Social Icons

.

Pages

22 Mayıs 2012

Galeano’dan Sovyet Devrimi ve Devrimcileri Öyküleri


Aleksandra
Aşkın içtiğimiz su gibi doğal ve temiz olması için özgür ve paylaşılır olması gerekir, ancak erkek boyun eğme talep ederse zevki yadsır. Yeni bir ahlak anlayışı ve günlük hayatta radikal bir değişim olmadan, tam serbestlik yaşanamayacaktır. Eğer toplumsal devrim yalan söylemiyorsa yasalar ve gelenekler nezdinde erkeğin kadın üzerindeki mülkiyet hakkını ve yaşamdaki çeşitliliğin düşmanı olan katı normları ortadan kaldırmalıdır.
 Bir kelime eksiği bir kelime fazlasıyla Lenin hükümetindeki tek kadın bakan olan Aleksandra Kollontay’ın talepleri bunlardı. Onun sayesinde homoseksüellik ve kürtaj suç olmaktan, evlilikse ömür boyu çekilmek zorunda kalınan bir ceza olmaktan çıktı. Kadınlar oy kullanma hakkı, ücretlerde eşitlik, parasız çocuk bakımevleri, ortak yemekhaneler ve kolektif çamaşırhaneler elde ettiler.
Yıllar sonra Stalin devrimin kafasını uçurduğunda Aleksandra kellesini korumayı başardı ama bir daha o Aleksandra olamadı…
Stalin
Anavatanı olan Gürcistan dilinde yazmayı öğrendi, ama papaz okulundaki rahipler onu Rusça konuşmaya mecbur ettiler. Yıllar sonra Moskova’da, Kafkasya’nın güneyine özgü aksanı fark ediliyordu. O dönem Ruslardan daha Rus olmaya karar verdi. Aslen Korsikalı olan Napolyon Fransızlardan daha Fransız olmamış mıydı? Ve aslen Alman olan Rus Kraliçesi Katherine Ruslardan daha Rus olma mışmıydı? İosif Dzhugashvili kendisine bir Rus ismi seçti. Adı çelik anlamına gelen Stalin oldu. Çelik adamın oğlunun da tabi çelikten olması gerekiyordu. Stalin’in oğlu Yakov çocukluğundan itibaren ateşe ve buza maruz kaldı, çelik darbeleriyle şekillendi. Ama bütün bunlar bir işe yaramadı. O, annesine çekmişti. Ve on dokuz yaşında artık daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı, tetiği çekti. Mermi onu öldüremedi. Hastanede göslerini açtı. Yatağın ayakucunda duran babası onun yaptığını şöyle yorumladı:
-          Bunu bile beceremiyorsun.
Fotoğraflar: Halk düşmanları
Moskova Bolşoy Tiyatrosu Meydanı, Mayıs 1920
Lenin, Polonya ordusuna karşı savaşmak üzere Ukrayna cephesine hareket eden Sovyet askerlerine nutuk çeker.  Kalabalığın üzerinde yükselen podyumda Lenin’in yanında günün diğer konuşmacısı Lev Trocki ve Lev Kamanev bulunmaktadır.
G.P Goldshtein’in fotoğrafı komünist devrimin uluslararası bir sembolüne dönüşür. Ancak birkaç yıl sonra Trocki’yle Kamanev hem fotoğraftan hem de hayattan silineceklerdir.
Onları fotoğraftan silip yerlerine dört tahta basamak koyanlar rötüşçuydu, hayattan silenler ise cellatlar…
 Stalin Döneminde Engizisyon
İsaac Babel yasaklı bir yazardı. Şöyle diyordu:
-          Ben yeni tarz icat ettim: Sessizlik…
1939’da tutuklandı, ertesi yıl yargılandı. Duruşması 20 dakika sürdü. Devrimci gerçekliği çarpıtan küçük burjuva bakışının hakim olduğu kitaplar yazdığını itiraf etti. Sovyetlere karşı suçlar işlediğini itiraf etti. Yabancı casuslarla konuştuğunu da… Yurtdışı yolculuklarında Trockistlerle görüştüğünü söyledi. Yoldaş Stalin’i öldürmek üzere hazırlanan bir komploda haberdar olduğunu ama bunu ihbar etmediğini itiraf etti.  Ülke düşmanlarının etkisi altında kaldığını itiraf etti.
İtiraf ettiği her şeyin uydurma olduğunu da itiraf etti. Aynı günün gecesi onu kurşuna dizdiler. Karısı bunu on beş yıl sonra öğrendi.
                                       Aynalar, Eduardo Galeano 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.