“İnsanlar kendi
tarihlerini kendileri yaparlar; ama kendi keyiflerine göre kendi seçtikleri
koşullar içinde yapmazlar, doğrudan geçmiş sosyal, ekonomik, kültürel sorunların
günümüzde ortaya çıkardığı dinamiklerle yaparlar. “
Karl Marx
Soru: Mısır’da 2011’de Mursi de ordunun desteğini alarak seçime gitti ve kazandı, bugün aynı ordu Mursi’ye karşıdır. 2011’deki ordu desteği darbe değil midir?
-
Darbeleri
çözümlerken genelde asgari demokratik koşulları yok sayarak, temel siyasi hak
ve özgürlükleri gasp eden militarist yapıların sivil alanlara müdahalesi olarak
tanımlıyoruz günümüzde. Diktatörlüğe karşı ordu ve benzeri kurumların demokrasi
yanlısı gruplarla işbirliği yapması son derece meşru bir olaydır. Yalnız burada
ancak siyasi bakış açısı farkı olabilir. Ordu, siyasi iktidarla yetki mi
paylaşmalı yoksa siyasi iktidarın emri altında hakem unsurların güvenlik
mekanizması mı olmalı? Demokratik olgunluğa erişmiş siyasi oluşumlar orduya
ikinci rolü uygun görür. Ama diktatörlüğe karşı olmasına rağmen egemenlik
araçlarını seçimle ele geçirmesine rağmen, sınıfsal-sosyal-kültürel
bileşenleriyle geniş bir siyasi ittifak kurup otoriter bir düzen tesis etmeye
çalışanlar orduyla iktidar paylaşımına gider ki biz, buna “devrimi göt etmek” diyoruz.
Örnekleri var mı var? Sovyet ordusu da siyasal iktidara ortak bir kuruluştur.
1825 yılındaki Dekabrist darbe girişimi bir grup subay-aydın-tüccar
karakterliydi. Serbest seçimler, genel oy hakkı, sendikal ve sosyal özgürlüklerin
olmadığı bir dönemde çarlığa karşı elbette bugün saygıyla anılacak bir cuntadır.
Soru:
Mısır’daki 2.devrimci girişim ordunun
desteğini aldı diye gerici mi?
-
Evet,
gericidir. Mısır halkı 2011 devrimiyle en azından çok partili, serbest seçimli,
genel oy hakkılı bir düzen kurmuştu. Mursi’nin demokratik birçok kazanımı İHVAN’nın
siyasal egemenlik iktidarı için araçsallaştırması (cafcaflı olsun diye
hegemonya demeliydim) zaten Mısırlıları meydanlara dökmüştü. Çok saygın
gösteriler yapılıyordu, insanı heyecanlandıran gelişmeler yaşanıyordu. Mursi’nin
meydan-sokak gücü karşısında direnci kırılma aşamasındayken darbeci ordu
devreye girdi ve bir devrimin demokratik ruhunu paramparça etti. Çünkü ordu
siyasi iktidarı paylaşmayı, herhangi bir hükümetle statüko oluşturma çabasına
girmiştir. Bundan ordunun bu rolü kesinkes tasfiye edilmeden sermaye-ordu-parti
ortaklığıyla oligarşik bir düzen kurulur.
İHVAN, orduyla da anlaşsa, uzlaşsa bu oligarşik düzen tehlikesi geçmeyecektir.
Soru:
Cuntaların tarihte hiç mi
devrimci-demokratik düzen yaratma gibi bir amacı olmamıştır?
Bu
konuda bildiğim tek örnek Portekiz’deki nisan Devrimi’idir. Orada da
diktatörlük tüm kurum ve kuruluşlarıyla ayaktaydı. Çok partili seçim yoktu,
genel oy hakkından Portekizliler yoksundu, sendika kurma yasağı vardı. Dernekler
ancak devlet destekli olabiliyordu. Siyasi hak arayanlara yönelik korkunç
baskılar vardı. Sömürgelerde canavarca uygulamalar vardı. Mali, Gana ve Angola’da
Portekiz ordusu komplolarla kitle kıyımları yapıyordu. Bu bunalım döneminde
(1974) Angola’daki komünist isyancılar Portekiz ordusunu yenilgiye uğratınca. İçeride
bir grup subay, Trcokist, sosyalist, liberal siyasi oluşumlarla gizli bir işbirliğine
gitti ve oldukça başarılı bir devrim yaptı. Kansız olmasına azami düzeyde özen
gösterildi. Portekizlilere eşitlik, özgürlük, adaleti getirdi. Onlara muazzam
bir anayasa armağan etti. Devrimci subaylar demokrasi ön şartıyla kışlalara
çekildi. Sömürgeler için de Portekiz
anayasasına “Baskının olduğu yerlerde başkaldırma bir haktır.” ibaresi yazıldı.
Bu, bir istisnadır.
Soru:
Batılı devletler darbeye darbe diyemedi.
Bundan sonra Avrupa bize demokrasi dersi vermeye kalkışmasıncıların tutumları
doğru mu?
-
Bu koca
bir gevezeliktir. Batılı devletler, Kenan Evren’i, Ziya Ül hak’ı,Videla’yı ve
daha nice haydutu desteklemiştir. Buna rağmen AB, demokrasilerden yana tavır
almıştır. Batılı devletlerin bu ikiyüzlülüğünden nemalanıp içeride
Kürt-Kürdistan sorunundan ötürü milli
baskıyı aklayamazsınız. Özellikle Türk sağının bu konuda ikiyüzlü tutumları
teşhire değerdir. 28 Şubat darbesinin mağdurlarından, Batı düşmanı Erbakan’ın
ve tayfasının Ziya Ül hak’a verdiği destek tarihsel bir kötülük olarak
hafızalarda. Yine darbeci sürecin mağdurlarından Erdoğan’ın askeri bürokrasiyi
geriletme çalışmaları takdire şayanken ikide bir “seçim-sandık-ou-özgürlük”
diye bağırmasına rağmen kendi iktidarının özel yasalarıyla Kürdistan’da
seçimleri adeta “statü” referandumuna çeviren DTP-BDP’ye yönelik darbeci
uygulamaları da hala capcanlı. Bize düşen demokratik kazanımlara yönelik her
türlü cuntacı girişimi ve onun fiili sonuçlarına karşı dünyanın her yerinde
ilkesel olarak karşı çıkmaktır…
İHVAN seçmeni ve yöneticilerinin darbe karşıtı direnişi yenilse de kazansa da tarihte seçkin bir siyasi davranış olarak yerini alacaktır. 4 gün önce meydanları dolduran Mısırlıları takdir ediyorken bugün o takdirin fazlasını İHVAN hak ediyordur. İHVAN'ın iktidar deneyimi eleştirilerimiz hala saklı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder