Soru: Türk devleti ile PKK arasında yeni bir barış kapısı
aralandı. Bu defa bu görüşmelerden umutlu musunuz? Hükümet kanadı ısrarla
"al-ver(mübadele)" den kaçındığını görüşmelerin bu şekliyle
yürümeyeceğini dillendiriyor. Bunu gerçekçi buluyor musunuz? Her iki tarafın
avantajları ve sınırlılıkları nelerdir sizce? Süreci bu avantaj-sınırlılıklar
sekteye uğratır mı?
@zinchen_
Daha önce yürütülen görüşmelerden
(İmralı ve Oslo) sonra açığa çıkan tablo dikkate alındığında, Kürt tarafındaki
temkinli yaklaşım anlaşılır. Kürtler açısından sözlerin çok da bir anlamı
kalmamıştır; bundan sonra somut adımlar esas olacaktır. Bu açıdan umuttan
ziyade - çünkü çözüm umudu her zaman
var(dı) - realist bir iyimserlik içinde olduğumu belirtebilirim.
İyimserliğin derecesi sürece bağlı olarak ya yükselecek ya da düşecektir.
Elbette hükümetin kafasına taş
düşmemiştir. Bu görüşmeler, istenen
sonucu vermeyen bir imha konseptinin başarısızlığın, dolayısıyla bu konsepte
karşı direnişin bir sonucudur. Bu açıdan bir bakıma AKP'nin 'zayıflığını'
ve Kürt hareketinin 'gücünü' gösteriyor. Ancak böyle bir dönemde 'güç' odaklı
bir tartışmanın sağlıksız olacağını düşünüyorum. Fakat örneğin Akdoğan'ın ve
ana akımda yazan bazı isimlerin görüşmelerle ilgili söylemleri, tam da böyle
bir 'biz güçlüyüz-onlar zayıf' denklemini simülatif olarak kurmaya dönük.
Mevcut durumda temastan söz
edilebilir. Önemli olan, bu ön görüşmelerin müzakerelere dönüşmesini
sağlamaktır. Abdullah Öcalan bunu en son protokollerle denediğinde karşı taraf
tecrit içinde tecrit ile yanıt vermişti. Şu unutulmamalı; devlet homojen bir
yapı değildir. Mevcut durumda ana akım medya üzerinden PKK'de gerçekte olmayan
çatlaklar var imiş gibi bir algı yaratılmak isteniyor ama AKP, cemaat, devlet
kurumları vs'deki heterojenlik önemli bir risk oluşturuyor diye düşünüyorum.
Tek bir yaklaşımdan söz edilemez. Söz konusu farklı yaklaşımlar içinde
gerçekten çözüm konusunda samimi veya en azından istekli olanı güçlendirip, hem
bu dönemde hem de olası bir müzakere sürecinde içeriden süreci tasfiye etmeye
çalışacak unsurların varlığını gözden kaçırmamak gerekiyor.
Kürt özgürlük hareketi bu açıdan daha homojen olsa da, iç diyaloğunun
sağlanması önemlidir. Dolayısıyla Öcalan'a yönelik tecrit içinde tecrit elbette
olası bir müzakere sürecinde ciddi bir olumsuzluğu teşkil edecektir.
Genel olarak mevcut durumda en
önemli husus, müzakere aşamasına ulaşılmasını sağlamaktır. Bence bu konuda
herkesin yapabileceği bir şey vardır. Farz edelim mevcut görüşmeler tamamen
tasfiye amaçlı olsun; o zaman görev, devletin çözüm yoluna getirilmesidir,
bunun için baskının oluşturulup güçlendirilmesidir. Aynı zamanda Kürt tarafı
açısından da çok zorlu bir dönem. Çünkü seni tasfiye etmeyi amaçlayanla masaya
oturduğunda, daha güçlü olmak zorundasın, bir nevi satranç oynarken karşı
tarafın yapacağı hamleleri belirlemelisin. Bu elbette bütün hareketi
ilgilendiren bir husustur.
Nihayetinde avantaj ve sınırlılıklara dair çok şey söylenebilir,
varsayımlar geliştirilebilir. Ama bir bütün olarak gerçek bir çözüm için bütün
koşulların uygun olduğunu düşünüyorum. Yeter ki bir müzakere sürecini
başlatma iradesi olsun. Müzakere başlangıcında tarafların niyeti bence sonucu
belirlemez. Çok farklı niyetler de olabilir. Ama bir kere masaya oturulduğunda,
siyaset sanatı kendini konuşturacaktır.
Görüşmelerin bu sefer daha dikkatli
ve kamuoyunun bilgisi dahilinde yapılması açıkası beni eski görüşmelere nazaran
daha çok umutlandırıyor. Yine de temkinliyim. Zira, Hükumet iç siyasi dengeleri
gözetip öyle hareket ediyor. Yine Kürt
siyaseti her ne kadar farklı mekanizmalarla işlese de nihayetinde orda da
siyasetin bildigimiz iç dengeleri ve rol kapma kaygıları var. Ayrıca bütün
bunların yanı sıra MİT'e tavır alan dış istihbarat örgütleri ve İçteki
uzantılarının bu girişimleri akamete uğratma çabaları her zaman mevcut. Bütün
bu durumlar gelişmelere temkinli ama yine de umutlu bakmamı sağlıyor. Alıp
verme ya da pazarlık konularına gelince bunlar hakkında konuşmanın erken
olduğunu düşünüyorum. Kimin avantajlı olduğu hususu, görüşmelerin kamuoyuna
yansıyan kısmı ile bizlere fikir vermez. Abdullah Öcalan'ın bir yılı aşkın
zamandır süre gelen sessizliğinin, bozuk koster olaylarının ve başbakanın idam
tartışmalarının hiçbirinin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Bütün bu veriler
aslında çok sıkı pazarlıklar ve çetin bir görüşme sürecinin yaşandığını ortaya
koyuyor. Muhtemelen görüşmeler belli bir olgunluğa erişmiştir ki kamuoyu ile
paylaşılmaya başlandı.
Şunu ifade edeyim, silahlı
mücadelenin varlığı şuan legal Kürt siyasetinin ve hükumetin ortak
dezavantajıdır. Hükümet hem maddi hem manevi yıpranıyor. PKK'nin de ciddi
kayıpları var. Ayrıca silahın gölgesi devletin bütün baskılarından daha fazla
yıpratıyor BDP siyasetini. Silah
olmazsa BDP ve Kürt siyaseti daha etkili mücadele edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder