Ülkede Elif Şafak mistisizmi alıp başını gidince bir tek Elif Şafak kitabı okumuş bir garip olarak diğerlerini okumadan da bir fikrim olacağı kanısına vardım ve cahillik edip cesaretle bunu yazıyorum. Önce soyut nesnelere “yücelik” atfedip sonra o yüceliğe herkesin ulaşamayacağı fikrini işleyerek belli sembollerle, simgelerle anlatma işine giren 19.yüzyıl Fransız sembolistlerini aratmayacak bir tarzdır mistizm bir bakıma. Sözgelimi Kuran-Kerim’de cennette bol şarap vaadediliyorsa mistik olan bu şarabın günümüzdeki şarpalarla ilgisi olmadığını, o yüce yaratıcının özel bir şarabı olduğu düşüncesi zaten toplumda hakim. Mistik yazarın işi burda akılsızlık edip toplumun inanmışlık ve adanmşılıkla akıl-dışı kabullenmişliğinin gerekçelerini hazırlamak oluyor. Kimi zaman şarap, soyut, herkesin ulaşamayacağı bir nesne olarak sunulur, kimi zaman da bazılarının ulaşabileceği kolaylık olarak yansıtılır. Yani somut bir nesneyi soyutlama işi olduğu kadar, aşk gibi soyut bir meseleyi somutlayarak okur için ulaşılmaz kılmak da söz konusu.
“ Mistisizm, aklın uzlaşamaz düşmanıdır.” der Plehanov. Fakat aklın düşmanları yalnızca mistisizm yoluna dizilenler değildir, bazen aklın yanında olanlar da eserlerine sindirdiklerleri çelişkilerle bu düşmanlığa ortak olurlar. Şimdi gelelim bu düşmanlığın başını çeken yazara… Plehanov’a göre bu tip düşmanlıkların başında Knut Hamsun geliyor.
“Krallığın Eşiğinde adlı oynun kahramanı İvar Karenon’un şahsında –Knut Hamsun’un kendi kanılarını temsil etmektedir- bir yandan kendilerini proleterleşemeye doğru iten kapitalist rejime karşı başkaldırır, devrimci tavırlar takınırken diğer yandan dar mülkiyet anlayışı yüzünden işçi sınıfından ve sosyalizmden korku ve nefretle uzak duran, hatta giderek toplumsal irticanın peşine takılarak, işçi sınıfının yok edilmesini, işçilerin taleplerini yok sayacak terörcü bir diktatörün gelmesini arzulamaya varacak kadar bir ruh halini savunmaktadır.” ( Bu bölüm bizdeki bir kesim solcu küçük burjuva ruh hallerini yansıtıyor. Baktılar sorun merkezinde olan sorunlulular çok, onların taleplerini dillendirmek zor, hemen yan çizip egemenlerle işbirliği halinde parçalı demokrasi taleplerini sürekli devrim talebi olarak sunmaya başladılar. Bu defa yaşadılkları ruh hali giderek talep eden Kürt’ün, Alevinin, işçinin, eşcinselin, Ermeninin yok olması için mesih beklemeye başladılar. Bu kesimin çoğu da mistisizmin akıl-dışı hurafelerinden beslenir. Sanırım Erdoğan, bu kesimin mesihi…)Plehanov yukarıdaki tespiti yaparken açık faşist rejimler hala Avrupa’da yüznü göstermemiştir. Ama faşizmin piskolojik köklerini aydınlatmak için ışık olabilecek tespitler yapmıştır. Daha sonra görülecektir ki faşizmin açık milis gücü sosyalizmden hoşnut olmayan bu küçük burjuva sürü olacaktır.
“Flaubert, Gerog Sand’a yazdığı 8 Eylül 1871 tarihli mektubunda şöyle der: ‘Kalabalığın, sürünün daima nefrete müstehak olacağına inanıyorum. Önemli olan daima aynı kalan ve meşaleyi elden ele devreden bir avuç kafalı insandır.” Genel oy hakkının “insan aklının yüzkarası” olduğu, çünkü onun sayesinde paraya bile hükmetmenin yoksullar arasında gelişeceği tehlikesi muhfazakar Flaubert’i çileden çıkarmaştır. (Bizdeki muhafazakarların günümüzde taze bir gelinin sike sayıldığı gibi oya ve sandığa sarıldıklarına bakmayın siz, bu tip haklar yüzyıl öncesinde muhafazakarların, soyluların, büyük sermayelerin karşısında olduğu tehlikeli haklardı. Şimdilerde ise bu yolla sahip oldukları egemenlik alanlarını genişletmeye çalışıyorlar. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder