Kürt ve Kürdistan sorunu derinleştikçe Kürtler arasında da birçok tartışma yaşanıyor. Türk aydınları, yazar çizerleri, aktivistleri ;“Kürtler duygusal kopuşta, duyguda ayrışma sınırında, bir an önce bu soruna makul bir çözüm bulunsun.” taleplerini dillendirdikçe haliyle tartışmanın bir ucu Kürt siyasi hareketinin mevcut pozisyonuna dokunuyor. PKK/KCK/ BDP çizgisi de süreci izleyerek sürekli yeni değerlendirmelerde bulunma gereği duyuyor. Bu değerlendirmelerin son bir buçuk yıllık kısmın Öcalansız yapılıyor. Şimdilik Rojava (Batı Kürdistan) merkezli tartışmaları bir yana bırakıp Kuzey Kürdistan merkezli tartışmaları açmakta fayda var.
“Türkiye Cumhuriyeti ile ortak yaşamak, Türklerle bir arada yaşamayı artık bir kenara bırakmalı Kürdisdtani siyasi yaklaşım ve program belirlemeliyiz.”
TC’nin Kürdistan’da varolma biçimi sömürgecilik olduğuna göre bu talep oldukça yerinde. Merkezinde Kürtlerin sosyal-kültürel ve siyasi özgürlükleri ile Kürdistan’ın siyasi statüsü olduğu tüm talepler, çözüm önerileri, kültürel aktiviteler, siyasi organizasyonlar, tartışmalar Kürtler açısından olgunluk yaratabilir. Şu var ki Kürtlerin, öncü Kürtlerin bir sorunu tanımlaması, çözüm hedefi koyması, çözme girişiminde bulunması, mücadele etmesi bugüne kadar asimilasyona uğramış Kürtlere “haklılık” argümanı üzerinden anlatılıyordu. Nihayet Kürtler hem bir halk hem de bir ulus olduklarını fark ettiler. Kürdistani olan, olacak her şey ille de iç tartışma olmak zorunda değildir. En basitinden Türkler, bölgesel sorunlarda rol almak isteyenler, uluslararası kamuoyu da Kürtlerin bu taleplerinin meşruluğuna ikna edilmeli ki Kürdistani olan her şey daha geniş bir karşılık bulsun. Onlarca Kürt tutuklanıyorsa İngilizler, Almanlar, İspanyollar buna tepki koymuyorsa bu tartışmalar Kürdün Kürde propagandası olarak kalır. Kürdistani her yaklaşım, Türkleri, diğer milletleri etkileyen bölgesel ve global sorunlarla da ilgilenmek zorunda. Başka bir deyişle, ne kadar Türk ve ecnebi ikna edilirse işimiz o kadar kolay…
“BDP neden hala ortak yaşam, bir arada kalma fikrinde ısrar ediyor?”
BDP, Kürdistani taleplerden vazgeçerek, vazgeçtiğini beyan ederek Türklerle bir arada yaşamaktan söz etmiyor. Bu taleplere rağmen bir arada yaşamak istiyoruz, diyor. Bu konuda asıl tercihi Türklere bırakıyor. Eşit koşullarda bir arada yaşamak gerçekleşmediğinde Kürtlerin ayrılma hakkı konusunda dışarıyı ikna etme çabası olarak da okunabilir. Uzun uzadıya BDP’yi, onun siyasi programını yazacak değilim. BDP’yi öncelleyen PKK’nin, “tam bağımsız Kürdistan” programına burun kıvıranlar, bunu macera diye elinin tersiyle itenler, mücadele biçimini ve bağımsızlık hedefini terörizm diye Türk devletine ve uluslararası kamuoyuna şikayet edenler şimdi federasyonculukla özerklik programını küçümseyip devletin tasfiye aracı olmasını kutsallaştırıyor.
Sonuç?
BDP, Türkiyelileşmiyor, tanımladığı sorunları Türkiyeleştiriyor, kendi çözümünü Türkiyeleştiriyor. Buradaki Türkiyeleştirme, yayma, soruna sebep olan Türk devletini Türkler nezdinde teşhir etme, devletin argümanlarını içselleştirip Kürt ve Kürdistan sorununa imtiyazlı ulus kibriyle bakan Türklere Kürdistan merkezli bir çözümü dayatıyor. Bunu kullanabildiği siyasi araçlarla yapıyor. Bu, kötü de değildir. TC hükümeti BDP’yi kapatır ya da vekillerin dokunulmazlığını kaldırırsa 1992 yılında ölü doğan Kürdistan Ulusal Meclisi (KUM) asıl şimdi anlamını bulacak. Sürgünde Kürt Parlamentosu sürecine hazır olalım, derim./Mirza Cengiz-rojpressr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder