Social Icons

.

Pages

29 Aralık 2012

"Osmanlı leaks"- Stephan Gerlach'ın gözlemleri (1572-1575)


       Devşirme çocuklar
I574 yılının Ocak ayında 8.000 çocuk getirmişler. Bunlar başlarına sarı, sivri külahlar geçirirler, her sene kendilerine dayanıklı mavi kumaştan giysiler verirler. Acemioğlanlar, başlangıçta iki akçe gündelik alırlar ve bu miktar sürekli artırılır. Gençlerin bazıları  el sanatları öğrenirler, bazıları hayvanların bakımında ve gözetiminde kullanılırlar, bazıları da hizmet etmeleri için kibar ailelerin yanına verilip, orada nazik ve terbiyeli davranmayı öğrenirler, sonunda da padişahın hizmetine girerler. Bu gençler Türklerden de beterdir, çünkü hepsi hiçbir işe yaramayan serseri takımıdır, Hıristiyanlara ve Yahudilere her türlü eziyeti yaparlar ve evlerine girip savaştaki yağmacılar gibi davranırlar. Onlara bir taler verildiğinde hiç tanımadıkları bir insanı fena halde, hatta öldürünceye kadar döverler. Yeniçerilerden ölen ya da öldürülen olursa, onun yerine bu gençlerden birini geçirirler.
        Padişahın seks hayatı
Türklerin hükümdarı bir kadına ihtiyaç duyduğu zaman, kadınlarının  yaşadığı bölüme [harem] gider, düzenli bir biçimde karşısında dizili duran cariyelerini gözden geçirir ve en çok hoşlandığı cariyeye mendilini atar, o da bu işareti anlar ve padişahın eşinin yanına giderek mendili ona gösterir. Padişahın eşi onu giydirip kuşatır, süsler ve padişaha yollar. Bizim kadınlarımız böyle bir şeyi asla yapmazlar.
           Sadrazam- suç ceza
Türk devleti  vezir - paşa tarafından yönetilmektedir. [Sokullu] Mehmed Paşa, padişahtan sonra gelen en önemli yöneticidir. Diğer paşalar, beylerbeyi, sancakbeyi gibi yöneticiler ve görevliler hep ona tabidirler. Mehmed Paşa, Hırvatistan'dan gelme yaşlı, uzun boylu, iriyarı bir adamdır. Padişah onu kızıyla evlendirmiştir. Üstelik bütün Alman asilzadelerinden daha zengindir. Konstantinopolis'te tümüyle mermerden çok güzel bir cami ve ona bağlı çeşitli binalar yaptırmıştır. Bergasch'da da [Lüleburgaz] bir cami ve olağanüstü güzellikte bir kervansaray, başka yerlerde de bunlara benzer mükemmel binalar inşa ettirmiştir. Türkiye' deki bütün işler onun denetiminden geçer. Bugün yalancı şahitlik eden dört kişiyi cezalandırmak amacıyla eşeğe ters bindirip ellerine dizgin yerine eşeğin kuyruğunu verdiler ve bu şekilde kentin sokaklarında dolaştırdılar. Ayrıca yanaklarını ve alnını dağlayarak birer işaret kondurdular ve yüzlerini de boyadılar. Bu cezanın sebebi de şu:
           Bir Türk kadını evlenirken kendisine babasının verdiği (ve kocasının kendi ihtiyaçları için harcamak hakkına sahip olmadığı) paranın bir bölümünü kocasına belli bir süre için borç vermiş. Bu süre bitince, kadın parasını geri istemiş. Ama adam bu parayı bir süre önce iade ettiğini ileri sürmüş. Olay bir davaya dönüşmüş ve kadıya başvuruImuş. Adam kendini doğrulayacak dört tanık bulmuş. (Macaristan'da olduğu gibi, Türkiye' de de az bir para karşılığında konu hakkında hiçbir bilgileri olmadığı halde tanıklık yapacak dört, beş ya da altı kişi bulmak çok yaygın bir uygulamadır.) Kadı tanıklara dava konusunda bazı ayrıntıları sorunca (ki bu çok ender rastlanan bir olaydır, çünkü bazen kadılar da tanıklar gibi para karşılığında istenileni yaparlar), tanıkların yalan söylediği ve adamın kansına borcunu ödemediği anlaşılmış. Bundan kısa süre önce bir Yahudi, sattığı kumaşlara çok yüksek fiyat koyduğu için, ceza olarak burnunun alt kısmından bir bağ ipi geçirildi ve bir görevli bu ipten tutarak onu kentin sokaklarında dolaştırdı. Bu cezanın kendisine hangi nedenle verildiği anlaşılsın diye adam kumaşı da elinde taşımak zorundaydı. Herhangi bir kötü davranışla ilgili dava görüleceği zaman, davalı ya da suçlu kişi, Divan toplantısının yapıldığı yerin yakınlarında bulunan küçük bir odacığa götürülür ve orada itirafta bulununcaya kadar kendisine işkence uygulanır veya tabanlarına birkaç yüz sopa vurulur [falakal.) Davalı suçunu itiraf eder etmez, iş fazla uzatılmadan, suçlu ya ipe çekilir, ya da çengele asılır. Bu yöntemle bazı kişiler, işkence sırasında çektikleri acılara dayanamayıp, çoğu zaman işlemedikleri bir suçu üstlenirler. İşte davalar burada böyle süratle yürütülüyor. Birisi hırsızlıkla ya da cinayetle suçlanırsa, ona gerçeği itiraf etmesi için dokuz çeşit işkence uygulanıyor. Etle tırnak aralarına uzun, sivri çubuklar sokuyorlar, ağzını zorla açıp boğazından aşağı su dolu ince temiz bir bez indiriyorlar, daha doğrusu bu beze su akıtarak gövdesinin içinde dolmasını sağladıktan sonra bezi hızla dışarıya çekiyorlar. Bu durumda çoğu kez zanlının boğazından kanlar gelir. Bazılarının da kollarını, bacaklarını çarka bağlayıp geriyorlar ve daha buna benzer pek çok işkenceler yaparak tutukluyu itirafa zorluyorlar. Hemen arkasından da hiç vakit kaybetmeden suçluyu ya darağacında sallandırıyorlar, ya kazığa oturtuyorlar veya çengele asıyorlar, ya da ayağına taş bağlayıp denize atıyorlar. Tutukluların pek çoğu işkence sırasında can verir. Eğer birisi suçsuz olarak tutuklanır ve işkencenin şiddetine dayanamayıp ölürse, alınyazısı böyleymiş diyerek işin içinden çıkarlar.

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.