29 Aralık 2009
SEMERKANT, DÜNYANIN GÜNEŞE DÖNÜK EN GÜZEL YÜZÜ
"Bir anne adayı, sokakta hoşuna giden bir yabancıya rastlarsa, yiyeceğini elinden alma cesaretini gösterebilmeliydi. Böylece doğacak çocuk, onun kadar yakışıklı, onun gibi ince, uzun boylu; onun kadar soylu ve düzgün hatlara sahip olacaktı." Elinden kestanesi çalınan bu yakışıklı, Ömer Hayyam'dan başkası değildi. 1072 yazında Semerkant'ın Tütüncüler Meydanı'nda hamile bir kadın Hayyam'a yaklaştı tek bir söz söylemeden, çocuksu dudaklarından tek bir gülümse olmadan Hayyam'ın ellerinden birkaç kestaneyi kapıverdi.
Amin Maalouf'un 1988'de yazdığı "Semerkant" romanını okudukça Eski Türk kentlerini güçlü betimlemeler sayesinde izliyor hissine kapılıyorsunuz. Sokağın birinde aşırdığı elmayi göğsünde tutan bir çocuk, şehrin merkezinde bir meyhane, Çuhacılar Çarşısı'nda kandil ışığı altında süren bir tavla oyunu, İplikçiler geçidindeki çeşmeye eğilmiş yüzüne su deren bir katırcı, Tütüncüler Meydanı'nda şarap içtiği için bir grup serseri tarafından linç edilmek istenen İbn-i Sina 'nın talebesi Uzun Cabir... (Cabir, düşüncelerini açıkça dile getirdiği ve felsefe konusundaki duyarlılığından ötürü günlerce hapis yatmış, meydanda falakaya çekilmiş bir Buhara aydını aynı zamanda ...)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
self determinasyon,öz yönetim
20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen
self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları
hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk
ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür
öz yönetimin gerekçesi
Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin
Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin
uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil,
etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.
Reel Politik
Osmanlı Leaks
Pages
öz yönetimin tarihi
Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları
gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.