Kirli gösteriler
Kasım 2011 yılında
Fransa’da, Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren
güvenlik güçlerini anmak ve PKK’yi protesto amacıyla Türkler tarafından bir
dizi gösteri düzenlenir. Gösterilere daha çok milliyetçi, ülkücü ve ulusalcı
gruplar iştirak eder. Kürtler de karşı gösteri düzenlerler. Bir süre sonra Kürtler
ve Türkler arasında çatışma yaşanır. Türk tarafı Hasan Aksoy adında bir gencin
öldüğü bilgisini yayar. Ölmediği anlaşılınca ağır yaralandığı bilgisi bu defa
yayılır ve çatışmalar şiddetlenir. Daha sonra olayın tümden provokasyon olduğu
ve Hasan Aksoy’un bir arbede sırasında hafif yaralandığı ve kimi milliyetçi
Türk gruplarının çatışmalara destek vermediği anlaşılacaktır.
Kürt siyasetçi
kadınlara suikast
Ocak 2013, Sakine Cansız ve
iki arkadaşı acımasız bir terörist saldırıyla katledildiler İlk günden hem
sosyal medyada hem matbuat medyada kirli bilgiler bir bir servis edilir.
Sürekli “örgüt içi hesaplaşma”
denilerek bir yönlendirme yapılır. Suikastların özellikle Öcalan ve devlet
heyeti arasında müzakere girişimi dönemine denk gelmesi ise bağımsız
düşünebilen aydınlar arasında, kısmen TC hükumeti tarafından ve PKK tarafından “süreci sabote” olarak değerlendirildi.
Türk hükumeti PKK ile pazarlık öncesi örgütün talep skalasını daraltmak
amacıyla, örgüt içi bir
tartışma-hesaplaşma beklentisiyle “iç
infaz” teorisine sarıldı gibi görünse de bu ihtimali hala zayıf görüyor.
Erdoğan ve Bülent Arınç’ın “Sürece
yönelik provokasyon girişimi de olabilir.” konuşmaları bu ihtiyatla
açıklanabilir. Bugün itibarıyla Erdoğan’ın çok sert bir tonda, KNK
temsilcisi Fidan Doğan ile görüşen Fransa başkanı Hollande’a çatması, bu
cinayetlerin Türk devleti tepesinden organize edilmediğini gösterir. Yoksa
Fransa devletine çatmak yerine Hollande- Fidan Doğan görüşmeleri
geçiştirilebilirdi. Bu durumda Erdoğan hükumetinden bağımsız ama yine onun
bürokratik-güvenlik mekanizmasından destek alan bazı odaklarca bu cinayetlerin
işlendiği kuşkusu benim açından daha güçlü bir kuşku. 2011 Kasım ayındaki Türk-Kürt çatışması ise bunun tarihsel zemini
olabilir. Tetikçiler kimlerden olursa olsun muhtemelen Türk devleti
içindeki cemaatçi-güvenlikçi-ülkücü tertibin desteğini almışlardır. Cemaat
medyasının bu denli gözü kara eylemi desteklemesi başka nasıl açıklanır,
bilmiyorum.
PKK, bu suikastla
zayıflar mı?
Ben tam tersini düşünüyorum. Sakine
Cansız aynı zamanda PKK içindeki birçok farklı fikir ve tasarım arasında “köprü kadro” işlevindedir. Bu köprü
kadro işlevi, onun hem geçmiş zindan direnişi hem de zaman zaman Öcalan’ın
önderliği altındaki geçmişte yaşanan iç haksızlıklara karşı durmasından
kendiliğinden kaynaklanır. Bugün PKK’den
ayrılan neredeyse tüm kadroların da sempatiyle baktığı bir isimdir Sakine
Cansız… 2004 tasfiyesiyle ayrılıp PWD’yi kuran kadroların da en sempatiyle
baktıkları isim Sakine Cansız. Hatta
biraz daha zorlarsak geçmişte örgüt içi saha ve eyalet sorumlularının
gazabından kaçıp itirafçılaşan kimi eski kadro ve savaşçıların da
zamanında ulaşıp, şikayet ve eleştirilerini iletmek istedikleri bir çizgi
Sakine Cansız çizgisi… Yine PKK muhalifi Kürt grupların da sempatiyle
baktıkları biri… Geçmişte sık sık iç hizipleşmelerin, iç sıkıntıların boy
gösterdiği Avrupa alanında dengeli bir çizgi tutturan ekipten de biri… Geçmişte
her kriz döneminde Avrupa’da ciddi bir ayrışma yaşanıyordu. Bu durumda bu
infazlar eğer örgütü zayıflatmak, hizipleşmeyi derinleştirmek amacıyla
gerçekleştirildiyse bu gizli, acımasız tetik sahipleri kesinlikle boşa
çıktılar.
Katliamcı devletin en acımasız eylemi:
Qamişlo katliamı
12 Aralık 1980; Darbeden
kaçıp Celal Talabani örgütüyle ilişki kurup faşist cuntanın etkisini en aza
indirmek için direniş kanalı açmak isteyen KAWA örgütünün tepe yöneticileri
Kürt yurtseverler yardımıyla Rojava’nın Qamişlo kentine kadar giderler, orada
Ramazan Kabreş adlı yurtseverin evine konuk olurlar. Hepsi silahsızdır,
bir toplantı gerçekleştirip ne yapacaklarını planlayacaklardır. Aynı gece bir
Türk operasyon timi ve bir ağanın adımları aldıkları bu istihbaratı
değerlendirirler. Ve Cırnık köyündeki bu sıradan, yoksul Kürt evini kuşatırlar.
Sonuç: Ramazan Kabreş ve ailesinin
yedi üyesiyle birlikte KAWA örgütünün lideri Hüseyin Aslan ve hamile eşi Necla
Baksi ile sekiz yoldaşı katledilir. O gece on beş Kürt yaşamını yitirir. Hala
bu katliamın karanlıkta kalan yönleri aydınlatılamamıştır. Türk derin devleti
bu katliamcılığıyla pek tanıdıktır. Aynı yıllarda, aynı derin devlet Fransa’da
Ermenilere yönelik suikastlar yapmakta, Ermenilere ait iş yerlerine sabotajlar
düzenlemekteydi.
Belki Qamişlo’dan
Paris’e uzanan karanlık yolun sonunda terörist odakları görebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder