da buna göre
şekillenmiştir, hain-kahraman,
direnişçi-itirafçı, pasif-atak gibi… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> İdeolojik-politik hedefleri ve örgütsel
çatısı olan kurumsal bir oluşum genelde kahramanlara, direnişçilere, ataklara
ihtiyaç duyar. Bu anlaşılır. Bu tip oluşumlarda “kişilik kazanmak” ancak ve
ancak ömrünün sonuna kadar “bedel” ödemekle mümkündür. Gerisi kaçış,
teslimiyet, ihanet diye kodlanır. Tam da
bu noktada kaçışlar, teslimiyetler, ihanetler neden zararlıdır, sorusu önem
kazanır. Kolektif bir akılla bakıldığında her kaçış mutlaka geride kalanların
fiziki yaşamlarına, sosyal yaşantılarına, politik ve askeri sahalarına bir
miktar zarar verecektir. Kaçan ya da ayrılan öznenin içerisinde olduğu
psikolojik, siyasal, sosyal şartları önemsizdir, önemsizleştirilir. Genelde legal yapısı olan hareketler için
kaçan özneyi her türlü siyasi-sosyal ve kültürel yaşantıdan uzak tutmak bir
cezalandırma yöntemiyken illegal örgütlü hareketler temelde kişinin fiziki
yaşamına son vererek cezalandırma yoluna giderler. Örgütlü kolektif yapı, bu
kaçış ve teslimiyet durumunu ancak cezalandırmakla yükümlü görür
kendisini. Bu açıdan ayrılan öznenin
yaşadığı sıkıntılar <b>“boş levha</b>”
olarak görülür. Boş levha aslında savaş
örgütünden kaçmakla kendisini ayrıca cezalandırmıştır. Savaş örgütüne katılmakla,
onun açısından “<b>ideal, erişilmez bir
yiğitlik, bir devrim için kendini feda etmeye hazır bir militan, yüksek amaçları
olan bir aydın, politik haklarını
aramaktan habersiz topluluğu kılavuzlayan bir öncü”</b> işlevleriyle yaşamını
anlamlı kılmıştır, ama artık bu hedeflerin aktif bir öznesi olmaktan kendisini
yoksun bırakmıştır. Kaçışın, teslimiyetin gerekçesi ne olursa olsun aklına ilk
gelen <b><i>“Birinin beni dinlemesi gerekir.”</i></b> avunmasıdır. Eğer onu dinleyen bir eşiti yoksa muhtemelen
devletin istihbarat ve polisiye bürokrasisi için paha biçilmez bir av olur. Dizginleri
kaptırdığı an travmatik etkiler onu, o yaşına kadar ayakta tutan politik ve
moral değerleri yıkıcı biçimde sarsar ve <b>yabancılaşmaya</b>
iter<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> İtirafçılık:<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bir siyasi
pozisyon değildir. Fiziki varlığıkorumaktan öte her açıdan negatif bir tutumdur.
Bir kişinin ömrü boyunca devam ettireceği bir tutum da değildir. Daha çok
devletin bir savaşın pratik sonuçlarını yeniden yorumlama, kazanım-kayıp
istatistiğini kendi lehine çevirme gibi kısa vadeli bir güvenlik programının en
facia faaliyetidir. İtirafçı olan kişinin ruhen ve zihnen örselenme derecesine
bağlı olarak devletle olan ilişkisi boyutlanır. <b>Fiziki yaşamayı ve cezaevinde örgüt disiplini altında olmamayı yeterli
görenler için mahkemelerle işbirliği yapmak yeterliyken</b>, savaşın kirlilik ve acımasız düzeyine göre
konfor isteyen tipler için derin güvenlik aygıtlarıyla her türlü kirli eylemi
yapmak gibi anlamlandırılması zor bir
davranış halini alır. <o:p></o:p></span></div>
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Derken kişilik olarak her türlü örselenen
eski militan, bir savaşın nesnesi olma yolundaki değersizliğini kavrayacak,
travmatik sonuçlar azalacak <b>bir manastırda
yıllanmış ruh haliyle “güvenlik papazlarına” “ Vaatlerinizden, tatlı dilinizden bıktım.” gizli tepkisiyle
daha önce kaptırdığı iki kolunu, iki bacağını kurtarma derdine düşecektir.</b> Sonunda bir kolu, bir bacağı eksik yarım
bedenle çıkacaktır işin içinden. Bunu başaramayanlar
ise daha fazla beden, hafıza, ruh kaybına uğrayacaklardır</span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Mağduriyet kısmı ise ancak özgür tartışma koşulları oluştuğunda rahatlıkla izah edilebilir. </span></span>Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-58608789900490569112013-04-04T17:24:00.002+03:002013-04-04T17:31:03.267+03:00Kürtlerin Yeni Devrimci Durumu <br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, serif;"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kürt devrimi, eskilerini
taklit ederek değil; gerçeğe, gerçek sosyo-politik koşullara sığınarak eski
devrimlerin hayaletini çağırma yerine genelde bölgesel insanlığın mevcut sorunlarını, özelde Kürdistan’da yaşanan dramatik sorunları çözmede
tamamlayıcı yol-yöntem ve yaklaşımlarla ruhunu bulmaya hizmet eden bir çizgiye
oturmak üzere. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Öcalan ve PKK de artık
günümüz devrimlerinin ruhunu geçmişin şiirsel anlatımından değil, gelecekten
alacağı gerçeğini bir anda tartışmaya başladılar. Bunun düşman cephesinin
bölgesel ittifaklarıyla, somutlaşan güç birliklerinin kuşatma, sınırlama, son
kertede Kürt devrimci cephesini geri dönülemez biçimde boğma girişimlerinin
önüne geçme pratikliğiyle de ilgisi vardır elbette. Kürt toplumu devrimin sarsıcı, ama yüzeysel
etkileri olan geleneksel radikalizmin sonuçlarını son 40 yıldır iliklerine
kadar yaşadı. Bu devrimin dönemsel sarsıntıları miadını tamamlamıştır. <b>Kürtler bugün için başlangıç noktalarına
geri dönmüş bulunuyor. Bir farkla ki
eskisi gibi güçsüz, örgütsüz, siyasetsiz ve ordusuz değiller. Güney Kürdistan
de jure bir devletin, Batı Kürdistan de
facto bir otonominin eşiğinde, Kuzey Kürdistan siyaseten özerk bir güç
durumundadır.</b> Gerçekte, Kürtler
kendilerine yeni bir politik devrimin başlangıç noktası yaratmak, yeni ciddi
bir ulusal, siyasal, sosyal ve ekonomik bir sıçrama yaratmanın lokal ve
evrensel koşullarını, ilişkilerini oluşturma eşiğinde bulunuyor. Önceki ulusal
kurtuluş devrimlerine karşı hiçbir komplekse girmeden kendi öz yönetimlerini
oluşturma hedefi asıl şimdi elzem bir görev olarak duruyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> AKP ile (2002 seçimleri)
birlikte Türk sistemi, oligarşik yapıyla vedalaşmıştır. Bu durum defalarca çözümlenmiş,
değerlendirilmiştir. Türk egemenleri iç ve dış dinamikleri son derece
pragmatist yöntemlerle ve etkili kullanarak bölgesel güç olma yolunda
ilerliyor. Kemalist oligarşinin yüzyılda hayal ettiği gücü AKP ve onun sosyo
ekonomik bileşenleri 11 yıllık sürede yakaladılar. AKP, Türkler lehine bu
muazzam gücü yaratırken daha büyük bir sıçrama için mevcut anayasaya veda
etmek, silahlı Kürt hareketini tasfiye etmek gibi iki önemli hedefi henüz
gerçekleştiremedi. Aslında anayasal
devrim bir anlamda silahlı Kürt hareketinin tasfiyesi ile doğrudan bağlantılı. <b>Ama AKP yönetiminin ya da hükümetinin
hesaba katmadığı asıl gerçeklik, Kürt silahlı hareketinin Kürt siyasi
hareketinden bağımsız düşünülemeyeceği oldu ki 2009 yılından beri geliştirdiği
askeri ve siyasi operasyonlara rağmen tasfiye hedefinin kıyısına bile varamadı.
Çok daha güçlü imkanlara ve donanıma sahip bir Kürt hareketi gerçeği ortaya
çıktı.</b> <b>( Batı Kürdistan sanırım bu hesaplara hiç dahil edilmedi)</b> Son
noktada AKP’li yeni Türk egemenlik sistemi Kürt hareketiyle uzlaşma dışında
diğer seçeneklerin herkese kaybettireceğinin de farkına vardı. Kemalist
oligarşik sisteme dönüş tehlikesi mevcut
anayasa varoldukça devam edecektir. Bu durumda AKP egemenliği Kürt hareketiyle
askeri düzeyde boğuştuğu müddetçe bir kaybeden olma durumuyla karşı karşıya. Kemalistler
açısından ise iki kaybeden olacaktır: AKP ve PKK… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Solun trajik durumu</b>:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Tarihin bu şatafatlı
sahnesinde Türkiye sol hareketleri hala
geçmiş ölülerinin 3.sınıf teori pratiğine sarılmakta, bütün ölmüş devrimci
gelenekleri yeniden ruh çağırır gibi çağırmaktadırlar. Devrimci bunalım
çağlarında yücelmiş kişilikleri sloganlarla, ağıtlarla, ajitasyonlarla yeni bir
sosyalist-ulus devlet hedefi çerçevesinde canlandırma girişimindeler. Bu yeni
dünyada yaşadıkları ilk devrimsel deneyimler belki trajedi olarak sonuçlandı,
ama ikinci geleneksel radikalizmleri, devrimci ruh çağırma seansları artık
komedi olmaktan öteye gidememektedir. Artık birkaç kutuplu bir dünya, birkaç güç merkezli yeni <b>bir Ortadoğu gerçeği varken içiçe geçmiş siyasi pozisyonlar
söz konusuyken ortaya çıkmış, çıkacak olan devasa devrimci dinamikleri sol, </b>nostaljik
parti diktatörlüklerini taçlandıran klasik devrim özlemciliğiyle heba etmektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Kürt siyasi hareketine birkaç eleştiri:<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Öcalan ve PKK bilinçli
ya da bilinçsiz, Mela Mustafa Barzani’nin bölgesel ve küresel siyasi duruma
yönelik geliştirmiş olduğu uzun soluklu modern siyasi manevralarını birebir yaşamasına
rağmen Kürtlerin güç birliğine dair Güney Kürdistanlı günümüz siyasi güçlerini dışlayan
tutumları sanırım yeni dönemin en temel handikapı olacak Kürt siyasi hareketi
için. PKK’nin, KCK’nin, BDP’nin öteden beri Kürtlerin ulusal tarih belleklerini
oluştururken Barzani önderliğinde gelişen yüzyıllık Güney hareketine karşı bu
derece ideolojik ve politik kayıtsızlık kabul edilemez bir kaybettiren
olabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> PKK, Öcalan ve BDP’nin, Türkiye sol
hareketleriyle politik ilişkilerinde sürekli 1960 ve 70’lerin ulusalcı sol
teori ve pratiğe yönelik olumlayıcı tutumları ise daha geniş, daha reel bir
devrimci demokrasi cephesi için tıkaç işlevini görüyordur. <b>PKK, Öcalan ve BDP’nin soldan alacağı öğreti varsa, geçmişi olumlayacak
bir teorik zenginlik varsa bu, 1970'lerde henüz 20’li yaşlardaki genç, biricik
Türk komünist İbrahim Kaypakkaya’nın Kemalizm, sol, milli baskı, demokratik
halk devrimi, Kürtler ve öz yönetim tezleri olabilir</b> ki TR solundan hala
bunları aşan bir entelektüel yok. <o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b><span style="line-height: 115%;"> Sonuç:</span></b><span style="line-height: 115%;"> Öcalan-devlet-PKK-BDP
arasında süregelen barış görüşmelerine dair yürütülen ilişkilerin, günlük
açıklamaların tamamı teknik konulardır. <b>Aslolan
tarihin bu yeni sayfasına eğreti kılıklarla oturmamak, tarihin bu saygı değer
imkanlarını kısa çöplerin de hizmetine sunmaktır...</b></span></span>Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-4859286856000176452013-03-20T16:36:00.005+02:002013-03-20T18:00:47.744+02:00Sorularla Hasat Zamanı<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Olası Müzakere
ve Barış Soruları ve Cevaplar<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">AKP, fındık ve çay fiyatlarını düşürdü,
PKK ve Öcalan, bunu hükumetle neden müzakere etmiyor? <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">- Evet,
üreticiler mağdur oluyor, bu durumda üretici birlikleri, dernekleri vs.
örgütlenip “<i>Müzakere sürecinde PKK ve Öcalan’ı ekonomik irademiz sayıyoru</i>z,
derse eminim bu talep ciddiye alınır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Avcılar Trafiğine AKP’li
büyükşehir belediyesi çare bulamıyor, çoğumuz her sabah patronlarımızdan her akşam evde
eşlerimizden fırça yiyoruz, PKK ve Öcalan bu sorunu neden bir talep olarak
pazarlık masasına getirmiyor</b>?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->Trafik
çilesinden şikayet edenler eğer bir dernek kurarsa ve Öcalan’ın ekolojik toplum
paradigmasını okuyup anlarlarsa bunu da açıkça beyan ederlerse inanın pazarlık
masasında görüşülecek bir konu da bu olur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Polis, üniversitelerde eylem yapan
göstericilere saldırıyor, süreç mi dediniz? ( Muzip bir gülümseme-Rus
romanlarından düşme)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->Müzakere
polise karşı kitlesel eylemlere engel değil, polisin bu tavrı her zaman teşhir
edilir. Süreç, bu tip müdahaleleri en aza indirgemek için Kürtlere çok şey
borçlu. ( Bu soruyu hangi akılla sordunuz bayım? Sahiden ciddi misiniz?)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Demokrasi ve Türkiye devrim
mücadelesi zarar görebilir, süreç mi dediniz? ( Gözlerini küçülterek gülüyor.)<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->Baskın
Oran, 1954-56 yılında Fransa’da yaşasaydı oranın Guy Mollet’i olurdu. (
Gerisini siz araştırın, her şeyi yazamam) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">KCK’ye olduğu gibi diğer demokratik
kurumlara hala operasyonlar devam ediyor, süreç mi dediniz? <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->Operasyonlar
dursun diye Öcalan aylardır uğraşıyor, sayın, Öcalan düşmanı solcular. Baskıların hala devam
etmesi sizin de bu sürece vermeniz gerekip de vermediğiniz destek olabilir mi? Mesela Lice dağlarında en kahredici operasyonları durduran Kürt yurttaşlar bu barışı destekliyor ve partilerine güveniyorlarsa sizin desteğiniz o şoven, o kibirli ağzınızı kapatmak olarak da anlaşılabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Ama BDP, neden AKP’ye yönelik şiddet
eylemini kınadı ki devrimci dayanışma bu mu?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraph" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->BDP
ve öncesi legal siyasi Kürt kurumlar, PKK’nin birçok eylemini de kınadılar
sevgili tarih unutucular, gerçeği bükücüler, devrim ve demokrasi anlamazlar... Ayrıca PKK’nin
doğrudan Kürdistan’daki ya da Türkiye’deki siyasi parti bürolarına yönelik
eylemleri olmadı ya da olduğunda PKK, en üst düzeyden önünü aldı. Sizce neden? Bunu bir
araştırın isterseniz… Hüseyin Aygün gözaltına alındığında yana yakıla siyasi
demokratik haklardan söz etmiştiniz ama… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">PKK ve Öcalan, kandırılacak, süreç sahte olacak, bozulacak; süreç mi
dediniz?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->PKK
ve Öcalan 40 yıldır bunu düşünemedi siz twitter başında, köşe başlarında bunu
akıl ettiniz, bravo size… 2009 açılımından sonra 2011 seçimlerinde tavan yapmış
bir Kürt dinamiğinden söz ediyorsunuz değil mi? Kandırılmalarına rağmen hala
tarihin en coşkulu newrozlarını mobilize eden Kürt hareketinden söz ediyorsunuz
değil mi? Şaka mısınız?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle">
<br /></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Kürtler
de milliyetçilik yapıyor (PKK kastediliyor) ama ama ama?</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">-
<!--[endif]-->Neden
yapmasın? Bunu solculuk adına söylüyorsan bence külliyatını götür Munzur çayına
at. Bir işe yaramaz bu bilgi. Sol ve solculukla ilgin var, kabul ama böyle bir
solculuğa Kürtler tennezül etmez. Kürtlere “<b>Kürt beylerinin, feodallerinin yetersiz
önderliklerine rağmen TC ve Arap sömürgecilerine yönelik yürüttüğü isyan ve
savaşlar yerden göğe kadar haklıdır.</b>”diyen İbrahim Kaypakkaya komünistliği dost
olur ama… Kürtler de bu eşsiz Türk komünistini bağrına basıyor, basacaktır… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>Sonuç ve Analoji:</b> Kürtlerin tarlaları çoraktı, suları
kesilmiştir, su kaynaklarının başını yedi başlı ejderhalar tutmuştu. Kürtler
önce tarlalarını temizlediler çer çöpten, sonra çeşme başındaki ejderhanın 2-3
başını vurdular, o şimdi geri çekildi karargaha, sonra çeşme başını tutuyorlar,
arklar, kanallar da yaptılar, tarlayı suladılar, tohumladılar… Sıra yeşermesini
beklemekte, hasadını beklemekte… Bu arada tarlaya domuzlar, kuşlar saldırsa bile
koruyacak öz güçleri vardır. Diğerlerinin çeşme, su yolu, ark, kanal yapmasını
beklemezler. Neden beklesinler ki?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-43543042475728745412013-03-12T11:53:00.000+02:002013-03-12T12:06:26.098+02:00Sömürgecilik biçim biçim ölürüm konforum için<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Fanon,
Avrupalılara politik zehrini kustuğunda bunu daha da güçlenmek için kullanan
bir grup entelektüel vardı. Sartre bunlardan biriydi, apharteid ile özdeşleşen
Batı sömürgeci tipinin, sömürge insanında yarattığı psikolojik etkileri
okuduktan sonra Sartre<b>, “<span style="background: white; color: #333333;">Kurbanlarımız bizi kendi yara ve
zincirlerinden tanıyor ve kanıtı çürütülmez yapan gerçek de bu.</span></b><span style="background: white; color: #333333;">” diyordu. Devamında aynı Sartre (ki
kendisi defalarca tehlikelere maruz kalmış, milliyetçi liberal- cumhuriyetçi
solcu Fransızların hedefi olmuş, gizli devlet örgütünün de birkaç saldırısına
maruz kalmıştır) “<b>Bu savaşı
yargılıyorsunuz, fakat gene de Cezayirli savaşçıların yanında olduğunuzu
söylemeye de cesaret edemiyorsunuz</b></span>.” demiş biridir. Cezayirli savaşçılara ne akıl verecek küstahlı
kendisinde buluyordu ne de onların 1962 referandumuna “<b>De Gaulle bir diktatör adayıdır, sizi kandırıyor; savaşmaya devam edin.”</b>
gibi beylik entelektüel gevezelikle siyasi tercihlerinin önüne geçiyordu. <b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Orada burada apartheid yasalarla siyasi,
sosyal ve kültürel biçimler alan batı sömürgeciliği Kürdistan’da Türk
egemenlerin jenosid ve asimilasyon rejimine dönüşüyordu. Bu, siyaset felsefesi itikadınca
tartışılabilir, lakin modern sömürgecilikle militarist bir tarihin tüm sosyal,
kültürel siyasal kodları iç içe geçmiştir. Bu lafzı burada noktalayıp daha
öznel birkaç yorumda bulunmak en doğrusu sanırım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Kürdistan’daki askeri ve siyaset
bürokrasisi bir yana, yediğimiz, içtiğimiz her bir halttan alınan vergilerin,
ulaşım için ödediğimiz ücretlerin, üniversitelere verdiğimiz harçların, telefon
görüşmelerimizden, internet kullanmamızdan yapılan özel kesintilerin nerelere
gittiğini sanıyoruz ki? <b>Genel sağlık hizmetini
çıkarırsak biz Kürtler için genel eğitim,
milli savunma, kültürel politikalar, ekonomik yatırımların bir kısmı
tümden sömürge insanı moduna sokulmamıza ya doğrudan ya da dolaylı olarak
hizmet eder.</b> Bu, hem resmi asimilasyonun bir aracı olarak hem de gayri
resmi iklimin genel havası içinde işlevsel olarak süreklilik arz eder. Sağlam bir istatistikçi çıksa da benzinden,
mazottan, sigaradan, alkolden, sudan, ekmekten vs. vs. vs. yapılan kesintilerin
dökümünü çıkarsa… Sonra bir siyasi analizci de çıkıp Kürt gerillasının tüm bu
yöntem ve araçları reddettiği için yüzünü dağa döndüğünü söylese… Politikanın, silahlı şiddetin bu ruhumuzu,
kişiliğimizi örseleyen yol ve yöntemleri en aza
indirgemenin bir sonucu olduğunu haykırsa… Dilimize, kültürel
haklarımıza, yerel yönetim inisiyatiflerimizle siyasi haklarımıza kavuşmak için
bu savaşın hem askeri hem de politik yollarla sürdürüldüğünü anlatsa da anlatsa…
<b>Savaşın kaba ve maddi gerekçelerinin ortadan kaldırılmasıyla artık savunmaya,
eğitime, sağlığa ödediğimiz her kuruş kesintinin biz Kürtler açısından daha
anlamlı olacağını da biri tane tane yazsa… </b>Durum buyken, şartlar bu kadar
yaralayıcıyken Öcalan’ın, PKK’nin, BDP’nin ve devletin bir süredir başlattığı
olası müzakere öncesi barış görüşmelerinin politik yönüne eleştiri
geliştirmektense sürekli Kürt tarafını zayıf, korkak, hain, satılmış diye
gösteren Kürdi ve Kürdistani iddiasındaki sosyal mecra Kürtleri ve onların ana
akımdaki ulusalcı, solcu ve bilumum liberal türlerinin hangi sömürgeci aracı
reddettiklerini öğrenmek istiyorum kendi adıma? Birkaç gün internet kullanmama,
vergi vermeme, eğitim politikasını boykot etme adına türlü eylemler yapma vs.
gibi eylem biçimlerini yaygınlaştırma yerine sürekli Eyüp Can’ın, Selvi’nin
onun bunun üç kuruşluk yazılarından Öcalan, PKK, BDP için negatif şeytani çıkarımlar
yapıp bunu da en küstah üsluplarla pazarlayanlara soruyorum: Sahiden sadece bir
sigara içmek için gerillanın kaç bedel ödediğini biliyor musunuz? Bir çeşmede
su almak için pusulanan kadın/erkek gerilla sayısını biliyor musunuz? Siz 5
metre ötenizde bir musluğu açarken mi Kürdistani taleplerle devletle aynı
masaya oturuyorsunuz? Bence 20 kilo unu arkadaşlarına yetiştirmek için onca
tehlikeyi göze alan gerillanın bas bas devlete bağıran sesi müzakere ediyor?: “<b>Bana yasal, demokratik siyaset imkanı ver, yoksa bu un taşıma
faaliyetimden sonra sana bedelini ağır ödeteceğim.” </b>Evet, devlet bu tehdidi
ciddiye aldı<b>. “Bana 5 metre ötede musluk
açmayı kendi dilimden, kendi dinimden, kendi yürüyüş biçimimden bir hak olarak
tanımasan senin su depolarını bombalayacağım, o depoyu korumaya gelen
personeline çektiğim acının iki katını ödeteceğim.</b>” diyor, müzakere öncesi
dil. ( Bu bölümü alegori olarak okuyunuz.) Daha basit nasıl anlatılır
bilmiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Birkaç yazıdır Kürt uluslaşmasında politik
reaksiyonların tarihsel arka planını kabaca yazıyorum. Aslında bugün Baba
Barzani’nin 1930’lardan itibaren siyaset, savaş, diplomasi, müzakere
biçimlerini yazacaktım. Bunun son yüzyılın Kürt tarihinin önemli bir kilometre
taşı olduğunu, günümüz Kuzey Kürt siyasetinin bu tarihle yeterince
ilgilenmediğini, Kürtlerin belleksiz kalmaya devam ettiğini PKK ve Öcalan
eleştirisi yaparak, devam ettirecektim, ama kısmet sonraki yazıya… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <span style="background: white; color: #333333;">23 Mart 2012’de Bitlis-Hizan’da çıplak ağaçlarına arasına <b>dişleri dökülmüş 15 kadın gerillanın
gerideki Kürt kadınlarına bıraktığı “siyasi,
duygusal, kültürel” mirasa müzakerenin, olası görüşmelerin, yapılacak
pazarlıkların irade beyanı diyoruz.</b> Efelenmeye,
kof kibrinizi sosyal mecralarda 3.sınıf tip ağızlarla ortaya bir kusmuk misali
saçmanızın gereği yoktur. Öfkelenin, irade beyanında bulunanların işaret
ettiklerinin ellerini güçlendirin, pazarlık gücünü arttırın… <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; color: #333333;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Utanç insani bir
duygudur. Bu sonuç cümlesi doğrudan beni
bağlar. </span></span><span style="font-family: "Georgia","serif";"><o:p></o:p></span></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-63517822792151847042013-03-06T12:06:00.000+02:002013-03-06T12:06:20.481+02:00Kürtlerin Tarihsel Yalnızlığı 1<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Kürtler bugün dünyanın hangi devletine ver
yansın etseler yerden göğe kadar haklılar. Yine Kürtler bugün hangi
ideolojik-politik tasarıma-kurguya saydırsalar haklılar… Modern ulus
devletlerin ortaya çıkışından bu yana süregelen ulusal özgürlük hareketleri
içinde en yalnız bırakılanı Kürt ulusal özgürlük hareketi/-leri olmuştur. Bu,
ciddi bir iddiadır. Diğer ulusal özgürlük hareketleri şu veya bu biçimde
dünyanın güçlü siyasi ve ekonomik kamplarınca desteklenirken <b>Kürt ulusal hareketi/-leri</b> modern
siyasetin, modern diplomasinin tüm yol yöntemlerini kullanmalarına rağmen
yalnızlaştırılmışlardır, siyaset dışı araçlara<b>( ulusal kurtuluşçu şiddete</b>) mahkûm edilmişlerdir. Bir önceki
yazıda yüzyılın başlarındaki durumu yazmıştım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Modern dünya açısından durum buyken Kürt
ulusal özgürlük hareketinin çeşitli siyasi ve askeri araçları, liderleri neler
yapmışlar? Yeryüzünde ulus olarak tutunmak için ne gibi yollara başvurmuşlar? İdeolojik-politik tasarımları ve kurgularında
modern dünyanın bir parçası olmak için ne tür girişimlerde bulunmuşlardır? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> 1907
yılında Barzan aşiretler federasyonu ve birkaç Kürt aşiret daha Abdusselam
Barzani önderliğinde birleşip Osmanlı hükümetine bir telgraf çekerler. Temel talepler
şunlardır:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;">·<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;">
</span></span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Kürt dili bütün Kürdistan bölgesinde
resmi dil, öğrenim dilinin de Kürtçe olması<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;">·<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;">
</span></span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Kürdistan’daki devlet memurlarının Kürt
olması<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;">·<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;">
</span></span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Resmi dinin İslam olduğunun güvenceye
alınması<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;">·<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;">
</span></span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Osmanlının topladığı vergilerin Kürt
bölgelerine okul açılması için harcanması</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif";"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu talepler
durduk yerde ortaya çıkmadı. Osmanlı baskısı, Osmanlı içinde çıkan Türk
milliyetçilerinin sınır tanımazlığı, bozulan Osmanlı ekonomisi, bölgede Ermeni
milliyetçiliğinin işaretlerinin ortaya çıkması, Rusya’nın Osmanlı ile sorunları
Barzani’yi böyle bir girişime itmiştir. Barzani, bu arada Rusya ile de ilişki
geliştirmiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: blue; font-family: "Georgia","serif";">Çıkarım:</span></b><span style="font-family: "Georgia","serif";"> <b>Abdusselam
Barzani, Osmanlı içindeki demokratik gelişmeleri yakından takip etmiş, bu
ortamdan yararlanmak istemiştir. 1909 yılındaki meşrutiyetin ilanından sonra
Kürtlerin talepleri kabul edilmemiş, Barzani’ye yönelik komplo başlatılmıştır</b>.
(1909 sonrası ayaklanma ve 1914 Barzani’nin idamı) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bu trajik
olaylardan sonra aşiretin başında genç Ahmed Barzani geçmiştir. Bu arada Şeyh
Mahmud Berzenci isyanında, İngiltere sömürgesi Irak hükümetine karşı savaşta
Berzenci’den yana saf almıştır. 1922 İngiliz saldırısından sonra Barzani ailesi
ve Kürtler sürekli dağlarda isyan halini aldı. 1932 isyanı bir kez daha İngiliz
hava kuvvetlerinin Süleymaniye ve çeşitli Kürt kentlerini bombardımana tabi
tutmasıyla Ahmed Barzani ve emrindeki birlikler Türkiye’ye sığınır. Kürdistan’a
geçişlerine izin verilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: blue; font-family: "Georgia","serif";">Çıkarım: </span></b><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Wilson
deklarasyonundan sonra Kürtler siyasi ve kültürel örgütlenmeleri aracılığıyla (
Hevi dergisi, Azadi, Kürt Teali Cemiyeti) dünyaya seslerini duyurmuşlardı,
hatta Sevr anlaşmasına da konu olmuşlardır. Fakat İngilizlerin dış siyaseti bu
hayali de söndürmüştür. </span></b><span style="font-family: "Georgia","serif";">(1932
yılında Milletler Cemiyet’ine başvuran Irak hükümeti İngilizlerin
yönlendirmesiyle Kürtlerin hiçbir talebini kabul etmemiştir. Kürtlerin
baskıları ve protestoları sonucu MC’ye bildirilen bağımsızlık başvurusunda
Kürtlerin dil ve kültürel taleplerinin anayasal güvenceye alındığı ifade edilmiştir.
MC’den bağımsızlık oluru alan Kral Faysal zamanla devleti merkezi bir güç
haline getirmek için tedbirler almasını önermiştir. 1933 yılındaki ölümünden
sonra da Kürt illerine yönelik sert saldırılar başlamıştır. Modern Arap
milliyetçiliği de kendisini Kürtleri ezme temelinde şekillendirecekti. Bu dönemde
imzalanan Sadabat Paktı anti-Kürt siyasetinin uluslar arası belgesi, aynı
zamanda Kürdistan’ın sömürgeci güçlerce pay edilmesinin kanıtıdır.) Bu paktı
imzalayanların başında kendisi de Kürt olan General Bekir Sıdkı gelir. Sıdkı’nın
Irak ordusu içinde konumu giderek sağlamlaşır. Arap milliyetçiler de ilk
dönemler Sıdkı’dan razı olmasına rağmen 1936 darbesiyle yönetimi bir darbeyle
ele geçirir. Ve ordu içerisinde Kürt subayların örgütlenmesine imkan verir.
Hevi örgütü de artık hem siyasi hem de askeri bir oluşuma evrilmiştir. Hevi
içinde de siyasi çekişme vardı. Bu dönemin temel tartışması:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Bağımsız örgütlenme,
silahlı mücadele ve dengeli dış siyasetle mi Kürdistan kurulmalı yoksa
İngilizlere yaslanarak, onları ikna ederek mi? Bu tartışmanın iki tarafı vardı:
Kürt Marxistler ve Kürt milliyetçileri… Refik Hilmi, Şeyh Mahmud ve çevresi
İngilizlere yaslanma siyasetini savunurken ordu içindeki Hevi üyesi subaylar da
daha bağımsız hareketi savunuyorlardı. Molla Mustafa Barzani ise iki gruba da
temkinli yaklaşmakta, daha dengeli bir siyasi yaklaşımı esas alıyordu. Barzani
henüz genç bir Kürt subayı olmasına rağmen 1935 yılındaki Ravanduz baskınıyla
rüştünü ispatlamış, bir yandan da entelektüel gelişimini sürdürmüştür. Ona göre
İngilizlere yalvarmak yerine güç olup İngilizlerin kendilerine öneri getirmesi
en iyisiydi. Nihayet 1940’larda büyük savaş kapıdayken İngilizler bu teması
sağlayacaktı… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">… devamı olacak<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Eleştiri ve katkılarınızı bekliyorum. Yorumlayarak,
bilgi belge paylaşarak bir iskelet oluşturabiliriz. <o:p></o:p></span></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-82468026881726048622013-03-05T11:57:00.001+02:002013-03-05T11:57:18.139+02:00Ön Kürt milliyetçiliği ve uluslaşma isyanları<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> Kürtler modern
uluslaşma dönemlerine kadar genelde bölgesel güçler <b>(İran-Osmanlı-Rusya) </b>arasında
<b>beylik-mirlik</b> otoriteleriyle gel
gitler şeklinde var olma savaşı verdiler. Batı'da gelişen aydınlanma, demokrasi, bağımsızlık hareketleri dahil dünyada olup biten her şey bir anda Kürtleri
de ilgilendirmiş oldu. Ulus olarak varlıklarının farkına vardılar. Kürt
tarihinde bir isyan hareketi var ki ilk defa bölgesel güçler arasındaki
sorunlardan, çelişkilerden yararlanarak bağımsızlaşma hedefini ortaya
koymuştur: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Bedirxan Beg isyanı… <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> 1821 yılında birçok Kürt aşiretiyle
beyliğinin hâkimiyeti konusunda anlaştı. 1828 yılında başlayan Osmanlı-Rus
savaşına asker göndermedi. 1829 yılındaki Osmanlı’nın Mısır Valisi Kavalalı
Mehmet Ali Paşa’nın merkezi Osmanlıya karşı başlattığı isyanda Bedirxan Beg,
Mehmet Ali Paşa’yı tuttu. Ona yardım ederek Osmanlı ordusunun bozgununu
hazırladı. Kürdistan’ın oldukça geniş sayılabilecek coğrafyası olan Cizre Botan
bölgesinde hâkimiyetini ilan etti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Silah atölyeleri kurdu, kendi adına para
bastı. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Avrupa’ya modern ticaretin öğrenilmesi
için öğrenciler gönderdi. Avrupa’dan uzman kişiler getirtti. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->-<span style="font-size: 7pt;">
</span><!--[endif]--><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Toprak vergisini Osmanlıya göre düşürdü. Ermeni
ve Nasturi halkıyla ilk dönemler iyi geçindi. Osmanlıdan bağımsızlığını ilan
etti. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Osmanlıdaki sened-i
ittifak ilkeleri hayata geçmiş. Nasturi ve kimi Kürt toprak ağaları Osmanlı ve İngiliz
devletlerinden çeşitli yardımlar alarak Osmanlı ordusuna katıldılar. Bedirxan Beg,
Nasturi ayaklanmasını katliamla bastırdı. Osmanlı için Mehmet Ali Paşa
tehlikesi de geçince Osmanlı ordusu kanlı bir işgal harekâtı başlattı ve
Bedirxan Beg, 1847 yılında teslim oldu. Sonrası sürgün ve ölüm… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Şeyh Ubeydullah İsyanı: <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";">Hakkari,
Şemdinli, Ağrı, Wan gibi geniş bir alanda etkin olan Kürt Nakşibendiler 1877-78’deki Osmanlı-Rus savaşında
Osmanlının kazanacağını ön görerek Osmanlı ordusunun saflarında savaştılar. Osmanlı
ordusu ağır bir yenilgi aldı. Berlin Antlaşmasıyla Ermeniler korunurken Kürtler
bertaraf edilmiştir. Bölgede Ermeni devleti kurulacak endişesi Kürtler arasında
da yaygındır. Abdulhamit bu durumu iyi bildiğinden “İslam Birliği” adı altında
Ubeydullah’ı Osmanlı askeri yapmak niyetindedir. İran topraklarında başlayan
isyan kısa sürede bastırılır. Şeyh Ubeydullah isyanı tarihte ilk defa ulus
olmaktan kaynaklı doğal haklarına vurgu yapar. İsyanın talepleri arasında; <b>öz yönetim, Kürtlerin okul açması,
vergilendirme, resmi Kürtçe talebi vardır. Talepler bakımından modern Kürt
uluslaşmasının ilk isyanı sayılabilir. </b>Yalnız bölgesel güçler arasındaki
çelişkilerden yararlanma yerine onlardan birine yaslanarak hedefine ulaşma
arzusu erken dönem milliyetçiliğin kaba biçimi sayılabilir.<b> <o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";"> Daha
sonra Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının da nasıl gelişip nasıl sonuçlandığını
biliyoruz. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Georgia","serif";">Buraya kadar Kürt uluslaşmasına dair bir
iki çıkarım yapacağım: <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="mso-list: l1 level1 lfo2; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">1.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;"> </span></span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">Kürdistan işgal edilmiş bir coğrafyadır. Kısa
süreli de olsa bağımsızlaşma hedefiyle ayaklanan bölge, Osmanlı ordusu
