Batı Kürdistan’da Kürt özgürlük hareketinin Suriye iç savaşından
yararlanarak birçok Kürt kentinde yönetime el koyması, TC hükümetinin Suriye
politikasında yeni bir durumla karşılaşması, PKK’nin de yeni durumu yeni bir
okumayla Rojava’ya siyasi ve lojistik destek vermesi, Kuzey Kürdistan’da TC
hükümetiyle PKK arasında hala süregelen çatışmasızlık görüşmeleri, çözüm
arayışları derken bir anda Güney Kürdistan hükümetinin önemli partisi KDP de bu
topa girdi. Aslında çoktan beri bu sürecin içindeydi ama seçimler dolayısıyla
Kürdistancı bir siyasi yaklaşım sergiledi. Önce ulusal kongre umutları dağıttı,
sonra TC baskısıyla ikide bir bu kongrenin ertelenmesine birçok gerekçeler
buldu. Seçimlerden sonra da kongre ve Rojava siyasetini TC hükümetiyle girdiği girdaplı
siyasi ve ekonomik ilişkilerden ötürü resmen Rojava’daki politik-askeri
stratejinin tam karşısına oturttu. Ulusal demokratik devrimi küçümseler, yok
saymalar, sınır kapatmalar, PYD’ye karşı uluslararası geniş çemberler atma, TC
hükümetinin iktidar partisiyle Bakur Kürdistan’ında Kürdistani partiye karşı
seçim çalışması yapmak gibi uzayan bir listenin mimarı oldu KDP…Tüm bunlar
olurken KDP aynı zamanda medya ve ekonomik gücüne dayanarak Türkiye KDP’si
kurma girişimleri içinde yoğun çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların nereye
gideceğini kestirmek güç. Eğer PKK’nin ulaşamadığı Kürtlere ulaşma gayreti ise
çok umut verici bir gelişme olur. Ama TC hükümetinin 2009 yılında Türk
aydınları ve kimi Kürt gruplarını oynattığı özel konsept gibi bir mizansen ise
şimdiden ölü doğum diyebiliriz. Çünkü 2009 konsepti çok çılgın bir TC
projeseydi. Binlerce Kürt’ü tutsak eden yüzlercesini dağlarda imha eden tüm
politik Kürdistancı yaklaşımları yasaklamak isteyen bir konsept Kürtler
nezdinde pek itibar görmedi. Devletin masalarında PKK’yi zayıflatmak isteyen
eski solcu Kürtler bir anda PKK’yi solcu olmakla, milliyetçi olmamakla
suçladılar. Bunların payandası olduğu Türk liberal ve milliyetçi gruplar da PKK’yi
Ergenekon’a yamama öyle itibarsızlaştırma gayretindeydi. Bu akılsızlıkları hala
sağda solda devam ediyor. PKK, tüm bu saldırılara Öcalan’ın duygu ve fikir
dünyasıyla paralel bir olgunluk göstererek boşa çıkardı. Daha devasa bir siyasi
askeri güce oluştu. 4 parça Kürdistan’ın en büyük siyasi ve askeri gücü olma
yolunda… Hala PKK’nin karşıtı güçlerle aynı hizaya gelerek mücadele ettiğini
sanan Kürt gruplar var. Şimdilik Rojava’da PYD’yi ve YPG’yi rejimle ortaklıkla
ve PKK’yi Türkiye’de solcularla ittifak yapmakla suçluyorlar. O kadar gülünçler
ki ittifakın siyaset teorisi kapsamındaki anlamını bile bilmezler. Konuya dair
3 yazı yazmıştım. Bu bölümde Türkiye devrimci güçlerinin Halepçe soykırımı
karşısındaki tavrını Güney Kürdistan’ın doğuşuna solcuların yaklaşımına
örnekler vereceğim. Sola yönelik çok güçlü eleştiri argümanım var, lakin bu
solu hiçleştirmeyi gerektirmez. Nihayet Güney Kürdistan, Doğu kürdistan ve Batı
Kürdistan’ın siyasi direniş tarihleri egemen ulusların soluyla ittifakla
geçmiştir. Bu, dünyanın her tarafında olağan bir durum. Solun dünyaya yetersiz
de olsa bakış açısıyla ilgili… İdeolojik politik detaylarına girmeyeceğim.
Güney
Kürdistan’ın doğuşuna Türkiye devrimci güçlerinin yaklaşımı:
Halepçe soykırımın devam ettiği yıllarda bugünkü hükümetin,
sağcı liberallerin, muhafazakarların biricik üstadı Turgut Özal hükümeti
iktidardaydı. Der Spiegel dergisi Ekim 1988 yılındaki bir haberinde Türk
hükümetini Irak’ta kimyasal silahların kullanılmasını gizlemekle suçluyordu.
ABD, Fransa, Finlandiya, Japonya, İngiltere Kürdistan’da kimyasal silah
kullanılıp kullanmadığını denetlemek için bölgeye heyet gönderme girişimlerini
Irak hükümeti, Türk hastanelerinin ve hükümetinin raporlarını göstererek
yalanlamaya çalışıyordu. Türk kamuoyu derin bir sessizlik içinde değil,
Kürtlere karşı derin bir öfkenin ve nefretin içindeydi. Türk basını ve Türk
hükümeti “Kürt mültecilerin mali
külfetini” haber yapıyordu. O dönem PKK’nin desteklediği herhangi bir dergi
ya da gazetesi yoktu. Zaten bu gücü de yoktu. Sadece Türkiye’deki sol dergiler
ve yayınlar üzerinden eylemsel gücüne dayalı olarak kendisini ifade etmesine
rağmen Bakur kürt kentlerinde PKK’ye yakın çevreler yabancı basına mültecilerin
durumlarını bildiriyor, cezaevlerindeki PKK’li ve solcu militanlar ise açlık
grevleriyle soykırıma dikkat çekiyordu. İnsan hakları derneği ise SHP ile ortak
eylemler düzenliyordu. Kürt vekiller dönemin SHP’si içinde ses çıkarmaya
çalışıyorlardı. Bunların başında Ahmet Türk ve Adnan Ekmen geliyordu.
“SHP
İstanbul il Örgütü’nün,
İstanbul’daki Irak konsolosluğuna siyah çelenk
bırakma
eylemi polisin şiddeti baskısıyla
ve engellemesiyle karşılaştı. SHP İstanbul il örgütü yöneticileri polis tarafından tartaklandılar. Aralarında
SHP Kars milletvekili Vedat
Altun, SHP
İl Başkanı Ercan Karakaş, ilçe başkanları ve partililerden
oluşan 60 kişilik
bir gruba karşı polis yoğun bir saldırıya geçti. Çelenklerini parçaladı. SHP'lilerle konsolosluktaki
Iraklı görevliler arasında da mücadeleler oldu. (Milliyet,
4 Eylül 1988)
“ İnsan Haklan Demeği Genel Başkanı Nevzat Helvacı ve Ankara İnsan Haklan
Demeği Başkanı Muzaffer ilhan
Erdost'un Irak Kürtlerinin Türkiye'ye sığınmalarına
ilişkin olarak 6 Eylül 1988'de Ankara'da yaptığı basın
toplantısı, ertesi gün hiçbir gazetede yer almadı”
7 Eylül 1988 günü, Emeğin
Bayrağı, Yeni Çözüm, Yeni
Demokrasi, Çağdaş
Yol,
Yeni öncü, Gençlik Dünyası, Emek Dünyası, Yeni Açılım, Medya
Güneşi dergileri İstanbul’da Irak Konsolosluğu'na siyah çelenk bırakarak
Kürt soykırımını protesto ettiler. Polisler bu eylemi engellemek için pek çok
önlem aldı. Zafer Isfendiyarlı gözaltınaalındı, işkence gördü. (Emeğin
Bayrağı, Ekim
1988 Sayı
8 s. 4)
“Emeğin Bayrağı ve Yeni Çözüm dergileri,
Adana'da bir basın toplantısı
düzenleyerek,
Güney Kürdistan'daki soykırımı lanetlediler. Polis bu eylemleri engellemek için olağanüstü
önlemler
alıyordu.
