Social Icons

.

Pages

17 Mart 2012

Kürt Sorunu Üzerine Söyleşiler 7

Bugünkü sosyal medya konuğumuz https://twitter.com/#!/kuntakinteden 

Kendinizi politik olarak nasıl tanımlıyorsunuz?
 Devrimci Marxistim.
Kürt sorunu hem bir ulusal sorun, hem sınıf sorunu hem de mevcut durumda demokrasi sorunudur. Bu görüşe katılıyor musunuz? Bu durumda bu sorunun giderek büyümesini neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle "Kürt sorunu" ifadesini kullanmıyorum, sorun Kürtler değil/Kürtler sorun değil çünkü, hatırlamakta fayda var. Devletin "sorunu" bu. Sorun mevcut tekci devlet yapısı. Kürtlerin kimliklerinden dolayı yaşadıkları sorunlar diye soruyorsun diye anlıyorum, evet katılıyorum çok boyutlu, vecheli sorunlar
Türkiye'de solun Kürt sorunundaki temel açmazları nedir? 
Türk solunun tamamı değil neyse ki ama ulusalcı/aydinlanmacı kesimlerinin kafası karışık, bunu kriz anlarında (özerklik ilanı/ seçim ittifakları) açıkça görebiliyoruz.
AKP'nin iktidara gelişiyle sol da hem Kürt sorunu konusunda hem de diğer kronik sorunlarda yeni fikirler, teoriler, pratikler geliştirmesi gerektiği konusunda çaba gösteriyor mu? Ya da buna ihtiyaç var mı?
Bu konuda öncü olması gereken sol değil Kürtlerin kendisi, bize düşen koşulsuz ama eleştirel destek vermek. AKP reformlar konusunda zorlanmalıydı açılım sonrasında ("Yetmez ama evet!") ama Türk solu gerici bir tutum alarak geleneksel laik elitin ideolojik ekseninde hareket eder hale geldi giderek. Oradan bir şey çıkacağını sanmıyorum, iş yine Kürtlere düşüyor. 
 BDP ve onu var eden Kürt siyaseti geleneğinin mücadelesi Türkiye'deki statükoyu çözdüğüne inanıyorum. Bu statükocu, ulusalcı güçlerin yenilmesinin bir nedeni de uzun süredir süren bu savaşta artık gizli saklı kalmayan kirli savaş yöntemlerinin deşifrasyonu oldu. Fakat yeni bir kirli mekanizma üretiliyor. Bu görüşüme katılıyor musunuz? Sizin bakış açınız nedir?
Bana daha çok eski yöntemlere bir dönüş var gibi geliyor daha çok, Açılımdan geri adım atıldıktan sonra daha da geriye gidileceği belliydi. Sonuçta AKP geçici, devletin Kürt politikası ise geleneksellesmis adeta, bunu sökmek için adım atabilecek kadar cesur bir hükumet gerekli ama böyle bir şey görünmüyor ufukta pek. AKP, Avrupa Birliği perspektifini de yitirdikce giderek bir baska devlet partisine dönüşüyor gibi görünüyor.

Sizi vatanseverci soldan ayıran temel farklarınız nedir? Bu farklar arasında Kürt sorununa bakış açısı var mı?
"işçilerin vatanı yoktur!" bizi ayıran bu. Etnik temele dayanmasa da "vatan" demek baskın bir ulusal kültür/dil/sınırlar demek, buradan Kürtlere de başka halklara da özgürlük çıkmaz.
BDP ve blok bileşenlerine yönelik eleştirileriniz var mı, varsa nelerdir?
Eleştiri değil ama yoldaşça bir hatırlatmam olur: AKP karşıtlığı yaparken reaksiyoner saflara düşmemeye dikkat etmek gerek, devletin asıl partileri olan CHP/MHP göz ardı edilmemeli.
Sosyal medyanın, özellikle twitterin kullanılma biçiminden memnun musunuz? Kürtler açısından eskiden gizlenebilen saldırıların artık rahatlıkla deşifre ediliyor olması özelliği var, Türklerin sağı solu nasıl bakıyor bu yeni medyaya?
Twitter önemli bir alan, çok işlevsel bir çok şeyi duyurmakta. Bazen sadece propaganda amaçlı kullanılması şahsen beni soğutuyor. Aynı seyleri defalarca yazanlar vs. Bir de ulusolcuların basmakalip düşünceleri ve "kankicilikleri" bazen tiksindiriyor. Türkiye'yi açıklamakta " sağ/sol" açıklayici bir ayrım değil bence, "ulusalcı/özgürlükçü" ayrımı daha belirleyici şimdi.
Kürt sorununun çözümüne dair anayasal süreçlerin değişmesinden umudunuz var mı? Bu konuda referans gösterebileceğiniz bir anayasa var mı?
Umut fakirin ekmegi! Anayasa konusunda sinikligi reddetmek lazım, herkes fikrini açıkça söylemeli; özerklik talebi vs. Konularda, bunların sadece seslendirilebilmesi bile olumlu çünkü. "Aklın kötümserligi, iradenin iyimserliği"
Sizden sorunun çözümü konusunda temel bir öneri alınsa bu ne olurdu?
Bunu Kürtler cevaplamalı, çünkü sorunu yaşayan onlar öncelikle, bize onların kararına saygı duymak ve barışı desteklemek düşüyor.

2 yorum:

Laikçi Aydınlanmacı Elit Solcu dedi ki...

Bu röportajda uzaktan da olsa düşünceye benzeyen herhangi bir şey var mı gösterebilir misiniz, gözümden kaçmış olabilir. "Türkiye'yi açıklamakta "sağ/sol" açıklayici bir ayrım değil bence" evet ya dünyanın her yerinde sağcılar aynı şeyi söyler. "Devrimci Marxism" nedir? Karın ağrısı mı? Yaftacılıktan başka numarası olmayan bu tür saplantılı kişiliklerden ne gibi bir katkı bekliyordunuz? Kusura bakmayın sevgili Lermontov, blogun seviyesi bayağı düşmüş. Bundan sonra daha az uğrarız...

Yıkıcı Tutku dedi ki...

Garip bir adla yorum yazmışsın. Sağ-sol elbette belirleyici değil. Biz günlük dil alışkanlıklarıyla sağ-sol derken birçok düşünceyi bir terime indirgiyoruz. Devrimci Marxizm, Marxizmin kapitalist ideologlarca kullanılmasına karşıt bir argüman. Ha, söyleşi veren arkadaşın fikirlerini beğenmeseniz, o ayrı.

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.