tarafından işgal edilmiştir. Genç cumhuriyete de bu işgali perçinlemek görevi
düşmüştür. Kürtlerin ulusal talepleri, dönemin Avrupa’sındaki halkların
uluslaşma hareketlerinden hem nitelik hem nicelik olarak zayıf olmasına rağmen öz
yönetim talepleri, kültürel özgürlükler, toprağa dayalı yurt savunması, iç pazar
oluşturma hedefleri bugünkü taleplerimizin haklı tarihsel zeminidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="mso-list: l1 level1 lfo2; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">2.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;"> </span></span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">İsyanlara önderlik eden sınıfsal yapı
Batı’daki gibi genç burjuvazi değildir. Bunun zaten koşulları yoktu. Haliyle
modern siyaset yöntemlerinden yoksun olan Kürt beyleri ( Şeyh Sait ve Seyit
Rıza dahil) Kürdistan tarihinde bugüne hem “hak arama” hem de öz yönetim
talebinin meşruiyeti açısından tarihsel bir mirası bıraktılar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraphCxSpLast" style="mso-list: l1 level1 lfo2; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]--><span style="font-family: "Georgia","serif"; mso-bidi-font-family: Georgia; mso-fareast-font-family: Georgia;">3.<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: 7pt;"> </span></span><!--[endif]--><span style="font-family: "Georgia","serif";">İsyanların sınıfsal önderlikleri dünya sol
ve liberal cenahı tarafından da küçümsenmiş, Kürtler adeta yok sayılmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: red; font-family: "Georgia","serif";">Not:</span></b><b><span style="font-family: "Georgia","serif";">
Abdulselam Barzani ile başlayan günümüzde şimdilik modern bir otonomi olarak
somutlaşan Kürt Ulusal Özgürlük hareketi bir sonraki yazının konusudur. Olayların
tarihsel dökümünden ziyade Barzaniler önderliğindeki Kürt ulusal hareketine yönelik
Kuzey’in ana damar solcu hareketi PKK ve Öcalan’nın bakışının sorunlu yönlerini
ele alacağım. Çok ilginç noktaları var Barzani önderliğinin… PKK ve Öcalan, bu
tarihi gelişimi küçümseyerek Kürtlerin belleğine haksızlık yapmaktadır. Tüm
bunları, hareketin politik arenada Bedirxan Beg misali strateji tarihine
kendimce bazı eleştiriler geliştireceğim. <o:p></o:p></span></b></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-34866284535245442102013-02-28T19:38:00.001+02:002013-02-28T20:14:01.713+02:00Öcalan'a saldırmanın dayanılmaz hafifliği<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQLRFr1CIjJR3gl9LQijdE7rFHtV9zcXrPbacnlyZMeqZnWSPCZfNq9sIVnuccND8YCkidYF7vk90AMjtrnBVhe_gB7hirOOMjRuwP-H0K0GMY3vszimXR3VNOB90oDVx3Fr9TCaDRzdPQ/s1600/Lobi-group8_J-Herman.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQLRFr1CIjJR3gl9LQijdE7rFHtV9zcXrPbacnlyZMeqZnWSPCZfNq9sIVnuccND8YCkidYF7vk90AMjtrnBVhe_gB7hirOOMjRuwP-H0K0GMY3vszimXR3VNOB90oDVx3Fr9TCaDRzdPQ/s320/Lobi-group8_J-Herman.jpg" width="212" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Georgia","serif";"> </span><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Öcalan,
konuştukça “konuşuluyor.” </b>Tecrit,
onun üzerinden düşmanlık siyaseti oluşturmak, ona rakip <b>“iç Kürtler”</b> yaratmak,
onun <b>‘Marxizmi aştım, öz güvenin</b>i’ solcu teorisyenlere pazarlayıp
itibarsızlaştırmak gibi tüm yol yöntemler iflas ediyor yıllardır. Bu bağlamda
söylenecek en doğru şey <b>“Öcalan’ın, rakiplerinin her türlü imkân ve araca sahip
olmasına rağmen yarattığı Kürt dinamiğiyle onlara karşılık verdiğidir.</b>” Bu komplike
dinamiklere karşı pozisyon alan herkes, fikriyle bir şekilde Öcalan’ın yarattığı atmosferde eriyip
gidiyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Son görüşme notlarının basına sızmasıyla
Öcalan’ın potansiyel rakipleri de deyim yerindeyse önce şahlandılar, sonra
şahlanışın yarattığı toz bulutu içinde bir günde kaybolup gittiler. Bunları abartmıyorum.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Ne demiş Öcalan?
“<b>AKP, bu gücünü, on yıllık iktidarını
bana borçlu, onu ben ayakta tutuyorum.”</b> Bu ifadeye karşı ulusalcı,
muhafazakar, liberal, solcu Türk, Kürt ve Ermeniler bir anda Öcalan’ı “ego,
benlik” silahıyla vurmaya çalıştılar. Güya psikanalist birkaç zırvayla Öcalan’ı
küçük düşüreceklerdi. Oysa her seçim öncesi AKP’nin ateşkes taleplerine cevap
vermekle, hükümet etme yoluna Öcalan iyi niyet taşı döşemiştir. Söylenen de bu…
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><b>“Ergenekon çetesini ben açığa çıkardım,
darbeyi önledim.”</b> İfadesi
de aynı kesimlerin tüm çocuksu coşkularını (kötücül alaycılıklarını) bir anda
alev gibi parlattı. Sonrası kısa bir hüzün oldu sanırım. 1984 yılından bu yana Kemalist
oligarşi rejiminin “<b>gizli aparhtheid</b>”
içerikli anayasalarının tarihsel dokusunun, amacının, hedeflediği millet şuurunun
kalbine hançeri saplamıştır. O rejim 1990!lı yıllarda iç çekişlerle bir çete
rejimine dönüşmüştür. Oligarşik olgusunu da kaybetmiştir. Giderek elitlerle
onların ayaktakımının sıradan faşist yapısına dönüşmüştür. İletişim, teknoloji,
bilişim çağıyla birlikte rejimin tüm kirli uygulamaları deşifre edilmiş ve
Türklerin orta sınıf siyaseti 28 Şubat deneyimine rağmen iktidar olmuştur. Böylece
orta sınıf Türk siyaseti önceki rejime <b>benzememezliğini</b>
ispat edercesine çeteci güruhla, onun oligarşik askeri-bürokratik varlığını tasfiye etmiştir. Çeteci oligarşiyi derin iç
çekişe sürükleyen, onu siyasal alanda da askeri alanda da çürüğe çıkaran ise
tartışmasız Kürt hareketinin, onun liderliğinin dinamikleriydi. Öcalan’a rakip
olan sağ-sol-liberal-muhafazakar kesim de bugün ideolojik ve politik
kurgularından bağımsız olarak psikolojik boşa çıkmışlığa düşüyor. Öcalan’a
bunca itham, bunca suçlama, bunca alay ancak psikolojik süreçlerle
açıklanabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> <b>Lobi Meselesi:<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Basına sanırım
eksik aksettirilmiş ve çarpıtılmış bir
diyalog var. Buna rağmen yabana atılacak iddialar değil. Diskurunu siyaset dışı
odak olarak belirlediği Cemaat ve onun çevresi esas alındığında, o odağın Kürt
hareketine karşı yargı ve bürokrasi içi yürüttüğü operasyonel faaliyetlerle
teorik ve pratik flört Ermeni ve Yahudi lobilerini bir anda değerlendirmeyi
gerektiriyor. Lobi= millet denklemi olmadığına göre Öcalan’ı milliyetçi ve
benzeri argümanlarla itham etmek hafifliktir, kötü niyetliliktir, iç çekişin
çıkmazıdır. Öcalan, diğer milletlerin kendi çıkarlarını negatifleyerek, onları
hedefleyip nişan alarak namlulara işaret etmemiştir. Tarih ve siyaset
ilişkisinin konuşulduğu bir sohbette bazı yuvarlak laflar etmiştir. Theodor
Herzl’in lobi çalışmaları tarihseldir. Bu, aynı zamanda haktır. Bugün bu hakkın
Kürtler aleyhine dönmesi ifade edilmiştir. Haklar kullanılırken bunun Kürt
düşmanlığı üzerinden egemenlerce Ermeni ve Yahudilere dikte edilmesi
probleminden söz edilmektedir. Mesela bir siyasi lobi, <b>“Ermeni soykırımında Kürtlerin Rolü” şeklinde uzun soluklu bir çalışma
yapıp Türk rolünü ikinci plana itiyorsa bu, kötü bir lobidir. </b>Tüm
boyutlarıyla değerlendirilmelidir. KCK operasyonlarını kriminal çerçevede değerlendirip,
cemaatin her türlü keyfiliğini siyaseten meşrulaştıran, hukuksuzlukları hem sol
hem liberal tezlerle realize eden Etyen Mahçupyan, Markar Esayan gibi
yazarların tutumu politik olarak sorgulanmalıdır. Ben dedemin Kürt ulusal
çıkarlarından bağımsız olarak soykırıma iştirakini sorguluyorsam Ermenilerin de mülkiyeti, derneği, vakfı, arazisi üstünden lobi kurup Kürt düşmanlığını
körükleyen gayri meşru odağa destek vermesi de sorgulanmalıdır. Bunu yapmamak
kötülüktür. Bunu boşlamak Halkların ortak, eşit şartlarda yaşamasına karşı
kabalıktır, hiledir, oyundur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Beyler, başka argümantasyona sarılın Öcalan’a
saldırmak için. Kof, kibir,efelik kokan atarlanmalarınızı 10 bin Kürt içeri
alındığında yapacaktınız. Bir siyasi hareketin lideri 13 yıldır hukuksuz tutsak
edildiği için taş atacaktınız rejimin zırhlılarına… (sembolleştirdim) Beş dakikada pasif savunmadaki 15 kadın militanın imha
edilmesini en az bir soykırım kampını lanetlediğiniz gibi lanetleyecektiniz. Bu
kirli eylemin faillerinin yargılanması için entelektüel çalışma yapacaktınız. Lobilerinizi
bu minvalde de yapabilirdiniz, Françis Jeanson, Donald Woods bu tip lobiler
yaptılar. Şimdi gönüllerimizde heykelleri dikilmiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Sizi acımasız eleştireceğiz, çünkü sahip
olduğunuz siyasi, teknolojik ve bilgisel imkan ve araçlar Öcalan’da yok. bunlar
olmadığı gibi onu özgürleştirip sonra eleştiri ve suçlama hedefine almak gibi
bir ahlakınız olmalı…. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8361640121359463897.post-88687047746346539462013-02-15T14:11:00.003+02:002013-02-15T14:33:45.224+02:00 15 Şubat ve Öcalan'ın büyük yürüyüşü 2<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-R7foTU5h9hMeCI5ksURNWCFpuft85jEbKIRd-tMLS8sQidk_yPnBRsN8WL_2Z1Ns44qyZIwwdoMv2JqMXdT8zo-wsJpELU3dYgscwvv62yF4mEE-hvRvjXFzXvrs1377Fe4VAWex7yJY/s1600/ScreenHunter_1.bmp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-R7foTU5h9hMeCI5ksURNWCFpuft85jEbKIRd-tMLS8sQidk_yPnBRsN8WL_2Z1Ns44qyZIwwdoMv2JqMXdT8zo-wsJpELU3dYgscwvv62yF4mEE-hvRvjXFzXvrs1377Fe4VAWex7yJY/s1600/ScreenHunter_1.bmp" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMsh2f2Qiy3FBpb6XrRkmfdl_kEZ0ULoV-Sb1IbiuRNCxxny-XnH17gvzYunSrOZhpTT41C9DN-g1WhVtqy6L8WcvanXtiiszHSUke-qUpw1ixnArOq6fmEmuZZph1kaepuiSk4MaEuI65/s1600/ScreenHunter_2.bmp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMsh2f2Qiy3FBpb6XrRkmfdl_kEZ0ULoV-Sb1IbiuRNCxxny-XnH17gvzYunSrOZhpTT41C9DN-g1WhVtqy6L8WcvanXtiiszHSUke-qUpw1ixnArOq6fmEmuZZph1kaepuiSk4MaEuI65/s1600/ScreenHunter_2.bmp" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Bu resimler Türk basınının minimal düzeyde görüntüsü de sayılabilir. 15 Şubat 1999'dan beri gelinen düzey Kürt hareketi açısından ortada... Sömürgeci, apharteid sistemin Kürdistan'da iflası gerçekleşti. Artık sokaklarda kendilerini yakarak adayan gençler yok, var olmanın o dayanılmaz çekiciliğiyle sokağa çıkan, dağlarda kardeşlerinin öldürülmesini engellemeye çalışan cesur Kürtlük var artık... 16 Şubat 1999 günü bayram havasına bürümüş Türk faşizminin yenilgisinin resmidir. Fazla söze gerek yok. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglTMA9-sJBlunOXR-LbIkppfwIPYfw3HxzkNkEQTV1x3CNFXyFkP6r0hceDR5Q1bj4bHfEaqUMGqDRNc8C_hFUkIigaaPnjL-RPA2Stnw6OD8gjv6W05UQQgrxkZQIqTLptq0SIYuHHCF8/s1600/ScreenHunter_1.bmp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglTMA9-sJBlunOXR-LbIkppfwIPYfw3HxzkNkEQTV1x3CNFXyFkP6r0hceDR5Q1bj4bHfEaqUMGqDRNc8C_hFUkIigaaPnjL-RPA2Stnw6OD8gjv6W05UQQgrxkZQIqTLptq0SIYuHHCF8/s1600/ScreenHunter_1.bmp" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Yıkıcı Tutkuhttp://www.blogger.com/profile/02246836255403747327noreply@blogger.com0