Öcalan,
konuştukça “konuşuluyor.” Tecrit,
onun üzerinden düşmanlık siyaseti oluşturmak, ona rakip “iç Kürtler” yaratmak,
onun ‘Marxizmi aştım, öz güvenini’ solcu teorisyenlere pazarlayıp
itibarsızlaştırmak gibi tüm yol yöntemler iflas ediyor yıllardır. Bu bağlamda
söylenecek en doğru şey “Öcalan’ın, rakiplerinin her türlü imkân ve araca sahip
olmasına rağmen yarattığı Kürt dinamiğiyle onlara karşılık verdiğidir.” Bu komplike
dinamiklere karşı pozisyon alan herkes, fikriyle bir şekilde Öcalan’ın yarattığı atmosferde eriyip
gidiyor.
Son görüşme notlarının basına sızmasıyla
Öcalan’ın potansiyel rakipleri de deyim yerindeyse önce şahlandılar, sonra
şahlanışın yarattığı toz bulutu içinde bir günde kaybolup gittiler. Bunları abartmıyorum.
Ne demiş Öcalan?
“AKP, bu gücünü, on yıllık iktidarını
bana borçlu, onu ben ayakta tutuyorum.” Bu ifadeye karşı ulusalcı,
muhafazakar, liberal, solcu Türk, Kürt ve Ermeniler bir anda Öcalan’ı “ego,
benlik” silahıyla vurmaya çalıştılar. Güya psikanalist birkaç zırvayla Öcalan’ı
küçük düşüreceklerdi. Oysa her seçim öncesi AKP’nin ateşkes taleplerine cevap
vermekle, hükümet etme yoluna Öcalan iyi niyet taşı döşemiştir. Söylenen de bu…
“Ergenekon çetesini ben açığa çıkardım,
darbeyi önledim.” İfadesi
de aynı kesimlerin tüm çocuksu coşkularını (kötücül alaycılıklarını) bir anda
alev gibi parlattı. Sonrası kısa bir hüzün oldu sanırım. 1984 yılından bu yana Kemalist
oligarşi rejiminin “gizli aparhtheid”
içerikli anayasalarının tarihsel dokusunun, amacının, hedeflediği millet şuurunun
kalbine hançeri saplamıştır. O rejim 1990!lı yıllarda iç çekişlerle bir çete
rejimine dönüşmüştür. Oligarşik olgusunu da kaybetmiştir. Giderek elitlerle
onların ayaktakımının sıradan faşist yapısına dönüşmüştür. İletişim, teknoloji,
bilişim çağıyla birlikte rejimin tüm kirli uygulamaları deşifre edilmiş ve
Türklerin orta sınıf siyaseti 28 Şubat deneyimine rağmen iktidar olmuştur. Böylece
orta sınıf Türk siyaseti önceki rejime benzememezliğini
ispat edercesine çeteci güruhla, onun oligarşik askeri-bürokratik varlığını tasfiye etmiştir. Çeteci oligarşiyi derin iç
çekişe sürükleyen, onu siyasal alanda da askeri alanda da çürüğe çıkaran ise
tartışmasız Kürt hareketinin, onun liderliğinin dinamikleriydi. Öcalan’a rakip
olan sağ-sol-liberal-muhafazakar kesim de bugün ideolojik ve politik
kurgularından bağımsız olarak psikolojik boşa çıkmışlığa düşüyor. Öcalan’a
bunca itham, bunca suçlama, bunca alay ancak psikolojik süreçlerle
açıklanabilir.
Lobi Meselesi:
Basına sanırım
eksik aksettirilmiş ve çarpıtılmış bir
diyalog var. Buna rağmen yabana atılacak iddialar değil. Diskurunu siyaset dışı
odak olarak belirlediği Cemaat ve onun çevresi esas alındığında, o odağın Kürt
hareketine karşı yargı ve bürokrasi içi yürüttüğü operasyonel faaliyetlerle
teorik ve pratik flört Ermeni ve Yahudi lobilerini bir anda değerlendirmeyi
gerektiriyor. Lobi= millet denklemi olmadığına göre Öcalan’ı milliyetçi ve
benzeri argümanlarla itham etmek hafifliktir, kötü niyetliliktir, iç çekişin
çıkmazıdır. Öcalan, diğer milletlerin kendi çıkarlarını negatifleyerek, onları
hedefleyip nişan alarak namlulara işaret etmemiştir. Tarih ve siyaset
ilişkisinin konuşulduğu bir sohbette bazı yuvarlak laflar etmiştir. Theodor
Herzl’in lobi çalışmaları tarihseldir. Bu, aynı zamanda haktır. Bugün bu hakkın
Kürtler aleyhine dönmesi ifade edilmiştir. Haklar kullanılırken bunun Kürt
düşmanlığı üzerinden egemenlerce Ermeni ve Yahudilere dikte edilmesi
probleminden söz edilmektedir. Mesela bir siyasi lobi, “Ermeni soykırımında Kürtlerin Rolü” şeklinde uzun soluklu bir çalışma
yapıp Türk rolünü ikinci plana itiyorsa bu, kötü bir lobidir. Tüm
boyutlarıyla değerlendirilmelidir. KCK operasyonlarını kriminal çerçevede değerlendirip,
cemaatin her türlü keyfiliğini siyaseten meşrulaştıran, hukuksuzlukları hem sol
hem liberal tezlerle realize eden Etyen Mahçupyan, Markar Esayan gibi
yazarların tutumu politik olarak sorgulanmalıdır. Ben dedemin Kürt ulusal
çıkarlarından bağımsız olarak soykırıma iştirakini sorguluyorsam Ermenilerin de mülkiyeti, derneği, vakfı, arazisi üstünden lobi kurup Kürt düşmanlığını
körükleyen gayri meşru odağa destek vermesi de sorgulanmalıdır. Bunu yapmamak
kötülüktür. Bunu boşlamak Halkların ortak, eşit şartlarda yaşamasına karşı
kabalıktır, hiledir, oyundur.
Beyler, başka argümantasyona sarılın Öcalan’a
saldırmak için. Kof, kibir,efelik kokan atarlanmalarınızı 10 bin Kürt içeri
alındığında yapacaktınız. Bir siyasi hareketin lideri 13 yıldır hukuksuz tutsak
edildiği için taş atacaktınız rejimin zırhlılarına… (sembolleştirdim) Beş dakikada pasif savunmadaki 15 kadın militanın imha
edilmesini en az bir soykırım kampını lanetlediğiniz gibi lanetleyecektiniz. Bu
kirli eylemin faillerinin yargılanması için entelektüel çalışma yapacaktınız. Lobilerinizi
bu minvalde de yapabilirdiniz, Françis Jeanson, Donald Woods bu tip lobiler
yaptılar. Şimdi gönüllerimizde heykelleri dikilmiştir.
Sizi acımasız eleştireceğiz, çünkü sahip
olduğunuz siyasi, teknolojik ve bilgisel imkan ve araçlar Öcalan’da yok. bunlar
olmadığı gibi onu özgürleştirip sonra eleştiri ve suçlama hedefine almak gibi
bir ahlakınız olmalı….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder