Bugün hürriyet
gazetesinde bir haber vardı: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22264471.asp iddialara göre Öcalan ile MİT arasında bir
görüşme var, görüşmenin bir takvim şeklinde ilerlemesi planlanıyor. Türk basınının
bir görüşmeyi çarpıtma ihtimaline rağmen bazı değerlendirmelere ihtiyaç var. Haberde,
“MİT yöneticileri, 2013’ün ilk
aylarında kamuoyunun karşısına çözüm bildirimi ile çıkılması hedefiyle Abdullah
Öcalan bir araya geldi.” ifaedesi de var ki en çok dikkatimi çeken bu oldu. Bunun
bir başka açıklaması “çözüm bildirimi”nin kamuoyuna açıklanmasını herhalde hükumet ve PKK( BDP/KCK )yapacaktır. MİT ile HPG’nin yapacak hali yok. Hükumet adına
belki başbakan değil, ama başbakanı siyasetten temsil edecek bir isim bu bildirimi yapacaktır. Temennimiz bu görüşmelerin kamuoyu ile paylaşılıp “müzakereye”
dönüşmesidir. Bu görüşmeleri
Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna bazı çevreler, bunu “müzakere” diye
yansıtacaklardır. Bu cenahı dikkate almasak bile iyi niyetli grup ya da kişilerde de bir kafa karışıklığı mevcut...Bazı kestirmelerde bulunmak mümkün:
1.
Öcalan ile şu anda yürütülen görüşmeler müzakere değil, bir tür ön görüşme ya
da müzakerelere hazırlık safhası
olarak adlandırılabilir. (Erdoğan hükumetinin kuyruğu dik tutma endişesiyle
milliyetçi kesimleri kaygılandırmama “politikasızlığı” eğer devreye girmese bugüne
kadar dünyada bu işler nasıl çözüldüyse ona benzer bir süreçle çözüm yoluna
gidilecektir gibi…)
2.
Uluslararası gelişmelerin seyrine göre Erdoğan hükumeti bu görüşmeleri sürdürüp sürdüremeyeceğini deklare edecektir.
3. Hükumetin planında,
aynı anda hem tasfiye hem de gerçekten müzakere seçeneği olabilir. Bunu şimdiden kesin bir dille hangisinin olacağını belirtmek saflık olur . Erdoğan, yerel seçimler yaklaşırken bunu yalancı bir
adım olarak da kullanabilir.
4.
AKP’yi
oluşturan bileşenlerden, özellikle Gülen cemaati ve çevresi bu görüşmeleri
dinamitlemek için çeşitli hileler deneyebilir.
5. Hükumet bir yandan Kürt ve Kürdistan sorununda herhangi bir adım atmazken diğer yandan Kürtler arasında PKK’nin
özerklik hedefini küçümseyerek, diğer küçük Kürt gruplarının bağımsız devletçi
argümanlarını kaşıyarak bölme, bölmeden sonra da tasfiyeyi hedefleyebilir.
Ee,
bunları niye mi yazdım? Benim düşündüklerimi Öcalan düşünemiyor mu, o, bu
konularda kaba saba Türk politikacılarının niyetlerini okuyamıyor mu? Bunlara cevap
için yazdım. Öcalan’ı ne sanıyorsunuz ki?
Kapalı
kapılar ardında görüşme olur mu?
