Alfred Rosenberg
, Rusya’dan Almanya’ya döndüğünde genç bir mimardı. Sovyet devrimine tanık
olmuştu. Savaş mağlubu Almanya’yı psikopat bir onbaşının kurtaracağına gönülden
inanıyordu. Hitler’in birahane toplantılarına yakından ilgi duydu. 1920’de
Hitler'in tasarladıklarına Alman halkının ilgi duymasını sağlamak için bir gazete
kurar: Völkischer Beobachter(Halkın Gözcüsü)… Rosenberg de bu
gazeteye yayın yönetmeni olarak atanır. Kısa sürede birahane faşistinden bir
halk kahramanı yaratmayı başarır. Rosenberg’e göre Alman ulusu genetik olarak
diğer uluslardan üstündür. Avrupa’nın ve dolayısıyla dünyanın tümüne sahip olma
hakkı doğaldır. Bunun için yıllarca Polonya ve Rusya’nın işgal edilmesi
gerektiğini, Yahudilerin tarihten silinmesi zorunluluğu konusunda milyonlarca
Almanın ikna edilmesinde önemli roller oynadı. Basit slogan, yazı, karikatür,
afişleme ve teşhir kutularıyla Yahudilere, komünistlere, çingenelere,
solculara, liberallere, demokratlara, eşcinsellere dünyayı zindan etmek
gerektiğine inanıyordu.
Bu genç mimar Almanların en eğitimlilerindendi. Yayın yönetmenliği yaptığı gazete 1941’e kadar 1 milyonun üstünde tirajla sattı. 1941’de Sovyet topraklarını işgalden sonra ise 2 milyona ulaştı. 1945 yılının mayısında faşistler savaşı kaybedince Rosenberg, Nürnberg mahkemelerinde yargılandı, 1946 yılında idam edildi. En büyük çalışması Norveç’te Hitler yanlısı bir darbe girişimi, Yahudilerin katledilmesine karşı çıkan kiliseleri hizaya getirmek oldu. Gazete yazılarındaki argümanları sıradan faşizmin şatafatları nutuklarıydı. Bizdeki düzen yanlısı gazetecilerden tek farkı güçlü bir lidere olan sonsuz inancıydı. Bizimkilere hala Erdoğan’ın süper güçlü olduğuna inanmadıkları için demokratik hümanizma kırıntılarını zaman zaman yazarlar. Ama alın Ertuğrul Özkök’ü, Yeni Şafak’ın yayın yönetmenini, Zaman’ın yayın yönetmenini ya da Mustafa Balbay’ı koyun Völkischer Beobachter gazetesinin başına her birinden rahatlıkla bir Rosenberg maketi çıkar. Onun kadar zekiler mi bilmiyorum… Uludere için binbir gerekçe üretenler rahatlıkla 1943 yılındaki katliamlar için de daha güçlü gerekçeler uydururlardı. Ağaca çıkmış keçinin dala bakan oğlakları…
Bu genç mimar Almanların en eğitimlilerindendi. Yayın yönetmenliği yaptığı gazete 1941’e kadar 1 milyonun üstünde tirajla sattı. 1941’de Sovyet topraklarını işgalden sonra ise 2 milyona ulaştı. 1945 yılının mayısında faşistler savaşı kaybedince Rosenberg, Nürnberg mahkemelerinde yargılandı, 1946 yılında idam edildi. En büyük çalışması Norveç’te Hitler yanlısı bir darbe girişimi, Yahudilerin katledilmesine karşı çıkan kiliseleri hizaya getirmek oldu. Gazete yazılarındaki argümanları sıradan faşizmin şatafatları nutuklarıydı. Bizdeki düzen yanlısı gazetecilerden tek farkı güçlü bir lidere olan sonsuz inancıydı. Bizimkilere hala Erdoğan’ın süper güçlü olduğuna inanmadıkları için demokratik hümanizma kırıntılarını zaman zaman yazarlar. Ama alın Ertuğrul Özkök’ü, Yeni Şafak’ın yayın yönetmenini, Zaman’ın yayın yönetmenini ya da Mustafa Balbay’ı koyun Völkischer Beobachter gazetesinin başına her birinden rahatlıkla bir Rosenberg maketi çıkar. Onun kadar zekiler mi bilmiyorum… Uludere için binbir gerekçe üretenler rahatlıkla 1943 yılındaki katliamlar için de daha güçlü gerekçeler uydururlardı. Ağaca çıkmış keçinin dala bakan oğlakları…
Faşist yayılmanın belki de en kötü şöhreti
Der Sturmer gazetesine aitti. Vicktor Klemperer “Nazizim ya da faşizm milyonlarca
kez kendilerine söylenen sözcükler, sloganlar, kalıplar ve cümlelere milyonlarca
insanın bilinçsiz bir şekilde bunlara inanmasıdır.” der. Klemperer, bu
analizini Der Stürmer gazetesinin Alman halkı üzerindeki negatif etkisini
araştırırken yapar. Bu gazetenin de faşist yönetici manyağı Julius Streicher’di.
1945 yılında Avusturya’da bir kasabada Amerikan askerlerince yakalanır. Nürnberg
mahkemelerinde yargılanıp asıldığında hala son sözü “Heil Hitler.”dir. Kudüs
Baş Müftüsü Hacı Emin el-Hüseyni aracılığıyla İslam dünyasını Nazileştirme
görevi de yapıyordu. HAMAS bugün hala bu psikopatların söylemlerini kullanır.
Türkiye’de azımsanmayacak sayıda Müslüman hala Julius’un ve Hüseyni’nin komplo
teorilerine inanır.
Kürtlere yönelik bu acımasız savaşta Türk
basını Der Stürmer seviyesindedir. Bunu ancak çetin zamanlarda bir tercih
yapmak durumunda kaldıklarında anlıyoruz. Ranya katliamı, Roboski katliamı, KCK
operasyonlarının anayasal ve hukuki dayanaklarının Almanların “nihai çözüm”
gerekçelerinden farkı yok. Alman basını
da 1933’e kadar aynen Türk basınının bu “kanun, yasa, devlet, kaos” terimlerini
kullandı keyfi tutuklamalar ve öldürmeler yapılırken. Şimdi sorum şu: Bu savaş
her gün giderek kızışıyor, kızıştıkça devlet cephesinden Kürtleri ezme
gerekçeleri daha milli daha dinsel vurgularla nitelenecek. Siz bu durumda
Führerin (büyük usta) basın dairesinden mi talimat alacaksınız?
Sizden de merhamet istemiyoruz. Sıramız geldiğinde, devlet
terörü için hayli inandırıcı mazeretler üreteceğinizi biliyoruz. Devlet teröristleri,
Tanrı'nın ve hukukun gücüne sahip teröristler, pratikte acımasızdırlar.
Teoride de tutarsızdırlar. Her iki durumda da itibarsızdırlar. Sizi yargılanırken
görmek bizi mutlu edecektir. İnanın sonraki nesiller bu acımasızlığınızı “bir daha
asla” diye anlatacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder