Social Icons

.

Pages

27 Ocak 2012

Roni Margulies'in "Evet, ama Evren yetmez" Yazısına Eleştiri

Bugünkü darbecilerin yargılanması üzerine yazdığınız yazı karşısında şaşkına döndüm. Bir siyasi tercih olarak yetmez ama evet tavrını anlamış, boykot tavrının doğru olduğuna hala inanan biriyim. Bu iddianame çürük çünkü;
a. 12 Eylül işkencelerinin tüm sonuçlarını yargılamaya niyetli değil
b. Kürtçeyi yasaklayan darbenin yarattığı kurumsal otorite ve karar mercilerini yargılamıyor.
c. Sıkıyönetim kanunlarını ve onun uygulama sorumlularını dert etmiyor. 
d. İdam cezasının uygulanmasına dair tek bir satır yok.
e. Delil olarak gösterdikleri bayrak darbe planı bir de bir iki delil dışında tüm kanıtlar; kitaplardan alıntılar, gazete yazıları falan...
f. Ben teknik olarak bilmiyorum ama kaynakça bölümünün yer aldığı bir iddianamenin varlığı komedi bile değil, yetmez aam evet diyenlerle alay etmektir. 
g. Sanırım size bu yazıyı yazdırmak için Yalçıner ve Müftüoğlu ifadelerine ihtiyaç duymuşlar. Ciddi bir iddianame Ökkeş Kenger(Şendiller) i tanık değil darbecilerle ilişkilerini, gizli devletle bağlarını soruşturma konusu yapar. 
   Siz de dünya demokrasi hareketlerini pekala ezber bilirsiniz. Dünyanın birçok yerinde darbeler ve darbeciler tam yetkili komisyonların yığınlarca veri ve delil toplayarak savcılara sunmasıyla yargılandı. Uruguay'ın 81 yaşındaki Alvarez'i ve diğer 80lik generaller anında hapsi boyladı. Arjantin'de 1985'te başlayan yargılama süreci geçen seneler yaşlı subayların hapsiyle doruğa çıktı ve yargılama; darbecilik-diktatörlük-darbecilerin tüm gayri meşru sonuçlarını mahkum ederek ilerliyor. Şili'yi zaten biliyorsunuz, normal erlerin kimlerden emir aldıkları, subayların CİA ve ABD menşeili değişik şirketlerle yaptıkları yazışmalar ve görüşmeler bile delil sayıldı. 
    YÖK yasa dışı bir kuruluştur. Sıkıyönetim Kanunu çerçevesinde kurulmuştur. Bu kuruluşla birlikte yüzlerce eğitim öğretim görevlisi darbe mağduru olmuştur. Sonuçları faciadır. 
    Daha yazacak çok şey var koca bir insanlık tarihini ters yüz ederek yapılan bir darbeyi sanki 3 çocuklu garip bir yaramazlar çetesi olarak kriminalize edip yargılama girişimini savunmak 1985 yılındaki Arjantinli Alfonsin taraftarlarının tavrından öte değildir. Bu ülkede üstelik Trockist yaklaşımları savunan, sosyalist inançlarından zerre şüphe etmediğim Roni Margulies bu iddianameyi savunmak durumunda kalıyorsa ne diyelim hocam? Ayıp diyorum, siz Ahmet Altan değilsiniz, Yıldıray Oğur falan da değilsiniz. Siz KCK operasyonlarının aynı darbenin çıkardığı yasalar ve hukuki yollarla, kişiliklerle devam ettiğini bilecek kadar aydınsınız. Yapmayın, etmeyin. 
   Darbenin en korkunç sonucu olarak idamları, 12 eylül mahkeme rejimini, işkencecilerini dert etmeyen bir yargılama darbe yargılaması değildir. Referandumda hükümete verilmiş siyasi ve moral desteği bir parmak balla karşılamaktır. 
  Not: Yoldaş Roni Margulies bu eleştirilerin tamamına katılmakla beraber haklı olarak bu iddianamenin arkasında durup müdahil olmalıyız, fikrinde olduğuna dair mail attı. Bunun yeni bir soruşturma süreci doğurabileceğine dair beni kısmen ikna etti. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.