Social Icons

.

Pages

23 Mayıs 2012

Guatemala’nın Roboski’si


İki Kez Ölen Piskopos
Hatıralar müzelerde tutsak edilmiş ve dışarıya çıkış izinleri yok. Piskopos Juan Gerardi, Guatemala’daki terör soruşturmasını yönetti. Piskopos, bin kişinin tanıklıklarına dayanan bin dört yüz sayfa tutan sonuçları, bir 1998 ilkbahar gecesi, katedralin avlusunda açıkladı. Ve şöyle dedi:
-        -  Gayet iyi biliyoruz ki bu yol hatıraların yolu, tehlikelerle doludur.
İki gece sonra, kafatası taşlarla parçalanmış halde kendi kanının üzerine uzanmış olarak bulundu. Sonra ne sihirdir ne keramet kanlar yıkandı ve izler silindi. Bazı itiraflar dolaştı ortalıkta, ama bunlar daha ziyade kafa karıştırmaya yönelik açıklamalardı. Ve bütün bunların ardından cinayeti içinden çıkılmaz bir labirente dönüştürmek için devasa bir uluslararası operasyon başlatıldı.
  Ve piskoposun ikinci kez ölümü bu şekilde gerçekleşti. Bu kirli göreve avukatlar, gazeteciler, yazarlar ve kiralık kriminologlar iştirak ettiler. Her gün yeni suçlular ve yeni hikayeler uyduruluyor,  daha iki yüz bin cinayetin sorumlularının cezadan muaf pozisyonlarını garanti altına almak için kurbanın vücudu hakkında yığınla namussuzluk iftirası ortaya atılıyor ve bunlar ortaya çıktıkları hızla hemen kayboluyorlardı:
-          Aşçı yaptı.
-          İdareci yaptı
-          Kilisenin önünde yatan ayyaş yaptı.
-          Kıskançlık yüzünden oldu.
-          Kafayı parçalamak ibneler arasında tipik bir öldürme yöntemidir.
-          İntikam içindi, bir papaz onu tehdit ediyordu.
-          O bir papaz ve köpekti.
-          O bir orospu çocuğuydu, kızıldı.
-          O….
             Aynalar, Eduardo Galeano…
Faşizm ve çete rejimleri  dünyanın her tarafında bu tip şerefsizliklerle ayakta kalır. Bizdeki karşılığı Roboski katliamından sonra Taraf gazetesinden Emre Uslu, Mehmet Baransu ve avanesidir. Melih Altınok’tur, Hilal Kaplan’dır, ruhat Mengi’dir, Ayşenur’udur vs vs vs ... Ranya katliamını binbir gerekçeyle Türk ordusu ve onun amiri hükümetinden soyutlama çabasındaki Ahmet Altan’dır, Halil Berktay’dır… Aydınlık gazetesidir, onun 3.sınıf ulusalcı eşkıyalardır… Sözcü’dür, Hürriyettir, Milliyet’tir…
Bütünüyle Kürtler üzerinde terörist gerçekliklerini deneyen soytarılar ve ağababalarıdır. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.