Social Icons

.

Pages

1 Mart 2012

Türk Toplumunun Olağan Şüphelileri; Kürt Keyzer Sözeler!



Olağan Şüpheliler bence film olmaktan ziyade “büyük resim”cilerin tüm teorik-inanç durumlarını ortaya saçan hem kurgusal hem görsel hem de psikolojik bir şaheserdir.  Gümrük polisi Dave Kujan’ın istediği tanık koruma programı çerçevesinde sorgulanan Verbal Kint’in inandırıcı bir hikaye anlatmasıdır. Verbal Kint de onun istediği büyük resmi adeta Türk işi enfes bir kilim dokur gibi Kujan’nın beynine işliyor. Şüpheli Verbal Kint, Ajan Kujan’ın ilgisini çekecek bir hikaye ile başlar. Gerçekten de polisin ilgisini çekebilecek gerçek isimleri kullanarak ona inanılmaz, devasa, farazi bir şeytan örgütü sunmakla başlar. Gümrük limanındaki bir patlamadan Macaristan-Türkiye-Kolombiya-Arjantin-ABD menşeili devasa bir örgütün varlığı belli belirsiz sunulur. Aslında Verbal Kint başka bir odada sorgulansa belki de polis Kujan bu kadar inanmayacaktı, hoş bu odada sorgulamak için de inandırıcı gerekçeler mevcut… Tüm hikaye Keyser Söze üzerine kurulu. O bir Türk. Acımasız, hiçbir kuralı olmayan bir mafya yöneticisi… Verbal’e göre, “Söylediklerine göre Keyser Söze Türk’müş. Bazıları babasının Alman olduğunu söyler. Kimse onunla doğrudan çalışmaz, onu tanıyan ya da gören birini bilmez. Ama Kobayashi’ye göre herhangi biri Söze için çalışabilirdi. Asla bilemezdin. Bu onun gücüydü.”
  Yıllardır Türk toplumunun azımsanmayacak bir bölümü, hatta önemli bir çoğunluğu şüpheli Verbal Kint’i sorgulayan ajan Kujan’ın ruh haliyle söylenen, anlatılan, yazılan, gösterilen her şeye inanmakla meşgul. Her yeni bir hikâyeden sonra coşan, suçluyu yakaladığını sanan, Kürt hareketinin çöktüğüne dair büyük sanrılarla inanan ağır bir travma ile karşı karşıya… Hikayenin anlatıcıları istihbaratçı mı, polis mi, mafya mı, gazeteci mi olduğu pek anlaşılamayan yaygın sosyal tipler… Bir koltukta oturup, masanın öbür tarafında kendilerine yöneltilen her suçlamayı bilinen bir örgütün üzerine atmayı marifet bilip toplumun akıl sağlığıyla oynamayı gazetecilik, yazarlık, politikacılık sanıyorlar. Hemen birkaç başlık altında “Verbalizm”lerini gösterelim:
·         Türk ordusunun 1990’lı yıllarda hükümet desteğiyle Kürt köylerini bombalaması, yakması olayından sonra dönemin başbakanı Tansu Çiller’in “Teröristler asker kılığına girip köy yakıyorlar, PKK’nin de helikopterleri var.” Aslında bu açıklama o yıllarda da toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul görmüş. Aynı Çiller’in “Terörün belini kırdık, artık rahat hareket edemiyorlar, iç hesaplaşma başladı.” açıklamasını aynı toplum hiçe saymıştır. Hem biten, belli kırılan bir örgüt var hem de buna rağmen helikopterleri olan bir örgüt.
·         Hrant Dink öldürüldüğünde kimi çevreler “Cinayeti aslında uluslar arası alanda Türkiye’yi yalnız bırakmak isteyen karanlık güçler işledi.” gibi abuklamaları oldu, yine üstten alta toplumun önemli bir kesimi buna inandırıldı, zaten  inanmaya yatkın bir çoğunluk var. Bunların da Keyzer Söze’si Türk değil Ermeni…
·         Sivas Katliamını siyaset-yargı-polis eliyle Kürt Keyse Söze PKK’ye yıkmayı bile denediler. Bu toplum bunu da inandırıcı buluyor. Çünkü Keyser Söze’nin duruma uygun bir hikayesi mutlaka anlatılır.
·         “12 Eylül’ü solcu genareller yaptı.” Bunlar için faşizmin bir önemi yoktur. Belki de abisi, halası, teyzesi, babası, arkadaşı, sevgilisi bile 12 Eylül mağduru olanlar bile bu hikayeye inanıyordur. Keyser Söze burada ordu içine sızmış hain solcu rolündedir.
·         “Uludere Katliamını PKK organize etti.” Aslında “PKK’nin predatörleri, f-35leri var, yetişmiş pilot gücü bir o kadar toplumsal psikolojiyi yönlendirecek devasa basını, tetikçi gazetecileri var, PKK, Roboski’yi bombaladı dense buna inanacak milyonlarca kişi hazır. Bunların da Keyser Söze’si Bahoz Erdal…
·         “MİT-Cemaat-AKP arasında yaşanan çatışmayı İsrail-PKK-İran organize ediyor. Milletimizin arasında bu hain emelleri dış güçler kışkırtıyor.”diyen, buna inanan yüzbinlerce salak da var. Bunların Keyser Söze’si de tam da filmde anlatılan şeytani güç… Macar değil, Türk değil Kürt-Rus-Alevi-Suriyeli-MOSSAD’da çalışan olağanüstü yetkileri ve yeteneği olan karanlık bir tip. Akdenizli…
Bu liste daha da uzatılabilir. Ama Verbal Kint sadece basit bir akıl yürütme ve minik bir hileyle kendisine yönelik tüm suçlamaları Keyse Söze’ye yıktı, polis sorgusundan çıktı, gümrük limanında her ne olduysa oradan elde ettiklerine kavuşmak için siyah lüks bir arabaya bindi. Uzaklaştı. Son anda hile ve aldatmacayı fark eden Ajan Kujan ise hikayede anlatılan Kobayaşi adlı avukatın aslında kendisinin sorgu boyunca içerisinde kahvesini yudumladığı fincanın markası olduğunu, onu şaşkınlıktan yere düşürünce anladı.  Verbal Kint’in sorgulandığı odada tam karşısından şehrin suç şebekelerinin adları, resimleri vs gibi birçok şey var. Verbal bu küçük figürlerden devasa bir resim yaptı ve “büyük resim”ci polisi inandırdı. Hepsi bu…
  Filmi birkaç kez izlemekten çekinmeyin… Büyük resme her keresinde güleceksiniz.







  















Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.