Eğer 10 Mayıs 2011 tarihli Taraf gazetesi okuyanlarınız varsa neredeyse ağızbirliği etmişçesine birçok yazarın BDP’nin Kürt bölgelerinde “egemen siyasetinden” söz ettiğini de hatırlar. Siyaset teorisinde egemenlik, yani buyurganlık (domination) toplumsal dizaynda siyasi kurumsallaşmayı tepeden tırnağa örgütlemek, bu örgütler aracılığıyla muhalif olanı siyaset dışı unsurlarla tasfiye etmek demektir. Benim bildiğim, bölgede BDP ile diğer siyasi partiler arasında bir çekişme var, üstelik pek adil bir çekişme değil; idari ve askeri kurumların bazı yerlerde AKP, bazı yerlerde CHP (Tunceli-Varto vb.) bazı yerlerde MHP’yi açıktan refere eden taraftarlığı göz önüne alındığında Taraf yazarlarının haksız, vicdansız değerlendirmeleri Mustazaf-Der şahsında devlet güdümlü terörü teşvik etmek, bundan tarafı oldukları siyasi partiye kazanç sağlama şeklinde aşağılıkça bir niyeti rahatlıkla okuyabiliriz. Egemen siyaset, kendi meşruiyetini organize ederken çeşitli araçlar kullanır. Bu araçlardan en önemlisi aydınların nitelikli entelektüel gücünden yararlanmak… Fiziki baskılar, siyasi baskılar, sosyal baskılar ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın aydınların ikna gücünden yararlanan iktidar sürekli madalyonun çamursuz tarafını gösterir.
Murat Belge’den başlayıp Taraf’ın paçoz liberallerine sirayet eden iktidarın ikna araçlığı Hizbullah’ın tarihsel konumunu, devletle, ergenekonla, generallerle ilişkilerini unutturmak adına ,AKP’ye siyasi avantaj sağlamak üzere PKK’yi bile BDP’den sempatik gösteren yaklaşımlarıyla entelektüel kirliliğin daniskasını sergilemişlerdir. Seçtikleri sözcükler ne kadar çarpıcı olursa olsun, anlam yükledikleri cümleler ne kadar teorik olursa olsun vermek istedikleri mesajı Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu vermişti: “siyaset dışı unsurlara yol görünüyor.” gibisinden… Kerameti kendinden menkul tespitler, sözler, tehditler… Eğer bölgede devlet hegemonyası dışında birbirinden bağımsız iki gücün çekişmesi olsaydı bu durumda BDP’nin baskın siyasi anlayışına giderek egemen siyasetin dili diyebilirdik. Ama BDP, en doğal politik araçlardan bile yoksun bırakılırken konuyu bu minvalde tartışmak akılsızlıktır desem abartmış olmam. İktidarın politik kurumlarını sıralarsak:
- Anayasa
- Terörle Mücadele Kanunu
- Güvenlik aygıtları
- Yargı kurumları
- Hükümet gücü
- Yerel mulatolar (korucular vb.
- Siyaset dışı unsurlar
- Okullar
- Camiler
Bunların varlığı bölgede herhangi bir demokratik düzeni tesis etmeye yönelik değil, asimilasyonun farklı biçimlerini örgütlemeye yöneliktir. Bu kurumların mevcut haliyle varlığı dönüştürülmeden BDP’yi egemen siyaset teoremi çerçevesinde değerlendirmek cin Yıldıray ve şürekasının hümanizması olsa gerek.
Şöyle bitireyim: Aslında Melih Altınok şeker, çevresi zehirdir. Belki de genç Kürtlerin, insaf sahibi liberallerin, yoksulların, çiğ de olsa solcu gençlerin bu arkadaşımızdan haliyle beklentileri olacak ama o, tüm dirayetini, tüm enerjisini, sahip olduğu bilgeliği bir çırpıda hegemonyanın pazarlarında piyasaya çıkarmıştır. Evet, sanırım ülkede “sol açık” olmak böyle bir şey.
1 yorum:
cok tesekkurler ilginc
Yorum Gönder