Devşirme çocuklar
I574 yılının Ocak ayında 8.000 çocuk getirmişler. Bunlar başlarına sarı,
sivri külahlar geçirirler, her sene kendilerine dayanıklı mavi kumaştan giysiler
verirler. Acemioğlanlar, başlangıçta iki
akçe gündelik alırlar ve bu miktar sürekli artırılır.
Gençlerin bazıları el
sanatları öğrenirler, bazıları
hayvanların bakımında ve
gözetiminde kullanılırlar, bazıları da
hizmet etmeleri için kibar ailelerin yanına verilip,
orada nazik ve terbiyeli davranmayı öğrenirler, sonunda da padişahın hizmetine girerler. Bu gençler Türklerden de
beterdir, çünkü hepsi hiçbir işe yaramayan
serseri takımıdır, Hıristiyanlara ve
Yahudilere her türlü eziyeti yaparlar ve evlerine girip savaştaki
yağmacılar gibi davranırlar.
Onlara bir taler verildiğinde hiç tanımadıkları bir insanı fena
halde, hatta öldürünceye kadar döverler. Yeniçerilerden ölen ya da öldürülen
olursa, onun yerine bu gençlerden birini geçirirler.
Padişahın
seks hayatı
Türklerin hükümdarı bir kadına ihtiyaç duyduğu zaman,
kadınlarının
yaşadığı bölüme [harem] gider, düzenli bir biçimde karşısında
dizili duran cariyelerini gözden geçirir ve
en çok hoşlandığı cariyeye mendilini atar, o
da bu işareti anlar ve padişahın
eşinin yanına giderek mendili ona gösterir.
Padişahın
eşi onu giydirip kuşatır, süsler ve padişaha yollar. Bizim kadınlarımız böyle bir şeyi asla yapmazlar.
Sadrazam- suç ceza
Türk devleti vezir
- paşa tarafından yönetilmektedir.
[Sokullu] Mehmed Paşa, padişahtan sonra
gelen en önemli yöneticidir. Diğer paşalar, beylerbeyi, sancakbeyi gibi yöneticiler ve görevliler
hep ona tabidirler. Mehmed Paşa, Hırvatistan'dan gelme yaşlı, uzun
boylu, iriyarı bir adamdır. Padişah onu kızıyla evlendirmiştir.
Üstelik bütün Alman asilzadelerinden daha zengindir. Konstantinopolis'te tümüyle
mermerden çok güzel bir cami ve ona bağlı çeşitli binalar yaptırmıştır. Bergasch'da da [Lüleburgaz] bir cami ve olağanüstü
güzellikte bir kervansaray, başka yerlerde de bunlara benzer mükemmel binalar inşa
ettirmiştir. Türkiye' deki bütün işler onun denetiminden geçer. Bugün yalancı şahitlik
eden dört kişiyi cezalandırmak amacıyla eşeğe ters bindirip ellerine dizgin yerine eşeğin
kuyruğunu verdiler ve bu şekilde kentin sokaklarında dolaştırdılar.
Ayrıca yanaklarını ve alnını dağlayarak birer işaret kondurdular
ve yüzlerini de boyadılar. Bu cezanın sebebi de şu:
Bir Türk kadını evlenirken kendisine babasının
verdiği (ve kocasının kendi ihtiyaçları için harcamak hakkına sahip olmadığı) paranın bir bölümünü kocasına belli bir süre için borç vermiş. Bu süre bitince, kadın
parasını geri istemiş. Ama adam bu parayı bir süre önce iade ettiğini ileri sürmüş. Olay
bir davaya dönüşmüş ve kadıya başvuruImuş.
Adam kendini doğrulayacak dört tanık bulmuş. (Macaristan'da olduğu gibi, Türkiye' de de az bir para karşılığında konu hakkında hiçbir bilgileri olmadığı halde tanıklık yapacak dört, beş ya da altı kişi bulmak çok yaygın bir uygulamadır.) Kadı tanıklara dava konusunda bazı ayrıntıları sorunca (ki
bu çok ender rastlanan bir olaydır, çünkü
bazen kadılar da tanıklar gibi para karşılığında istenileni yaparlar), tanıkların yalan
söylediği ve adamın kansına borcunu ödemediği anlaşılmış. Bundan kısa süre
önce bir Yahudi, sattığı kumaşlara çok
yüksek fiyat koyduğu için, ceza olarak burnunun
alt kısmından bir bağ ipi geçirildi ve bir görevli bu ipten tutarak
onu kentin sokaklarında dolaştırdı. Bu cezanın kendisine
hangi nedenle verildiği anlaşılsın diye
adam kumaşı da elinde taşımak
zorundaydı. Herhangi bir kötü davranışla
ilgili dava görüleceği zaman, davalı ya da
suçlu kişi, Divan toplantısının
yapıldığı yerin yakınlarında
bulunan küçük bir odacığa götürülür ve orada itirafta bulununcaya kadar
kendisine işkence uygulanır veya tabanlarına birkaç yüz sopa vurulur [falakal.) Davalı suçunu itiraf eder etmez, iş fazla uzatılmadan, suçlu ya ipe çekilir, ya da çengele asılır. Bu yöntemle bazı kişiler, işkence sırasında
çektikleri acılara dayanamayıp, çoğu zaman işlemedikleri bir suçu üstlenirler. İşte davalar
burada böyle süratle yürütülüyor. Birisi hırsızlıkla ya da cinayetle suçlanırsa, ona gerçeği itiraf
etmesi için dokuz çeşit işkence uygulanıyor. Etle tırnak aralarına uzun, sivri çubuklar sokuyorlar, ağzını zorla açıp boğazından
aşağı su dolu ince temiz bir bez
indiriyorlar, daha doğrusu bu
beze su akıtarak gövdesinin içinde dolmasını
sağladıktan sonra bezi hızla dışarıya
çekiyorlar. Bu durumda çoğu kez zanlının boğazından kanlar gelir. Bazılarının da kollarını, bacaklarını çarka bağlayıp geriyorlar ve daha buna benzer pek çok işkenceler
yaparak tutukluyu itirafa zorluyorlar. Hemen arkasından
da hiç vakit kaybetmeden suçluyu ya darağacında sallandırıyorlar, ya kazığa oturtuyorlar
veya çengele asıyorlar, ya da ayağına taş
bağlayıp denize atıyorlar. Tutukluların pek çoğu işkence sırasında can verir. Eğer birisi suçsuz olarak tutuklanır ve işkencenin şiddetine dayanamayıp ölürse, alınyazısı böyleymiş diyerek işin içinden çıkarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder