Devletin ve siyasi iktidarın “fason Kürtlükte” yeniden
kontejanlandırdığı “Kürt aydınları”
yetmeyince daha içeriden “yepyeni Kürt aydını, aktivist” falan bulmak gerekti. Bu aciliyete elinde tuzlukla koşan da var. İktidarın
Kürtlere karşı geliştirdiği politik, askeri, sosyal ve psikolojik konsept “kriz”
durumunu alınca iktidarın etrafında pozisyon almış, gazetelerin orasında
burasında kendisine köşe ya da sütun kapmış “küçük çaplı mermi insancıklar” her
gün yeni bir Kürt aydını keşif yolculuğuna çıkıyorlar. Eskiden bu işi “itirafçılarla”
görüyorlardı. Kürtler nezdinde bu konsept karşılık bulmayınca yeni-model bir
Kürt fotoğrafı çıkarmak bu iktidarın neredeyse boynunun borcu oldu. Bunlardan sonuncusu
da PKK davasında yıllarca hapis yatmış, içeride zaman zaman açlık grevi
direnişlerine katılmış bir arkadaş. Son olarak Star gazetesinden bir “küçük
çaplı mermi”ye röportaj da verdi. Sosyal medyada bu röportajı açlık grevi
eylemcilerinin iradesini kırmak, destek veren aileleri umutsuzlandırmak, BDP’yi
köşeye sıkıştırmak için oldukça kullanıldı, dar alanda kısa paslarla
sağcı-muhafazakar kesim bu röportajdan “BDP düşmanlığı” çıkarmak için bayağı
uğraştı. Röportajı veren arkadaşın daha
önce yine Türk sitelerine konu olmuş bir yazısı ilgimi çekti. İRA ile PKK
kıyası…
1.
İrlandalılar aslını inkar etmiyordu, İngilizler
onların İrlanda dilinden konuşmasını, yazmasını, eğitim görmesini inkar
ediyordu. İngiliz sömürgeciliği belki de klasik sömürgeciliğin anavatanı. Bu açıdan
bakıldığında Türklerinki gibi “asimilasyon”u esas almaktan çok işgal ettiği
yerleri ekonomik, ticari ve kültürel bir alana çevirme hedefi oluyordu. İngilizlerin
“ırkçılık” saikleri devlet siyaseti olarak belirlenmemiştir. İRA 1916 yılında mücadeleye başladığında
mücadele seviyesi Kürtlerin 1925 ve 1938 isyanlarıyla hemen hemen aynı
seviyedeydi. Böyle bir kıyas yapılabilir. Kürtler bu isyan dönemlerinde
asıllarını inkar etmiyordu, Türkler onların Kürt olmadığını devlet siyaseti
haline getirmişti. Paskalya ayaklanması ile 1925 Şeyh Sait ayaklanması arasında
siyasi önderlik bakımından fark olmasına rağmen amaç bakımından paraleldir. Haliyle
yukarıdaki iddia boş ve temelsizdir. Üstelik İrlanda’daki Protestanlar nüfusta
baskın kesim ve koyu bir İngiliz yanlısı. Kalan nüfusun yaklaşık yüzde 45’i
İngiliz karşıtıydı kimlik olarak. Yani Kürtler onlardan daha asıllarına
bağlıydı.
2.
İRA, 1916 yılındaki Paskalya ayaklanmasını
organize ettikten sonra J. Conolly ve 14 arkadaşı idam edildi. Askeri açıdan
zayıfladı. Sinn Fein ve diğer İrlanda örgütleri 1918 seçimlerinde yüzde 75 oy
alarak de facto bir öz yönetim oluşturdular.
Bu siyasi güçten sonra İRA askeri faaliyetlerini sıklaştırdı, 1921’de
İngiliz hükumetini masaya oturmaya razı etti. O görüşmelerde öz yönetim hakkı
çıktı. Güney İrlanda, “Serbest İrlanda” hakkıyla siyasi statüye kavuştu. Kuzey
İrlanda için savaşan İRA ise uzunca bir süre doğrudan askeri faaliyetlerine ara
verdi. Küçük eylemler olsa da taa 1969’a kadar sürekli yeni organizasyonlar
deniyordu. Kürt siyasi hareketi de belki PKK adı olarak değil ama Türkiye
şartlarında şu veya bu biçimde istikrarsız biçimde devam etmiştir 1925
isyanından sonra. Bu iddian de temelsiz ve öznel bir yorum. Hatta 49’lar olayı
ile Sinn Fein’in “sivil haklar” kampanyası aynı döneme denk gelir. Bunu da not
edelim.
3.
İRA mücadeleye başladığında sanıldığı gibi İrlandalıların
desteğini pek alamadı. Paskalya ayaklanması sadece Dublin merkezlidir ve birkaç
günlük çatışmadan sonra ayaklanma bastırıldı. Yüzlerce kişi tutuklanmasına
rağmen İrlandalılar pek sessiz kaldılar ama gizliden örgütlendiler. Sen bunu, 12
Eylül darbesi olarak anla PKK’ye karşı… Kıyasını böyle yap.
4.
İRA, ilk kurşunu İngilizlere sıkmadı, ilk
kurşunu gönüllü İngiliz yanlısı güvenlikçilere sıktı. Bunu da Kürdistan’daki
korucu, bekçi ve ağaların milisleri olarak anla. PKK’nin ilk kurşununu da
çözersin. Türk solu demişsin, dostum devletle ortak PKK kadrolarına operasyon
yapıyorlardı 80 öncesinde. Doğu Perinçek grubundan haberin yok sanırım… Aydınlık
dergisinin işi gücü PKK kadrolarını ihbar etmekti.
5.
İRA, dünya sol hareketlerinden destek falan
almadı. 1916 ayaklanmasını dünya solu izliyordu. Alman solu da Rus solu da, bu
da doğaldı çünkü kendi ülke sorunlarıyla boğuşuyordu bu sol. Karl Marx ve
Engels, İRA’dan çok önce İrlandalıların haklarını kesinkes tanınması
taraftarıydılar. Üstelik bu taraftarlık İngiliz işçi sınıfının çıkarına olarak
koşullandırılmıştı. Kürtleri destekleyen bir Marx ya da Sartre yoksa bu bizim
şansızlığımız mı demeli acaba!
6.
1981 İRA açlık grevlerine dünya kayıtsızdı. Bobby
Sands öldükten sonra kayıtlandı dünya. Sen bugün çıkıp açlık grevleri için
gazetelere uyduruk mesajlar vermesen dünya, ölüm olmadan kayıtlanabilir
Kürtlere… Bunu da belirtelim.
7.
İRA kadar tek adamcı bir örgüt olmamıştır desem
abartmam. Bobby Sands’ın ağzından çıkan her sözcük bir talimattı, Sinn Fein’i
karıştırıyorsun ki onun da Türkiye’deki karşılığı BDP’dir, PKK değil.
8.
Dünya solu hiçbir zaman PKK’nin mücadelesine
terörizm demedi. Atıyorsun. Dünya devletleri dedi ki o devletler İRA’yı da
terörist olarak değerlendiriyordu.
9.
Bunda yorum yapmak bile ayıp. PKK’nin daha
barışçıl olduğu söylenebilir ki haksız bir değerlendirme değil. İRA daha
uzlaşmaz tutumdaydı. Bu da bizim için şans…
10.
İngiltere devleti ile Türk devleti arasındaki
farklar olduğu gibi İRA ile PKK’nin askeri gücü arasında da önemli farklar
vardır. İRA’nın şansı İngilizlerin 1 tek insanın öldürülmesini bile dert etmesi…
Bence bir daha gözden geçir farkları, farklar çok ama
dediğin şeyler değil. Bunları dersen ancak AKP iktidarının küçük çaplı mermisi
insancıklar bundan Kürtlere karşı düşmanlık tezleri üretirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder