Social Icons

.

Pages

3 Nisan 2012

Kore Savaşı’nda Türk Kamuoyundan Alıntılar:

Barışseverler Derneği adına Behice Boran: “Senatör Cain’in temasları sonucu oluşmuş bir havada asker gönderme kararın alındığı, bunun anayasal geçerliliği olmadığı ve Birleşmiş Milletler ile bu konuda herhangi bir anlaşma yapılmadığı ortadadır. Barışseverler Derneği olarak Hükümete, asker göndermek yerine Hindistan gibi arabuluculuk yapması çağrısında bulunuyoruz.”
Başbakan Adnan Menderes: “Bu barışsevenlerin sevdikleri barışın mahiyeti hakkında da malumâtımız tamdır. Komünist tecavüzleri Kore’de karşılamaya giderken içimizde aynı mahiyetteki tahrikâtın manasını Türk umumi efkârı anlamakta ve hükmünü vermekte elbette
Yanılmayacaktır.”
Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü: “Barışseverlerin amacı Türklerin mukavemetini yıkmaktır.”
Milliyet gazetesi başyazarı Ali Naci Karacan: “Bizi hayrete düşüren memleketimizde komünistlerin parlak siyasi fikirleri değildir. Bizi asıl hayrete düşüren Türkiye’yi Bulgaristan, Romanya, Macaristan sanan bu cins mikropların memleket bünyesi içinde –DP iktidara geldikten sonra dahi hâlâ yaşayabilmek ve ortalığı zehirlemek imkanını bulabilmeleri
keyfiyetidir” diyerek konu hakkındaki düşüncelerini özetlemekteydi.”
(Bu yayınlar ve tepkilerden sonra Barışseverler derneğine soruşturma başlatıldı jet hızıyla Behice Boran ve arkadaşları 3 yıl 9ay gibi hapis cezalarıyla cezalandırıldılar)
Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Başkanı Can Kıraç: “Hak ve hürriyet yolunda girişilmiş olan bütün taahhütleri yerine getirmeyi kendisine vazife sayan bir milletin evlatları olmaktan duyduğumuz gurur sonsuzdur. Tür Gençliği dünya sulhunun tahakkuku için yapılmış bu hamlenin sonucunu ümitle beklerken, kendisine verilecek her türlü görevi başarmaya hazırdır.”
Milli Türk Talebe Birliği, Türk Gençlik Teşkilatı “Milliyetçi Gençlik olarak komünizmle mücadele edeceğimizden emin olunuz.” (Başbakana gönderdikleri destek telgrafı, MTTB başkanı Bedri Baykam’ın babası Suphi Baykam’dır. Daha sonra CHP’de siyaset yapacaktır.)
Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki: “Komünistliğe karşı gelebilecek en kudretli silah, iman ve ruh kuvvetidir. Hakiki bir müminin komünistlik fikirleriyle ve icraatıyla
bağdaşabilmesine imkân yoktur. Kore’nin Allah yolu” olduğunu ve orada hayatlarını kaybedecek Mehmetçikler’in şehit sayılacaklar.” 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.