Social Icons

.

Pages

19 Mart 2012

Kürt Sorunu Üzerine Söyleşiler

Aşağıdaki sorular Taraf gazetesi yazarlarından Yıldıray Oğur'a sorulmuş, 3.günün sonu olmasına rağmen bir cevap alınmamıştır. Kendisine daha sonra mail atmama rağmen negatif ya da pozitif bir cevap alamadım. Kendisinin cevap hakkı saklıdır, özeldir, dokunulmazdır. 
1. Politik yelpazenin neresindesiniz? 
2. Bol bol Kürt sorunu üzerine yazıyorsunuz. Sonradan yazdıklarınızı okuduğunuzda, "Ah, bunu böyle yazmalıydım." dediğiniz oldu mu? Mesela Pınar Selek ve Cafer Erçakmak üzerine yazdıklarınızı tekrardan gözden geçirme imkanı buldunuz mu? Niyetinizden ziyade bu yazıların politik algısıyla ilgili bu soru. 
3. Geçen yaz birçok yazınızda ana fikir olarak, "Türk sosyalistler, PKK'yi politik olarak desteklemezse, BDP, PKK'ye sert eleştirileri yapabilse PKK, silahlı mücadeleden vaz geçer." tezini işlediniz. Bunları inanarak mı yazıyorsunuz? Aynı mantıkla yapılan "Taraf yazmasa her şey güllük gülistanlık." gibisinden yapılmış tonlarca ulusalcı önerme var. Tepkileriniz genelde bu tip önermelere çok sert. 
4. PKK'nin kendi tarihinde kanlı bir süreç var. Hem içiyle ilgili hem de dışıyla ilgili... Sizin bildiklerinizin daha fazlasını sayabilirim. Lakin PKK ile devlet kıyaslarınızın haklılığına hala inanıyor musunuz? Mesela PKK'deki mekanizma; kitle ilişkilerini sekteye, tahribata yol açan her iç ve dış ölüm/öldürme aynı şiddet oranında cezalandırmak şeklinde işliyor. Bu, PKK'nin geçmişteki savaş hukuku. Devlet hukuku açısından böyle bir cezalandırma yok. Tüm kurumsal hukukuna rağmen. 
5. PKK ister kabul edin ister reddedin, Ortadoğu'da bir şekilde kendisini ideolojik-politik haklılığa inandırmış bir aktör. En azından kendi dışındakiler hesap-plan geliştirirken PKK'yi ciddiye almaları gerekir. Bu durumda PKK,  Suriye-BAAS rejimine sizin iddia ettiğiniz gibi ideolojik-politik yakınlık mı duyuyor yoksa Kürtlerin bu süreçten nasıl kazançlı çıkabileceğini mi hesaplıyor? 
6. Sık sık PKK'nin silah bırakması gerektiğini dillendiriyorsunuz. Bu çağrının iyi niyetli olduğunu biliyorum, ama ETA'nın 1978 İspanya anayasasına rağmen silahlı mücadele yürüttüğünü sanırım biliyorsunuz. Mesela İspanya anayasası gibi bir temel yasa talep etmektense Kürt hareketine bu çağrıyı yapmak fazlaca ulusalcı bir yaklaşım değil mi? Yine İRA ile varılan protokoller de ortada... 
7. Siz de Kürt bölgelerinde BDP'nin AKP ile yarıştığını mı düşünüyorsunuz seçimlerde? Herhangi bir seçim bölgesini ele aldığınızda BDP'nin devlet ve diğer partilerin oralardaki varlığıyla yarıştığını fark ediyor musunuz?(Memur, korucu, güvenlikçiler, Arap ve Türk nüfus) 
9. Bir yazınızda 1992 yılındaki PKK'nin ayaklanma stratejisinin yenildiğini yazmıştınız. Oysa bugün kazanılan onlarca belediye, 36 vekil binlerce kadın, eğitim, yardım örgütü 1992'deki o stratejinin sonuçları. Öcalan, tüm kazanımların canlı, dinamik döneme uygun propaganda ile belirlendiğini ama uzun vadeli sonuçları olacağı konusunda örgütü ikna etmiş bir lider.
8. Anayasal süreçlerin Kürt sorununun çözümü konusunda basamak olacağını düşünüyor musunuz? Varsa yetersizlikleri nelerdir?
9. Bu sorun konusunda temel çözüm öneriniz nedir?

Bu söyleşi  http://cengizchefikir.blogspot.com/ bu blog için sürdürülen sosyal medyada Kürt Sorunu ve Siyasetin İşlevleri konulu söyleşilerin devamı niteliğindedir. Katılırsanız sevinirim. Her yelpazeden birileriyle gerçekleştiriliyor. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.