Ve kuşkusuz, günlük basın bu açıklamalara hiç yer vermiyordu. Türk yönelimi,
"soykırıma karşı protesto" eylemlerine bile tahammül
edemiyordu.” İsmail Beşikçi,
Devletler Arası Sömürge: Kürdistan
"Demokrasi
için Kadın
Demeği (DEMKAD'ın basın açıklaması ise, "Türk-Kürt Halklarının
Kardeşliği Engellenemez! Kürt Halkına
Yönelik Soykırım ve Katliamlara Son!"
başlığını taşıyor. " (İsmail Beşikçi, Devletler arası sömürge : Kürdistan)
Gaziantep, Diyarbakır, Eskişehir, Sağmalcılar
ve birçok cezaevinde PKK’li ve birkaç sol örgüt tutsakları günlerce süren açlık
grevleri düzenlediler. Açlık grevleri basına yansıyor, oradan da Kürtlere ve
onların dostlarına… Mülteciler için kampanyalar düzenleniyordu. Ama çok cılız
kalıyordu. 2000’e Doğru dergisi ise Kürt
göçmenlerin yaşadığı sorunları neredeyse haftalık özel eklerle veriyordu. Birçok
gizli saklı suç sayılabilecek olay bu dergiden ifşa edilme imkanı buluyordu.
Tempo ve Nokta dergileri de Perinçek’in dergisinden sonra olayın tüm
boyutlarıyla ilgilenmeye başlıyordu.
Dönemin bazı dergilerinden haberler:
(resmin üstünü tıklayarak büyütünüz)
(Yeni Çözüm, Eylül 1988, Yıl 2 Sayı 17 s. 28) Bu dergi, bugünkü
DHKPC’nin öncesi Devrimci Sol geleneğine aittir. DEMKAD de bu geleneğin kadın
örgütü. Derginin Kürdistan haberleri sürekli devam ediyordu. Dergi ayrıca özel
Kürdistan ve Halepçe sayıları da basmıştır. O dönem üniversite gençliği
arasında epey okunan bir dergiydi.
(resmi tıklayarak büyütünüz)
Toplumsal Diriliş, 15 Ekim 1988 Sayı 5 s.8-10 (Bu dergi
Günay Aslan’ın da katkılarıyla PKK’ye yakın basın mensuplarının bir eseridir.
Tüm yayınlarında Güney Kürdistan’ı işlemiştir. Merak edenler derginin
bildirilerini İsmail Beşikçi’nin Devletler Arası Sömürge Kürdistan’dan
okuyabilirler)
Medya Güneşi, 1988, eski Kürt örgütlerinin basın yayın erbabı tarafından çıkarıldı.
Yeni Demokrasi dergisi
Yeni Demokrasi dergisi TKP/ML-TİKKO
çizgisine aitti. Kaypakkayacı çizgiydi. Bunlar dosya ve haber başlıkları. Bu sayılarda
ayrıntılı analizler yapılmıştır.
Bu
tip yayınlar o dönem bayağı vardı. Bu yazıları yazanların çoğu gözaltına
alındı, işkence gördü, hapse atıldı. Umulmadık suçlamalar yapıldı. Bazıları faili
meçhul cinayetlere kurban gitti.
Emeğin Bayrağı dergisi TKP/ML
Hareketine aitti. Bugünkü HDP bileşenlerinden ESP’nin geldiği damar…
Bugün PKK’nin ittifak siyaseti
tartışılacaksa bu bağlam mutlaka akılda olmalı. Öcalan’ı ve PKK’yi akıl dışı
suçlamalarla güya itibarsızlaştıran uyduruk Türk liberallerinin ve
muhafazakarlarının dümen suyundan gidip Kürtleri dilsiz, kör, sağır; bacaksız, kolsuz
bırakmanın anlamı yok. Naylon partileşmeler değil, Rojava’da ve Rojhelat’ta ve
Bakur’da kardşlerinin özgür Kürdistan hayallerine ortak olan demokratik
partiler, örgütler kuralım, kurulmasını isteyelim. İttifak meselesi teknik bir
meseledir
Not: Kendim de çocuk yaşlarımdan itibaren şu veya bu biçimde ulusal mücadeleye tanığım. Bu yayınların çoğunu hatırlıyorum. O dönemki eylemleri de... Belgeli olması açısından İsmail Beşikçi'nin Devletler Arası Sömürge: Kürdistan kitabından yararlandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder