Social Icons

.

Pages

FARC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
FARC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2012

“Bir, iki, üç Daha Fazla Oslo”


   Türk siyasetindeki omurgasızlık Oslo sürecini hala doğru konuşamıyor olmamıza yön veriyor. Özellikle faşist, ulusalcı ve cemaatçi oluşumların önemli bir bölümünün süreci şeytanlaştırma girişimlerini kendi adıma kaygıyla izliyorum. İnsanda, bir daha asla bu tip görüşmeler başlamayacak, fikrini/umutsuzluğunu perçinliyor. Kürtlere bu süreçten sonra yapılan haksızlıkları biliyoruz. görüşmelerle şu veya bu biçimde ilişkisi olan herkesi; avukatından gazetecisine, iş insanından işçisine, köylüsünden aydınına hatta kimi Türk liberal-sol aydınlara uzanan geniş bir cepheye yapılan operasyonlar sonucu tutuklama mekanizması devreye girdi. Kürt siyasi hareketini bir silindir gibi ezmek istedi. Oslo’da, İmralı’da beceriksiz kalan Türk devlet aklı bu beceriksizliğin faturasını legal, kısmen yarı legal oluşumlara kesmek istedi. Ankara aklı bu süreçte başarısızdı çünkü olaya başından beri hileli yaklaşmış. Gerçi bu hileli yolu zaman zaman hükümetin bazı unsurları açıkça söylüyorlar. Bilindiği üzere Oslo, bir beklenti yaratmıştı. Beklentiler somutlaşmayınca her kesimin de hayal kırıklığı büyük oldu. Her muhatap yine kendi “dil”ince konuşmaya başladı, geldiğimiz nokta “günlük birey ve toplum kaygılarını” aşan bir nokta. Devlet ve PKK savaşta cinnet halini oynayan iki karaktere dönüştü. Devletin sorumluluğu birincil olduğu için temel eleştirilerimizi devlete yöneltmekte,

8 Eylül 2012

Kolombiya-FARC Barış Takvimi Devam Ediyor


6 Eylül 2012: FARC’ın liderlerinden El Medico , 8 Ekim’de Oslo’da başlayacak barış görüşmelerinde masaya otururken karşılıklı ateşkes isteyeceklerini belirtti. 2002 yılında yapılan görüşmelerde ateşkes ilan edilmiş ama her iki taraf da bunu yeniden savaşmak için fırsata dönüştürmüştü.  Barış görüşmelerinde Kolombiya hükümeti adına devlet başkan yardımcısı Humberto de la Calle ile ordu ve polis şeflerinden birer üye, bir işadamı bir de barış komisyonu üyesi bulunacak. FARC adına ise örgütün 6 kişilik dar merkez komitesi adına Ivan Marquez ve beraberindeki militanlar hazır bulunacaklar. Uluslararası sivil toplum kuruluşları ve insan hakları aktivistleri bu görüşmelerin kalıcı bir çözümle sonuçlanmasından kuşku duyuyor.  FARC, yaptığı son açıklamada görüşmelerin kalıcı barış ile sonuçlanması için sonuna kadar masada kalacağını deklare etti. Ateşkes olması halinde FARC’ın silahlı güçlerini tasfiye edeceği de gelen bilgiler arasında. Kolombiya devlet başkanı Santos ise ateşkes önerisine olumsuz cevap verdi. Yorumcular, bu olumsuz cevaba rağmen fiili bir çatışmasızlığın esas alınabileceğini belirtiyor. 2002 yılındaki görüşmelerde silahsız bir bölge oluşturulmuş ama FARC, bölgeyi örgütleme imkanı olarak kullanmıştı. Santos, bu gerçeği bildiği için daha temkinli davranıyor. 3 Amerikan vatandaşını kaçırmakla sorumlu tutulan FARC’ın eski gerilla komutanlarından Marco Leon Calarca’nın

6 Eylül 2012

Kolombiya ve FARC Barış Takvimi


FARC (Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia) Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu 1960’tan beri Kolombiya devletine karşı silahlı savaş veriyor. 150 bini aşan toplam insan kaybı bu savaşın sonucudur. FARC, PKK ile kıyaslandığında PKK bu örgütün yanında sivil toplum kuruluşu gibi kalır. Önümüzdeki Ekim ayında Oslo’da Kolombiya hükümetiyle barış masasına oturacaklar. Her iki taraf da daha önce defalarca denenmiş görüşmelerden bu defa kesin kalıcı çözüm umuyor. Bunu biz de umuyoruz. Kolombiya devleti de Türk devletiyle kıyaslandığında FARC-PKK korelasyonundaki gibi bir sonuç çıkmaz. Türk devleti, PKK’nin eline düşen personelinin ölümünü arzularken Kolombiya hükümetleri genelde örgütle tutsak değiş tokuşunu önermiş. Diğer yöntemlerde TR ile Kolombiya benzer savaş uygulamalarına sahip. İki devletin de lejyonerleri, korucuları, karanlık cinayet şebekeleri var. iki taraf için de devlet-bayrak-sermayenin kesinkes korunması vazgeçilmezdir. İnternetten daha fazla bilgiye ulaşabilirisiniz. Barış takvimini yazmak en doğrusu sanırım:
2004: Alvaro Uribe hükümeti, FARC’a esir değişimi önerisi yaptı. Sadece 1 yıl önce Uribe hükümeti teröristlerle pazarlık yapılamayacağını, ancak teslim olmaları durumunda insaflı davranacağını açıklamıştı. Rehineler içinde bir politikacı, devlet başkanı adayı Ingrid Betancourt,

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.