Evet,
bu tip çatışmaların yaşandığı tüm ülkelerde eğer güçler dengesi biri lehine muazzam
bir kırılma yaratmamışsa görüşmeler böyle başlar, tıkanır, yeniden başlar,
tekrar tıkanır, bir yerden sonra kalıcı bir barış sürecine evirlir. Hükumet anayasal
güvencelerle Kürt silahlı muhalefetini “al ver” (haklar ve şiddetten feraget mübadelesi) çerçevesinde yeni oluşturulacak
yasal çerçeveye çekmek için bir adım atabilir. Silahlı Kürt muhalefeti anayasal güvencelerle, uluslararası gözlemciler
garantörlüğünde kaba silahlı şiddeti sonlandırabilir. Demokratik zeminde
siyaset yapmanın yolunu arayabilir. İrlanda’da, Güney Afrika’da da, Cezayir’de
de silahlı örgüt liderleriyle bu tip temaslar oldu. Tıkandı, tekrar başladı,
tıkandı , sonunda süreç kalıcı barışa vardı. En yakın tarihi deneyim Filipinler devleti
ve MİLF arasında yaşanan ve barış anlaşmasıyla sonuçlanan özerklik projesi oldu. FARC ile Kolombiya devleti arasında da süreç devam ediyor. 1996'dan beri barışma süreci hep çatallı gelişiyor.
Öcalan, niye MİT ile
görüşüyor da hükumeti niye doğrudan muhatap alacak iradeyi göstermiyor? O halde MİT’i de Öcalan reddetsin…
Anladığım kadarıyla Öcalan birçok defa bu
tip görüşmeleri reddetmiştir. Birçok defa da kabul etmiştir. Süreci belirleyen
aslında Öcalan, çünkü yeni tekliflere, yeni gündemle görüşmeyi talep eden taraf
muhtemelen hükumetten siyasi yetki alıp giden MİT’tir. Bu, hep MİT’le olmaz. Girişte
de görüşmelerin kamuoyuna açıklanmasının bildirimi ifadesini vermiştim. Öcalan daha
önceki görüşmelerde de bu tip bir talebi vazgeçilmez olarak belirlemişti. Erdoğan’a
ve hükumete kamuoyuna çözüm iradesi yönünde açıklama yapmasını dayatmıştı. Erdoğan
ise bu dayefelenerek reddetmiş, protokolleri imzalamamıştı. (2010-2011 görüşme süreci) Eğer Erdoğan hükumeti görüşmede kararlı olursa bunu politik arenaya anlatmak zorunda
kalacaktır ya da Öcalan görüşmeleri bitirecektir. Bu arada 2000’li yıllara
kadar bile Barzani ve Talabani Türk devleti nezdinde hep istihbarat ve güvenlik
düzeyinde karşılanmıştır. Kimi zaman kamuoyunda gizli görüşmeler yapılmıştır. Bu,
kötü mü oldu? Hayır, bilakis iyi oldu, bir sürecin bilinçlice atılan
adımlarıydı.
Gerilla, çatışma, barışma…
Eğer
işin içinde değilsek, yani savaşma sürecinin aktif öznelerinden biri değilsek,
bir örgütün hiyerarşik yapısı içinde değilsek dışarıdan gerillaya çatışması
gerekliliği ya da barışması gerekliliğini söylemek, dayatmak etik değildir. Gerillanın
mensubu olduğu hareket, (siyasi yapının) alacağı kararları küçümsemek ya da abartmanın anlamı yok. bağımsızlık için
savaşılan dönemlerde “bir avuç maceraperest” dedikten sonra, bunca siyasi imkan
doğduktan sonra gerillayı özerkçi diye küçümsemek de Burkay kurnazlığı olsa
gerek. Burkay dedim çünkü sınıfsal, siyasal bir adı yok bunun… Kar kış, dağ,
yar gerillanın sırtına ayrıca yük bindirmenin anlaşılır bir tarafı yoktur. Onlar
zaten yeterince yüklü… Muhtemelen ne yaptıklarını bilen birileri tarafından
yönetiliyorlar. Sert Kürdistan kışı
dikkate alındığında Öcalan ile MİT arasındaki bu görüşmeler, Öcalan açısından da -devlet samimi değilse - taktik
olarak değerlendirilebilir. Ben, buna bahara yumuşak geçiş diyorum.
Tam bu
satırları yazdığım an Amed kırsalında çatışma başladı… Türk devletinde oyun
bitmiyor, ama Öcalan da bunu fark edecek kadar zeki değil mi? En azından bizim
fark ettiğimizi o da fark edemiyor mu? Ya bizden fazlasını fark ediyor ve görüyorsa?