Genelde bir olayı analiz ederken yapılması gereken şey sanırım o olayı neden-sonuç ilişkileriyle deşmektir. Bugünlerde birçok olumsuzluğun yanı sıra olumlu görünüp de aslında temel olumsuzlukları besleyen, temelini metafizikten, kişisel inanışlardan alan tehlikeli, bir o kadar yüzeysel bir “barış dili” geliştirilmeye çalışılıyor. TC’nin süregelen güdük aydınlanmacılığının bir başka yüzü de denebilir. Cumhuriyet ideolojisinin kanattığı bir yarayı olması gereken bilimsel yöntemlerle değil de metafizik dualar, beddualar, rahmetler, lanetlerle barışın kendiliğinden geleceğine inanan oldukça güçlü “görevli bir ilahi lobi”nin uzmanlığıyla iyileştirmeye çalışanlar…
Bu tip savaşlarda akıl, anlayış ve vicdan yalnız başına kaldığında barışmak dili güçsüz kalır. Bunun politik talepler, araçlarla desteklenmesi gerekir ki barışmak isteyen taraflar açısından inandırıcılığı olsun, karşılıklı güven ortamı oluşsun. Çözüme ulaşmak için yeni bir araç yeni bir mantık, yeni bir dil keşfetmenin kaçınılmazlığı önümüzde duruyor.
Kürt hareketinin tüm oluşumlarını “gözden düşürmek” için az önce sözünü ettiğim metafizik temennilerin iktidar açısından bir anlamı var ama barışmak isteyenler, bunu destekleyenler açısından bu dil çözümsüzlük dilidir. Bu temel belirlemeler aracılığıyla twtitterden kısa bir alıntıyla olayı az açalım:
“Yıldıray Oğur: Devlet bir günde 5'i kadın 7 sivili katletse muhtemelen su anda taksimde yürüyüş vardı. Kızmıyorum, utanıyorum artık bu ikiyüzlülükten...”
Bu cümleyi muhtemelen yarın yazısında da kullanacaktır. İki açıdan problemli bu anlayış: Dün Ankara’da patlayan bombalamayı PKK sahiplenmediği gibi devlet de halapatlamanın neden kaynaklandığını açıklayabilmiş değil, ha Yıldıray,
“PKK’nin ilgili birimleri gelip incelesin” derse buna da şaşırmam. Ahmet Altan, Qandil’de katledilen siviller için PKK’den araştırma istemişti de… Aynı gazetede yazmanın sanırım şaşı yapma gibi bir fonksiyonu var. Siirt saldırısı da bu saat itibariyle yeterince açıklanmamasına rağmen Yıldıray’ın olayı özellikle en kolay yaftalanabilecek güce mal etmek istemesi ayrı bir handikap. Ben Siirt olayının muhtemelen PKK tarafından yanlış hedef seçilerek yapıldığını düşünüyorum. Buna rağmen hiçbir açıklaması olamayacağını, acilen ateşkes ilan edilmesi zorunluluğunu da… Ama yıldırım çaktığında, partneriniz sizi aldattığında, “Şeytan yaptırdı.” aceleciliği sizi barış isteyen değil, bir sahtekar olarak tarihe mal eder. Ayrıca Ankara'daki patlama bambaşka bir olaya benziyor. iktidar güdümlü gazetelerin son günlerde Ermeni örgütleri üzerine yaptıkları haberler, Hrant Dink’in öldürülmesinde katil çeteyi “koruyup kollamak” işine zemin hazırlarcasına
Dink olayına karışanlara yönelik bir eylemmiş gibi yansıtan polis bültencilerinin iddiaları göz önüne alındığında olayı çarpıtmak için Yıldıray dahil birçok görevlinin özellikle yürüttüğü bir kirli bilgi alanı var. Bu alan epey para da ediyor.
“@yildarado: Devlet sivil öldürdüğünde spesifik cinayetle ilgilen PKK, sivil öldürdüğünde savaş tarihini hatırlatıp konuyu dağıt. Vicdansız taktikler...”
Buradaki asıl öfke PKK’ye falan değil, PKK’nin Siirt eylemini yapan grubuna falan da değil. Asıl öfke Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz cinayetlerinde devletin gizlediği katillerin açığa çıkarılmasını isteyenlere kanalize olmuş dinamik bir öfke… Benim aklıma, az zorlama olacak, ama son günlerde Hrant Dink’i katlettiren asker-polis-medya çetesinin açığa çıkarılmasını isteyen sivillere yönelik bir öfkeymiş fikri düşüyor. Hükümet ve onun yargısı da oldukça tepkili çetesel bağların çözülmesini isteyenlere karşı.
Aslında Yıldıray’ın sahip olduğu sağcı reflekse Ahmet Altan da sahip… Bugünkü yazısında hiçbir bulgu olmadan Ankara olayından PKK’yi suçlama kolaycılığına kaçmış. Metafizikçi bu ucuz düşünce sahipleri küçük bir öneriler piramidi oluştururlarsa kendi analiz dünyalarına olumlu bir katkı sağlayabilirler. Bunu onlardan istiyoruz da... Kürt sorunu üzerine oluşturulacak öneriler piramidinin varacağı tepe nokta ise Demokratik Özerkliğin siyasi bir talep olarak kabul görmesidir. Önerileceklerle Kürt sorunun türlü alanları arasında kuracakları içkin bağlar (korelasyon) tespit edilip acil bir barış dili geliştirmek bizim olduğu kadar onların da sorumluluğudur.
Kürt hareketinin tüm askeri, siyasi ve sosyal oluşumlarının fingerpostlarının yerini ve konumunu değiştirip sonrasında kendince uydurduğun teorik ve vicdan yazılarını yön levhalarına yazamasın…Gerçeği dillendirmek gibi bir derdimiz vardır, olmalıdır.