Social Icons

.

Pages

29 Haziran 2011

Dicle için aydınlar ve sanatçılardan 500 imza

Haziran 29, 2011   18:46

Dicle için aydınlar ve sanatçılardan 500 imza

ANF
18:01 / 29 Haziran 2011
İSTANBUL - Aralarında Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Taner Timur, Prof. Dr. Ferhat Kentel, Prof. Dr. Mesut Yeğen ve Doç. Dr. Nuray Mert’in de olduğu 500’ü aşkın akademisyen, gazete, yazar ve sanatçı YSK tarafından Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi ve seçilmiş vekillerin halen cezaevinde tutulmasına karşı imza verdiler.

500’ ü aşkın akademisyen, gazeteci, yazar ve sanatçı Hatip Dicle’ nin YSK tarafından milletvekilliğinin düşürülmesine ve seçilmiş vekillerin hala cezaevinde tutulmasına karşı imza verdiler. Toplanan imzalar 30 Haziran Perşembe günü saat 12:00' de İstanbul Galatasaray’daki Cezayir Restaurant’ ta düzenlenecek basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulacak.

İmza verenler arasında Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. Taner Timur, Prof. Dr. Ferhat Kentel, Prof. Dr. Mesut Yeğen, Doç. Dr. Nuray Mert, Doç. Dr. Maya Arakon, Ahmet Ümit, Balçiçek İlter, Tanıl Bora, Osman Kavala, İsmail Beşikçi, Jülide Kural, Derya Alabora, Aydın Çubukçu, Yeşim Ustaoğlu ve İbrahim Betil’ de bulunuyor.

İmzacılar, “78 bin oy alarak seçilen Hatip Dicle'nin YSK müdahalesi ile milletvekilliğinin düşürülmesi ve seçilmiş milletvekillerinin cezaevinde tutulmaya devam edilmesi, Türkiye'de barış sürecini baltalamakta aynı zamanda Meclis' in halkı gerçekten temsil etme işlevini ortadan kaldırmaktadır. Biz aşağıda imzası bulunanlar; halkın iradesine yönelik bu tutuma hemen son verilerek Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin iadesini ve seçilmiş vekillerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz” dedi.

ANF NEWS AGENCBu haber ANF'den alınmıştır.

© 2011 Ajansa Nûçeyan a Firatê

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.