Türk devleti ile PKK arasında
yeni bir barış kapısı aralandı. Bu defa bu görüşmelerden umutlu musunuz?
Hükümet kanadı ısrarla "al-ver(mübadele)" den kaçındığını
görüşmelerin bu şekliyle yürümeyeceğini dillendiriyor. Bunu gerçekçi buluyor
musunuz? Her iki tarafın avantajları ve sınırlılıkları nelerdir sizce? Süreci
bu avantaj-sınırlılıklar sekteye uğratır mı?
@Kilite_Kou
Soruları sırasıyla ele almaya
çalışırsak; öncelikle bu meselenin bir yerinde bir şekilde etkilenen
birisiyseniz ve bu mücadelede kendinizi Kürt olarak bir taraf hissediyorsanız
umutlu olmak kaçınılmaz bir duygudur. Eğer umutsuzluk hakimse zaten Kürt
halkının doğal hakları için mücadele etmek de beyhude bir çabadan öteye
gitmeyecektir. Ama karşınızda türlü türlü oyunları olan, bu noktada yanına
aldığı Kürtlerle de güçlü bir duruş sergileyen bir devlet ve bu devletin
defalarca siyasi ikbalini uzatmak için
Kürt hareketini oyalama girişimleri aşikar. Bu oyunlar ve oyalamalar
dikkate alınarak ihtiyatlı olunmalı. Özcesi, ihtiyatlı bir iyimserlik
durumundayım. Hangisi daha ağır basıyor derseniz devletin bu girişiminden ve devlet
yetkililerinin söylemlerinden referansla umutsuzluk daha ağır basıyor.
AKP Hükümeti dengeleri çok iyi
gözeterek geçmişte Kürdistan’da var olan prestij yitimini dikkate alarak bir
ılıman iklim yaratma peşinde. Ilıman söylemler Kürdistan’a yönelik iken daha
sert, daha egemen, daha buyurgan ve mücadelede psikolojik üstünlük sağlamak
amacıyla Batı’daki kitlelere dönük tabirler kullanıyor. Hali hazırda bir pro
müzakere dönemi olduğundan müzakereden söz etmek mümkün değil. Ama müzakere
öncesi böylesi yaklaşımlar bir müzakerenin olmazsa olmazı güven verici
adımların atılmayacağı intibası uyandırıyor, ki Kürtlerin ihtiyatlılığı ve
umutsuzluğu buradan gelmektedir. Egemenin buyurgan ve küçümseyen tavrı. Müzakere
öncesi böylesi gel-gitler yaşanması doğaldır. Ama müzakere masasına
oturulduğunda herkes kartlarını ortaya koyar. O süreçte al-ver durumu söz
konusu olacaktır. Olmadığı takdirde bir müzakereden ziyade işbirliğinden
bahsedebiliriz. Haliyle hükümet kanadının “entegre siyaset” “PKK’nin ve
silahların tasfiyesi” yaklaşımı müzakere sürecini baltalayan bir yaklaşımdır.
Hükümetin şunu görmesi gerekiyor: PKK bir hak hareketidir ve bu haklar
doğrultusunda da milyonlarca halkı arkasına alarak halklaşmış bir harekettir.
Suriye’de destekledikleri çeteci-çapulcu sürüsü ile PKK’yi aynı sepette
görmeleri siyasi intiharlarına kadar götürecek bir süreci kendisiyle beraber
getirecektir.
Elbette her iki tarafın da
sınırlılıkları ve avantajları mevcuttur. AKP’nin sınırlılıklarına baktığımızda
yıllardır Türkçülüğün egemen ve buyurgan tavrının hem önceki hükümetler hem de
mevcut hükümet eliyle halklara massedilmesiyle birlikte sürecin Türk tarafında
yer alanların süreci kabulleri ve bunların iknalarının zorluğu AKP’nin temel
sınırlılığıdır. Nihayetinde AKP’nin bir siyasi parti olduğu unutulmamalıdır. Bu
süreç onay görmezse bu AKP’nin oy kaybı anlamına da geleceğinden rahatlıkla
hareket etmesini engelleyici bir unsur olabilir. Kaldı ki son süreçte AKP’nin
Kürt seçmenlerden boşalan alanı MHP’nin milliyetçi oylarla doldurmaya dönük
stratejisi , milliyetçi seçmenleri kaçırmamak için AKP’yi rahat hareket
ettirmeyeceği için bu da bir handikap olacaktır. Sözü fazla uzatmamak adına
AKP’nin bahsettiğim sıkıntılarının dışında devlet aklının durağanlığı ve
statükoculuğunun ilanihaye temsilcisi olması, TC ordusu ve kolluk kuvvetlerinin
hali hazırdaki “görevleri”nden(provokasyonlarından) dolayı PKK’ye ve sivil
siyasetçilere sürekli operasyon ve tutuklama yapılması AKP’nin sınırlılıklarını
oluşturuyor. PKK’nin sınırlılıkları ise avantajlarına nazaran daha azdır. Benim
nazarımda tek sınırlılığı illegal olması dolayısıyla rahat iletişim ve hareket
alanlarının olmayışı. Belki birçok kişi için Sayın Öcalan’ın devletin elinde
esir oluşu bir sınırlılık gibi görünse de Sayın Öcalan güçlü kişiliği ve
stratejik düşünme biçimiyle kendisini her halükarda muhatap aldırmasını bildiği
için bunun bir handikap veya sınırlılık teşkil ettiğini düşünmüyorum. Ama eğer
müzakere masasına oturulacaksa müzakerenin adilliği için bu koşulların
değişmesi gerektiği de açıktır. Bir diğer sınırlılık ise AKP’nin siyasi ve
yönetsel olarak doğrudan muhataplık yerine devlet kurumunun bir birimini bu
işin başına koşmasıdır. Bu durum KCK’nin siyasi pozisyonunu küçültücü bir hava
yaratıyor. Ama iş müzakere etmeye gelindiğinde bunun değişeceği beklentisini
taşıyorum.
Sürecin avantajlarına
PKK/KCK/Kürt Halkı ve AKP/Türk Halkı açısından ayrı ayrı bakmaktansa her
ikisinin uzlaşmasıyla ortaya çıkacak sinerjiyi görmek gerekiyor. Bir taraf
zulümden kurtulabilir, bir taraf zorla askere gönderilen çocuklarının ölümünü
görmekten kurtulabilir. Bu sorunun ortadan kalkması Türkiye’nin avantajına
olacaktır. Elbette bu süreci sekteye
uğratacak, önünü tıkamak isteyecek çevreler olacaktır. Bu sürecin sekteye
uğramaması için olası provokasyonlara karşı iki tarafın da
görüşmelere/müzakerelere provokasyonlar olsa dahi devam etme kararlılığını
deklare etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder