Barış süreçlerinin yöntemleri;
Yeniden Uyum Programı:
En kolaycı yoldur. Çatışmanın bir tarafına diz çöktürerek
yapılanıdır. Silahlı grup üyelerine ekonomik yarar, profesyonel destek, eğitim
ve sosyal hayatla bütünleştirme olanakları sağlamayı vaat eder. Bunun en önemli
şartı silahlı grubu tümüyle silahsızlandırmadır. Bunun için de özel yasalar
çıkartılır, sosyal uzlaşma programları devreye girer. Angola’da denendi. Bunun
bir yararı var; güçlü olan hükümetler “öneriyor” gibi yaparlar.
Karşıt
pozisyondaki silahlı grubun savaşma gerekçelerine hak verir gibi görünürler.
Aslında nazikçe bir tutum sayılabilir. 2009 yılından beri PKK’ye önerilen yol sayılabilir.
Ama Türk devleti o tarihsel kibrinden, gururundan ödün vermedi. Bu, en basit
yola bile gelmedi, denebilir. Kürt açılımından demokratik açılıma, ondan milli
birlik ve kardeşlik projesine dönmüş bu uyduruk “yeniden uyum” yolunun Türkçesi
denebilir.
Ülkenin tamamında siyasi iktidarı paylaşma programı:
Daha çok Afrika’nın küçük ülkelerinde görünen güçleri denk
silahlı grupların başvurduğu yoldur. Somali’deki geçici federal yönetimin
oluşturulması, Kongo’da demokratik cumhuriyetin inşası süreçleri
örneklenebilir. Bu modelde bakanlıklar,
müsteşarlıklar, genel müdürlükler ve benzeri teknik konular asıl müzakere
konusudur. Denk silahlı gruplar birbirine güç getiremeyince birleşme kararı
alırlar, siyaseten koordine edilirler temsilcileri tarafından. Henüz bu yolla
kalıcı barışı sağlayan ülkde yok gibi… Genelde savaş riski kapıdadır. Ganimet
paylaşımı da denebilir. PKK’nin Türkiye’den iktidar paylaşımı talepleri
olmadığına göre bununla sorunu tartışmak pek anlamlı gelmiyor. PKK’nin
talepleri arasında daha çok ulusal-kültürel özgürlükler, kimliğe özgürlük,
Kürdistan’a siyasi statü, özerk yerel yönetimler. (Seçim yoluyla vali v.b) Kürt
ve Kürdistan’a tanınacak bir siyasal statü PKK’nin demokratik yöntemlerle
mücadele etmenin teminatıdır, bilgisini Cemil Bayık geçen günlerde açıklamıştı.
Mübadele yolu:
Barışın karşılıklı tavizlerle elde edildiği modeldir. Saldırmazlık
şartına bağlı olarak hükümetlerin çeşitli siyasi ve ulusal hakları tanıması
anlamına gelir. İsrail-Filistin savaşında toprak karşılığı, El Salvador’da
demokratik seçimler karşılığında barışma sürecinde yol alınmıştır. Demokrasinin
temel zemini oluşturulur. Siyasi hakları ellerinden alınan grup için siyasal
mücadele imkanı verilir. Nepal’deki Maocu grupların siyasi iktidara demokrasi
yoluyla erişme rızası Nepal barışını getirdi. Aslında bu modelin en iyi örneği
Güney Afrika’dır. Apartheid rejimin tüm açmazları ve yasalarının tasfiye edileceği
garantisi verildikten sonra Afrika Ulusal Kongresi silahlı mücadeleye son
verdi. Tabi bu kolay olmadı. Uzun süren pazarlıklarla oldu. 1978 yılında
Apartheid rejim Mandela’ya “uyum programı” önerdi. Mandela hapis koşullarını
gerekçe göstererek elinin tersiyle itti. Ardından gizli şifrelerle Afrika
Ulusal Kongresinin silahlı kanadı olan Umkhonto we Sizwe'ye daha yoğun şiddet
talimatı verdi. Bu şiddet dalgası on yıl sürdükten sonra uluslararası desteğini
de kaybeden Apartheid rejimi çark etmek durumunda kaldı, sonra da açık
müzakereler yoluyla ANC (Afrika Ulusal Kongresi) ile görüşmeler başladı. Bu arada
Mandela’nın Robben Adası’ndaki tecridi sona erdirildi, bir çiftlik evinde özgür
koşullarda pazarlık etmesi imkanı verildi. Bunu da Afrika halkı De Clerk’e
borçludur. Bu arada müzakerelerin bu şekliyle devam ettiği tüm ülkelerde
muhatapların birbirlerine karşı besledikleri güvensizlikten ötürü birçok
suikast, provokasyon, çatışma, operasyon ve eylem olmuştur. Müzakerelerin başlangıç
evresinden sonra bu durumlar olası… Bu konu sanırım anlaşılmıştır.
Suriye, ÖSO, Mülteci sorununa
soldan bakmak;
Suriye’de 48 yıldır
olağanüstü hal vardır ve demokratik örgütlenme, siyasi haklardan yararlanıp
iktidar olma hakkı belli kesimler için yok sayılmıştır. Bir dikta rejimi
mevcut, bu hepimizin malumu. Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da isyanın
haklı gerekçesi. Esat rejimine karşı silahlı savaş başlatmak son derece meşru.
Hür Suriye Ordusu’nun siyasi ve sınıfsal niteliği bu rejime karşı duruşumuzu
değiştirmez, değiştirmemelidir. Batı dünyası ayaklanmaya destek veriyordur,
versin. Bu, onların kendi hesabı. Suriye halkının hesabı demokratik seçimler ve
siyasi haklardır. Suriye’de Esat gibi rejimi tekeline almak isteyen gruplar yok
mudur? Elbette var. O hayal de Esat’ın devrildiği gibi devrilir günün birinde. Bu
yüzden ABD-Avrupa ne diyorculuktan çok, ben ne diyorumculuğa terfi etmeliyiz. Kürtlere
özgürlük, Kürdistan’a siyasi statü, suni siyasilere demokratik ve siyasi haklar
şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşım evrenseldir.
İspanya’da savaşan
gönüllülerin önemli bir kesimi komünist değildi. Demokrattı. Faşizm ve cunta
karşıtlarıydı. Komünistlerle ve anarşistlerle onların siyasi hakları için
savaştılar. İspanya’da da kimi savaşçı gruplar, solcular, anarşistler en az ÖSO
kadar barbardırlar. Bunu kabullenelim. Ben, bunu kabullenerek temel hak ve özgürlüklere
yönelmiş devlet baskısına karşı siyasi şiddeti savunulabilir, buluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder