“—Köpeği başıboş salıvermenin ne demek olduğunu size göstereceğim! Emirlere boyun eğmek istemeyen bu gibi baylara dikkat etmenin zamanı gelmiştir! Bu keratayı bir cezaya çarptırırsam köpeğin ve başka serseri hayvanların ne demek olduğunu öğrenir! Ben ona hanya ile konyayı gösteririm!!” Bu cümle Çehov’un Bukalemun öyküsünde, bir kuyumcu işçisi olan Hrukin’i ısıran köpeğe kızan Komiser Oçumelov’a ait. Kanuna, “Isırmak serbesttir.”diye bir madde konmayınca köpeğin kime ait olduğu önem kazanacaktır. Oysa kanun adamı Oçumelov, “Aç köpek fırın deler.” Sözünden bihaber mi, değil elbette. Maksat vatandaşın huzur ve güvenliğiyle ilgilenmek… Saint Petersburg meydanı bu olayın ardından büyük bir kalabalığa ev sahipliği yapacaktır. Kalabalıktan biri köpeğin General Jugalov’a ait olduğunu söyleyince Komiser Oçumelov’u ter basar, paltosunu çıkarır, yardımcısı Yeldirin’e verir. Ardından hışımla kuyumcu işçisi Hrukin’e döner:
- Seni nasıl ısırabilirdi o? Senin parmağına yetişebilir mi? O ufacık bir şey, sen nah, dev gibi adamsın! Besbelli bir çiviyi kurcalayıp parmağına batırdın, sonra da aklına bir yalan uydurmak geldi, der.
Bu tavır değişikliği değil de Hrükin’i kendisine çivi batırmakla suçlaması pek yabancı bir suçlama değil gibi geliyor bana. Mesela ormanlık alanda kuzu otarırken kendiliğinden infilak eden bombaların öldürdüğü küçük çocuklar, kendi bassın diye yola döşedikleri mayınlara can veren Kürt çocuklar… Henüz ilkokul çağında devleti yok etmeye ayarlanmış, kendi bedenine terorist kurşunlarını saydırmış Uğurlar… Bizim savcıların, poli şeflerinin genetik kodları Oçumelov’a gider mi bilinmez ama zihin kodları 1900’lerin bu küçük Rus memurlarına dayandığı kanıtlanabilir.
Bu arada yardımcı Yeldirin General Jugalov’un köpeklerini bildiğini, bu köpeğin ona ait olmadığını söyler komiserine. Zira generalin köpekleri av hayvanıdır, cinstir, tüylüdür, bakımlıdır; oysa bu öyle mi, bu tazı, benzi beti soluk bu tazıdan general köpeği olmazmış. Oçumelov’a göreyse, böyle tüyü bozuk bir köpek Moskova’ya düşse kanuna bakmaz gebertirlermiş. Yine döner Hrükin’e:
- Hrükin, sen zarar gördün, bu işi böyle bırakma... Ağızlarının payım vermeli! Zamanı geldi... (Köpek sahiplerini tehdit ediyor)
Bu arada yardımcı Yeldirin sesli düşünmeye devam eder, köpeğin generale ait olabileceğini iddia eder. Kalabalık da yardımcıyı onaylar. Oçumelov üşümüş olacak ki az önce çıkardığı paltosunu yine giyer. Bu defa yüzünde soytarılara has bir mahçubiyetle:
- Onu generale götürür sorarsın, benim bulup gönderdiğimi söylersin... Belki değerli bir köpektir, eğer her önüne gelen ayı sigarasını burnuna tıkarsa çok geçmez bozulur. Köpek nazik mahlûktur... Sen de, odun herif, indir elini! O anlamsız parmağını ne gösterip duruyorsun!' Suç sende!
Tabi bizim savcılar, şefler, köşe yazarları bu arada durum değerlendirmesi yaparlar. Gelir gider dengesini hesaplarlar. Sonuçta Oçumelov ile aynı düşünceyi paylaşmaktan sakınca görmezler. General, Norşing derse bizimikler neden demesin, general asgari demokrasi der bizimkiler ileri demokrasi der. Neyseki Norşing artık Güroymak olarak anılabilir. Nasılsa küçük, tüysüz bir ilçe, kış mevsiminde Tanrı küfretsin diye öylece ovanın ortasına kurulmuş bağnazların yaşadığı, tarihsel olarak hükümetlerimize, milli birliğimize sövüp saymış bir ilçe, Norşing yaparlarsa milli birliğimize kast eden güruh yeniden iki ayak üstüne kalkmış bir köpeği anıdırır…
Bu arada az ileriden generalin aşçısı Prohor görünür. Prohor böyle bir köpeğin generale ait olması için birkaç estetik ameliyat geçirmesi gerektiğini, siyah tüylerinin alınıp beyaza boyanması gerektiğini, her kemiğe atlamamsı gerektiğini söyler. Oysa altı üstü bir kuyumcu işçisinin parmağı koca bir generalin köpeğinin yemi olur mu! Elbette olmaz.
Oçumelov:
- Serseri bir köpek bu! Lâfı uzatmanın anlamı yok...Ben serseridir diyorsam, demek, serseridir...
Prohor devamla köpeğin generalin kardeşinin köpeği olabileceğini belirtir.
Oçumelov:
— Ya, generalin kardeşi teşrif buyurdular, öyle mi? Vladimir İvaniç, ha? diye soruyor, yüzünü yumuşatarak. Fena köpekcik değil... Ne de çevik şey...
Böylece Hrükin bir pazar sabahı parmağını generalin kardeşine olduğu iddia edilen tüysüz bir köpek tarafından ısırılmakla kalmaz, üstüne huzur, güvenlik, birlik, asayiş adına bir de tehdit edilir.
Bu olay Beşiktaş Meydanı’nda yaşansaydı muhtemelen “Açık kaba it değer.”şiyarına uygun olarak ünlü, şanlı, ekonomist, felsefeci,ideolog, gazeteci, patoloji teşhisçisi doktor gazeteci, polis şefi kıvamındaki aydınlarımız ya üstünü örter ya da ileri demokrasi ve istikrar adına hepsi Oçumelov’un aklını kiralardı.
“Yetmez ama evetçiler” ise köpeğin Hrükin’i ısırmasına da aynı sloganı kullanabilirlerdi.
Biz boykotçular olarak hep şöyle diyeceğiz: “Ak köpeğin (itin) pamuk pazarına (pamuğa, pamukçuya) zararı vardır. #Mutki
LermontovL, 3 Şubat, 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder