Social Icons

.

Pages

6 Mayıs 2011

PKK Köşe Yazarlarıyla Ateşkes Yapmalı


Son birkaç olay üzerinden ülkedeki akıl tutulmasını alıntılarla deşelim. Klasik milliyetçi yaklaşımları biliyoruz. Hoş Bahçeli bile aşağıda alıntı yapacağım kurbağa fikirlilerden daha ılımlı davranmıştır.
Başbakan’a kurşun barışı bitirir. Kastamonu’da Başbakan Erdoğan’ın seçim konvoyuna yönelik silahlı saldırıyı, Türk-Kürt barışını dinamitlemeye yönelik bir girişim olarak değerlendirmek gerekiyor.Kurtuluş Tayiz, Taraf, 6 Mayıs 2011
 Problem: Bu bir tespit falan değildir, bir gazeteci açısından barış isteyen politik bir dil hiç değildir. Bir defa HPG yaptığı açıklamada Başbakan’ı hedef almadığını açıkladı. Kendi kendine biçtiği barışçıl gazeteci rolüyle aslında savaş beklentisi içerisinde. Kürtlerden ve onun siyasi temsilinden bezmiş halde onların kararlı biçimde ezilmesini arzulayarak Başbakan’ın Kasımpaşalı duygularını okşuyor. Zira Kurtuluş’un gazetede izlediği yol AKP misyonuyla iktidarı güçlendirme hevesi… Üzerinde durmaya değmez.

“PKK şu ya bu nedenle misilleme, meydan okuma, çatışma çıtasını yükseltme gerekçeleriyle saldırılarını Türkiye'nin seçim alanına, demokratik alanına taşıma kapısını açmıştır. Bu kapının derhal kapatılması gerekmektedir. Aksi halde ortaya çıkacak tablo, siyaset kurumunu tahrip eder, siyaset dışı unsurlara yol verir. Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak, 6 Mayıs 2011
Problem: İlk bakışta önemli ve haklı bir eleştiri gibi görülebilir, ama sorun hükümete siyaset dışı unsurları çıkış yolu olarak göstermesi… O zaman siyaset dışı unsurlar tehdidi ancak bir kurmay toplantısında kamu güvenlikçilerinin önerisi olabilir. Siyaset dışı unsurlar neler?
a.    a. Operasyonlar (Zaten yapılıyor)
b.    b. Faili meçhul cinayetler ( Bu unsur KCK davasıyla keyfi tutuklamalara dönüştü.)
c.    c. Devlet destekli çete hareketleri ( Bölgede korucular ve kimi gruplar zaten bu işlevi görüyor)

“Haber Türk TV’de AKP’li Hüseyin Çelik’i izledim. “Bölge halkının yaygın taleplerinden Kürtçe eğitim hariç hepsini gerçekleştirdik, öğretim zaten serbest” diyordu.
Çelik’in sakin ve analitik üslubunu beğendim. Dediği de doğru. Çok önemli açılımlar yapıldı; bu açılımlar olmasaydı PKK’nın tabanı çok daha genişlerdi.
Taha Akyol, Milliyet, 5 Mayıs 2011
Problem: Hükumete akıl verenlerden biri de bu akılsızlığın, bu faşistliğin sahibi Taha Akyol’du. PKK’nin tabanı oldukça genişledi, bu genişlemeye zaten AKP’nin Milli Birlik ve Kardeşlik noktasından da öteye götürdüğü, Milli Ezmeye dönüştürdüğü ortadayken hala 1978 ülkücü kafasıyla bunları yazmak için nallanmak istenen kurbağa olmak lazım. Üstünde durmaya değmez.
Bu manzara karşısında söylenecek şey, ‘kefenleri giyip yola çıkalım’ olabilir mi? Allah esirgesin, iç savaşa mı hazırlanıyoruz? PKK eylemsizlik kararı almışken operasyonların sürmesi, gerilimi artırmaktan, can kaybından başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Bunu görmüyor muyuz? Kınamak, yaşamını yitiren polis memurunun hayatını geri getiriyor mu? Dahası, ülkenin bir yanı, yaşamını yitiren polis memuruna, diğer yanı yaşamını yitiren militanlara ağıt yakarken, barış ufkunu tümden yitirmiş görünüyoruz. Bu böyle mi sürecek? Bırakalım kefen kuşanmayı, acilen çözüm bulmaya çalışalım! Nuray Mert, Milliyet, 2011
Benim yazabileceklerimi Nuray Hanım gayet net kaleme almış. Nuray Hanımla Hükümet yanlısı diğer örnek yazarları karşılaştırırsanız  PKK’nin aslında Türk Basınıyla ateşkes yapması gerektiği gibi bir durum var ortada. Bunu ciddi bir öneri olarak yapıyorum.  Bir bütün Doğan, Çalık , Albayraklar  ve Gülen medyasının tek elden servis edilmiş haberlerini belirtmiyorum bile. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.