Social Icons

.

Pages

16 Şubat 2010

Ünlü Anlatım Bozuklukları

1. Deyimlerin yanlış kullanımı; Bir yazılı anlatıda en çok göze çarpan hataların ve bozuklukların başında gelir. Daha çok gramer konusundaki alt yapı eksikliğinden ileri gelir. Kısacası bilmemekten kaynaklı bir bozukluktur. Öğrenmek için azami bir çaba gösterilmeli diye düşünüyorum.


Örnekler;

Nefes nefese ya da soluk soluğa kalmak; Çok yorulmanın neticesinde nefes alamama durumuna düşme. Bazı amatör yazarlar bu deyimi “nefes nefese çarpışmak, bir cephede nefes nefese harb etme, kavga etme” yanlışına düşerler ki bu durumda kullanılacak uygun deyim “göğüs göğse çarpışmak ya da burun buruna gelmektir.”

Burnu kafdağında olmak: Kibirli olmak, burnu havada olmanın bir adım ötesi için kullanılır. Redaksiyonunu yaptığım bazı yayınlarda “başı kafdağında olmak” şeklinde bir yanlışlıkla kullanılır.

Burnunun ucunu görmemek: Çok sarhoş olmak ya da dalgın olmak anlamını karşılar ki bu konudaki en bariz yanlış kullanım, “kalabalıktan birini fark etmeme” anlamıdır.

Göze girmek: Bir kimsenin davranış ve yetenekleriyle ilgi odağı haline gelmesini belirtmek için kullanılır. “Çok başarılı biri olduğu için patronun gözüne battı.”cümlesinde koyu yazılı ifade “gözüne girdi.” Şeklinde düzeltilirse batma eylemini de kurtaracağız. “Göze batmak” deyimi ise “aşırı derecede görünür olmak, rahatsız edici biçimde uygunsuz görünmek” anlamına gelir ki ya bir sitem ya da eleştirel bir yan söz konusu.

Gözden ırak tutulmak ya da gözden ırak olmak: Bu ifade de “gözden uzak tutulmak” şeklinde yazılmamalıdır. Bu deyimdeki “ıramak” sözcüğü “uzak” sözcüğüyle birebir aynı anlamı vermez. Daha çok uzamak eyleminin nitelikli biçimi olan “uzakla(ş)mak ya da iki yer arasındaki mesafenin arası açılarak uzaması anlamını verir.

“Gözden nihan olmak” deyimi ise giderek kaybolma anlamını karşılar. Giz olmak, sır olmak, kaybolmak…

Gözleri çakmak çakmak olmak: Bu deyim de hastalıklı ve ateşli bir kimsenin ya da öfkeli bir kimsenin durumunu daha iyi anlatmak için kullanılır. Bazı gözünü sevdiğimin yazarları neşelenen kimseler için kullanırlar ki büyük hata yapmaktadırlar.

Ayrıca, “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…”ifadesini de “alma garibin ahını” diye yazamayız, yazarsak kıyamet kopmaz ama mazluma aybetmiş oluruz.

Karnı zil çalmak: Çok acıkmış olmayı anlatır. Midesi zil çalmak olmaz ki ama… Mide, karın içersinde bir organ ve acıkma esnasında zil rolünü zaten bu organ yapar.

İğne atsan yere düşmez deyiminde de güzellik olsun diye “çuvaldızı” yere atamayız, atarsak anlatmak istediğimiz kalabalık halleri iyi anlatamayız. Hani, o kadar kabalık ki 90-60-90 ölçülerinde ideal bir hatunu bile alacak yer yok meydanda anlamında, oysa çuvaldız dersek şu rakamları 10’a çarpmamız gerekecek.

Umutlanmak” sözcüğüne de gereksiz yere “etmek” yardımcı eylemini ekleyip “Boş yere umut etme.” Şeklinde cümlede kullanırsak olmaz, “umutlanma” demek yeterli.

Yine “tüyleri diken diken olmak” deyiminde “saçları diken diken olmak” denirse korku ve panik halini anlatma yerine fiziki müdahaleye uğramış saç şeklini anlatmış oluruz.

Şimdilik bu konuda aklıma gelenler yukarıda sözünü ettiklerim. Ama çok yaygın bir anlatım bozukluğudur deyimleri yerli yerinde kullanmama…



2. ANLAMDAŞ SÖZCÜKLERİ BİR ARADA KULLANMA;

Yüzyıllık cumhuriyetimizin hepimize dikte ettiği ve bir zamanlar en tepemizdeki sarışın başbakanımızın düştüğü anlatım bozukluğu türüdür. Ders kitaplarımızı hamaset sevici yazarlarımıza hazırlattığımız için bile bile lades oluyoruz da farkında değiliz.

Örnekler;

• “Ebru, çocuğun kulağına eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.”cümlesinde “fısıldamak” sözcüğü zaten alçak sesle konuşma anlamına gelir. Sonradan görmeliğe ne hacet canım…

• “Birlik ve beraberliğimize yönelik her türlü iç ve dış tehlikeyi savuracak, püskürtecek gücümüz ve kuvvetimiz mevcuttur.”cümlesi de hemen hemen her bayramda her seyranda her merasimde subaylarımızın ya da idari amirlerinizin dilinden eksik olmaz. Ekonomide önlem almayı nasihat eden bu cümle askeri ve sivil yöneticilerimiz dilde ekonomik davranabilseler sanırım insanlar birbirini daha iyi anlayacak. Şimdi yukarıdaki cümleyi bir de ben yazayım; “Birliğimize ve dirliğimize yönelik her türlü tehlikeyi püskürtecek gücümüz mevcuttur.” Bu kadar basit. Millete gaz vermeye ne hacet canım…

• “Milletimiz ve ulusumuz çok yaşasın.” Bu ifade de eski darbeci öğretmenlerimizin milliyet severlik duygusuyla defalarca bize öğrettikleri yanlışlardan biridir.

• “Ülkemizin ve yurdumuzun sorunları bitmiyor, tükenmiyor.” Bitmek anlaşılır da sorun tükenmek ya da sorun tüketmek neyin nesi oluyor anlamadım. Manavdan muz mu alıyorsun acele ediyorsun be teyzem, tükenecek olan muz gibi iyi şeyler mi yoksa kavanoza tıkadığın sorunlar mı?

• “Bu kız sanki Kürt kızı gibi…” Yeni yetme, budala gençlerimizin sözcük dağarcıklarına girmiş aynı anlama gelen iki ilgecin bir arada kullanılması da dilimize yöneltilmiş Sorosçu tehditlerdendir. Çiçek işlemeli kot giyen yoksul kızları sokakta, okulda, kafede Kürtlere benzeten mavi kanlı Türk gençlerine has bir kullanım…

3. SÖZCÜKLERİ YANLIŞ ANLAMDA KULLANMA;

• “Hükümetin AB yanlısı tutumu sayesinde kurda kuşa borçlu olmamız sağlandı.”AB’ye onurlu girişten söz eden ırkçı ve ulusalcı kesimlerin bariz anlatım bozukluklarına güzel bir örnektir. “Sayesinde” değil, “yüzünde” olacak, “sağlandı” değil “sonucu doğdu” olacak.

• “CHP ve MHP yüzünden hükümet, milli çıkarlarımızın farkına vardı.”cümlesinde “yüzünden” değil, “sayesinde” olacak.

“TEKEL işçilerinin hükümetimiz karşısındaki direnişi asla bizi özelleştirme yolundaki çabamızdan alıkoyamayacaktır.” “geri adım attırmayacaktır.” Ya da yolumuzdan bizi çeviremeyecektir.”şeklinde olacaktır.

Aşağıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcüklerin yerine parantez içinde verilmiş sözcükleri yazarak kullanınız.

• Zenginle yoksul arasındaki uçurum giderek artıyor. (derinleşiyor)

• Bahçeye ektiğin armut fidanı kurumuş. (diktiğin)

• Neslihan’ın tırnakları büyümüş. (uzamış)

• Nur, içeri girdi ve kendini tanıştırdı. (tanıttı)

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcükleri cümleden atınız.

• Tam üç beş kişiydiler.

• Bundan aşağı yukarı tam üç yıl öncesiydi.

Zaman zaman bu çok bilmiş edebiyat ve kültür kişiliğimi bir yana bırakıp bu tip sorunlara el atacağım...

1 yorum:

Ebru dedi ki...

Bir de Türkçe ve ingilizce sözcükler bir arada kullanılır of. kısaltmaları ve heman yanında uzun uzadıya halleri. (acep ben de mi yaptım şu an)
Örnek;
ÖSS Sınavı
GAP projesi aklıma ilk gelenler

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.