Ergenekon masalı:
-
Öcalan,
Yalçın Küçük, Perinçek ve darbeci generallerle zaman zaman görüştü.
Öcalan’ın Perinçek ve bu tayfayla görüştüğü dönemler 1989, 1990
ve 1991 yılları. Öncesinde Halepçe soykırımından ötürü 2000’e Doğru dergisinin
ve Perinçek grubunun Saddam rejimine karşı tavrı vardı. Halepçe soykırımından
sonra Kuzey Kürdistan’a göçen Kürtlerin sıkıntılarını, sorunlarını sadece
dönemin sol gruplarına ait yayınlar haberleştiriyordu. Öcalan, bu vesileyle
dönemin tüm sol gruplarına çağrı yapıp belli ittifaklar geliştirmek gerektiğini
belirtmiştir. Kimi gruplar bu çağrılara cevap vermiştir. Halepçe soykırımı sonrası, 2000’e doğru
dergisiyle beraber dönemin birçok solcu dergisi Saddam rejimini faşist ilan
etmiş, Peşmerge hareketleriyle röportajlar yapmıştır. Bu pratik zaman içinde
PKK/HRK/ARGK ile ilgilenmelerini de beraber getirmiştir. Bu ilişkiden en çok
yararlanan PKK tarafı olmuştur. Perinçek’in ya da Yalçın Küçük’ün “romantik”
diyebileceğim hayalleri neydi, bilmiyorum; ama PKK cephesi ve Öcalan “küçük bir
kanal” bulup metropollerdeki Kürt gençlerine ulaşmıştır. PKK, kendi
yayınlarında bulamadığı propaganda imkanlarını bu sol yayınlar üzerinden
bulmuştur. Daha sonara Öcalan ve PKK, TR solunu Türkiye devrimini yükseltmesi için her
türlü desteğe hazır olduğunu beyan etmişlerdir.
1993 yılında Talabani ve Kemal Burkay’ı yanına alarak ilan ettiği
ateşkes ise “generallere” “anlaşabiliriz” mesajıydı. Ama Türk aklı bu mesajı
PKK’nin zayıflığıyla algılamış, öyle değerlendirmiştir. Sonuç, Türkler açısından hüsran olmuştur. (Bunun siyasi sonucu böyle okunur.) Bu
ilişkiler üzerinden Öcalan’ı itibarsızlaştırma gayretleri gülünç bile değil. Bu,
ancak onun ve PKK’nin politik tutumunun ne kadar isabetli olduğunu gösterir. (Konuyu merak edenler Beşikçi’nin
Uluslararası Sömürge Kürdistan kitabını okuyabilirler.)
-
Öcalan MİT
ile görüşüyor, Barzani neden Erdoğan ile
görüşmesin?
Bu argüman kadar gereksiz bir
argüman yoktur. Öcalan’ın Erdoğan hükümetinin doğrudan yetki vermesiyle MİT ile
görüşmesi Barzani-Erdoğan görüşmesine denk değildir. Bunun karşılığı 1958 darbeci-devrimcilerle
Kürt özgürlük hareketinin görüşmesidir. 1961’de bu görüşmelerinin başarısız
kalmasıdır. 1969 ateşkesidir, 1970 otonomi anlaşmasıdır, 1975 yenilgisidir. Sonrasında
devam eden onlarca görüşmedir. Hepsi de başarısız olmuştur. Saddam rejimi ve
onun güvenlik bürokrasisi ile geliştirilen ilişkileri saymıyorum bile.
Barzani her
şart altında Erdoğan ile görüşür. Bunda sıkıntı
yok. Lakin bir seçim çalışması ile gündeme gelen görüşmelerin PKK, BDP ve PYD
cephesine karşı bir “yumruk”
çalışması olduğu da aşikar. Bunu hem KDP yetkilileri ve yayın organları hem de
Türk tarafının tüm medyası ve hükümeti açık açık dile getiriyor. Gerisi siyasi
tartışmadır. Öcalan ve PKK’yi aradan
çıkarıp daha düzgün argümanlarla bu görüşmeleri savunabilirsiniz. Yoksa anlamadığınız
bir tarihi hiçleştirerek ekmek yemek fena ve acınası bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder