Social Icons

.

Pages

25 Ağustos 2012

Kirli Savaş Sözlüğü


Hain Saldırı: Hain olmayan saldırının karşıtı. Hain olmayan saldırı henüz tanımlanmamasına rağmen şöyle denebilir: “Hey, adamım çık karakoldan dışarı seninle saldırılaşalım.” Başka türlü açıklayamıyorum.
Kelle: Türk tarafının daha çok kullandığı sözcük. Çatışma ve operasyonlarda yaşamını yitiren PKK militanları için kullanılır. Bu savaşın en gayri insani sözüdür. Aslında Kürtler birey olarak yaşarken de bu egemen beyazlarca kelle olarak görülürler. Sadece bir baş ve gövdeden ibaretler bu kelle avcılarına göre.  Egemen Türk travmasının sadece silah, onu tutan el, onunla yürüyen bacak ve onu tetikleyen el ile kurduğu garip ilişki… Yine leş sözcüğü de bu cenahın travmatik, insani olmayan ruh haliyle dolaşıma soktuğu en adi sözcüklerden biridir.
Adalet: 1. (Kemalist Adalet) İnkarın, asimilasyonun Kürtlerce  kabul edilmesi zorbalığına dayanan kurumsal adli süreç. Hiçbir insani, siyasi, sosyal ve kültürel savunmayı kabul etmez.
2. Müslüman adaleti: Kemalist devletin çizdiği milli sınırları esas kabul eden, Kemalizmin darbelerle, baskılarla, garip bir hukukla temelini attığı devletin tüm hukuk normlarına Kürtlerin razı olması gerektiğini İslam şeriatı sayan kesimlerin sistemi.
Fitne: Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek dil ideolojisinin dinsel psikolojiyle desteklenerek  beton ırk hakimiyetini bozmak anlamında kullanılır. Daha çok Müslüman muhafazakar kesimler kullanır. Hitler, Mussolini ve Franco’nun literatüründe “bozgunculuk” deniyordu.
Düşman skalası: (fitneciler-bozguncular): Kürtler, komünistler, düzen dışı dindarlar, düzen dışı aleviler, liberaller… Bu sakala giderek genişler. Herhangi bir tarikat ya da cemaat de zamanla fitne ya da bozguncu sayılabilir. Türk Müslümanlara, “Siz hangi referanslarla kurulmuş bir devletin sınırlarını din adına savunuyorsunuz?” diye bir soru sorun. Verecekleri yanıt kesinlikle Kuran  ya da peygamberleri referans göstermez. Tek referans milli kurtuluş savaşı, onun milliyetçi kadrosu ve ideolojisidir.
Barış: Sağdan, soldan, ortadan birçok kesimin koşulsuz silah bıraktırma olarak anladıkları Türklük, Müslümanlık merhameti… Bunların en gerçekçisi Devlet Bahçeli’dir. O son bir çözüm olarak Qandil’e girmeyi öneriyor. Sanırım bunca çapsız sağcı-solcu-liberal, dinci barışsevere inat onun Qandil serüveni nihai barışı getirebilir. (Bu asla tasvip etmediğimiz barışma biçimi) Evrensel barışma normu, devlet ve örgüte ateşkes çağrısıdır.
Hak ve Özgürlük: İdris Naim Şahin ve onun gibi düşünen Türk çoğunluğun asker-polis ordusuyla Hakkari ve Yüksekova’da Kürtlerin öldürülmesi pahasına özgürce dolaşmaları, Yozgat ve Kayseri’de Kürtçe konuşan öğrencilerin duyduğu tedirginlik, Muğla’da Şerzan’ın öldürülmesidir.
Kucaklaşma: Yakalanan ya da teslim olan PKK militanlarına Türk bayrağı öptürtme, Türk olduğunu söyletme şartıyla onu bağışlamadır. Müslüman Türkler ekstradan birkaç ritüel daha yaptırırlar. Mesela Hilal Kaplan’ın yüzüne kalemine yayılmış, her miliminde her sözcüğünde sahtekarlık kokan gülüşüne aldanıp iyi Kürt olduğunu söyleyen Kürt’ün yaşadığı travma da denebilir.
Özgürlük Savaşçısı: Amerika-Türkiye, Katar ve Sudia’dan her türlü mali ve silah yardımı alan, koyun keser gibi insan kesen, bunları yayınlamaktan gocunmayan Özgür Suriye Ordusu üyelerine verilen ad. Genç Müslümanlar, genç liberaller, Genç Siviller ve onların beyaz bilmişi Yıldıray Oğur’un hayranı olduğu psikopatlar. Bu kesime göre PKK ise savaş aşığı vs. vs . vs
Habercilik-gazetecilik: Başını TRT, Zaman, Samanyolu, NTV gibi büyük kuruluşların çektiği, çatışmaları ölüm pornosu olarak algılayan, algılatan tarihin en aşağılık teşhirine verilen ad. Çatışmalarda yaşamlarını yitiren militanların cesetlerini teşhir ederek Kürtlere gözdağı vermek isteyen küçük Mehmetçiklerin, polisçikklerin kendilerine taktığı ad. Çatışma ve operasyon başlar başlamaz beşerli ritmik saymayla militanların öldürülmesini beklemek, bunu şevkle göstermek, yaymak… 115 militan öldürüldü, demenin utanmazlığı da denebilir. Bunu arzulamak… Tek kaynakları emniyet-jandarma ve MİT servisleridir.
   Benzer bir habercilik de Kürt tarafında da var. HPG'lilerin attığı her mermiden, toptan askerlerin ölmesini arzulayan veya öldüğünü sanan aynen Türk basını gibi HPG ve PKK'nin haber servisini esas alan ritmik sayma ile ölü çetelesi tutmak... 
 Hukuk: Yukarıdakileri haklı gören sistemin tümü.
Meclis: Bir gecede onlarca militanın öldürülmesinden haz duyan, bir gösteride Kürt çocukların kollarını kıran, gaz bombasıyla öldüren kan aşığı polisin her uygulamasını haklı görüp onu alkışlayanların oluşturduğu karargah… Kürtlerin yokluğu üstüne  filizlenen melon şapkalı tavşan ölüsü çetesi meleklerinin içinde faaliyet yürüttüğü bina…
Daha da devam ettirebilirdim, ama tam bu anda Şemdinli’de öldürülen militanların cesetlerinin teşhirini gördüm gazetelerin online sitelerinden. Yazdığım, yazacağım her sözcük burnumdan damlayan kana dönüşüyor. Kendimi güçsüz hissediyorum. Ben bile bu kadar derinden öfkeleniyorsam diğer Kürtlerin öfkesini düşünemiyorum… 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.