Social Icons

.

Pages

5 Mart 2013

Ön Kürt milliyetçiliği ve uluslaşma isyanları


 Kürtler modern uluslaşma dönemlerine kadar genelde bölgesel güçler (İran-Osmanlı-Rusya) arasında beylik-mirlik otoriteleriyle gel gitler şeklinde var olma savaşı verdiler. Batı'da gelişen aydınlanma, demokrasi, bağımsızlık hareketleri dahil dünyada olup biten her şey bir anda Kürtleri de ilgilendirmiş oldu. Ulus olarak varlıklarının farkına vardılar. Kürt tarihinde bir isyan hareketi var ki ilk defa bölgesel güçler arasındaki sorunlardan, çelişkilerden yararlanarak bağımsızlaşma hedefini ortaya koymuştur:
Bedirxan Beg isyanı…
   1821 yılında birçok Kürt aşiretiyle beyliğinin hâkimiyeti konusunda anlaştı. 1828 yılında başlayan Osmanlı-Rus savaşına asker göndermedi. 1829 yılındaki Osmanlı’nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın merkezi Osmanlıya karşı başlattığı isyanda Bedirxan Beg, Mehmet Ali Paşa’yı tuttu. Ona yardım ederek Osmanlı ordusunun bozgununu hazırladı. Kürdistan’ın oldukça geniş sayılabilecek coğrafyası olan Cizre Botan bölgesinde hâkimiyetini ilan etti.
-          Silah atölyeleri kurdu, kendi adına para bastı.
-          Avrupa’ya modern ticaretin öğrenilmesi için öğrenciler gönderdi. Avrupa’dan uzman kişiler getirtti.
-          Toprak vergisini Osmanlıya göre düşürdü. Ermeni ve Nasturi halkıyla ilk dönemler iyi geçindi. Osmanlıdan bağımsızlığını ilan etti.
Osmanlıdaki sened-i ittifak ilkeleri hayata geçmiş. Nasturi ve kimi Kürt toprak ağaları Osmanlı ve İngiliz devletlerinden çeşitli yardımlar alarak Osmanlı ordusuna katıldılar. Bedirxan Beg, Nasturi ayaklanmasını katliamla bastırdı. Osmanlı için Mehmet Ali Paşa tehlikesi de geçince Osmanlı ordusu kanlı bir işgal harekâtı başlattı ve Bedirxan Beg, 1847 yılında teslim oldu. Sonrası sürgün ve ölüm…
Şeyh Ubeydullah İsyanı:
Hakkari, Şemdinli, Ağrı, Wan gibi geniş bir alanda etkin olan  Kürt Nakşibendiler 1877-78’deki Osmanlı-Rus savaşında Osmanlının kazanacağını ön görerek Osmanlı ordusunun saflarında savaştılar. Osmanlı ordusu ağır bir yenilgi aldı. Berlin Antlaşmasıyla Ermeniler korunurken Kürtler bertaraf edilmiştir. Bölgede Ermeni devleti kurulacak endişesi Kürtler arasında da yaygındır. Abdulhamit bu durumu iyi bildiğinden “İslam Birliği” adı altında Ubeydullah’ı Osmanlı askeri yapmak niyetindedir. İran topraklarında başlayan isyan kısa sürede bastırılır. Şeyh Ubeydullah isyanı tarihte ilk defa ulus olmaktan kaynaklı doğal haklarına vurgu yapar. İsyanın talepleri arasında; öz yönetim, Kürtlerin okul açması, vergilendirme, resmi Kürtçe talebi vardır. Talepler bakımından modern Kürt uluslaşmasının ilk isyanı sayılabilir. Yalnız bölgesel güçler arasındaki çelişkilerden yararlanma yerine onlardan birine yaslanarak hedefine ulaşma arzusu erken dönem milliyetçiliğin kaba biçimi sayılabilir.
 Daha sonra Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının da nasıl gelişip nasıl sonuçlandığını biliyoruz.
Buraya kadar Kürt uluslaşmasına dair bir iki çıkarım yapacağım:
1.       Kürdistan işgal edilmiş bir coğrafyadır. Kısa süreli de olsa bağımsızlaşma hedefiyle ayaklanan bölge, Osmanlı ordusu tarafından işgal edilmiştir. Genç cumhuriyete de bu işgali perçinlemek görevi düşmüştür. Kürtlerin ulusal talepleri, dönemin Avrupa’sındaki halkların uluslaşma hareketlerinden hem nitelik hem nicelik olarak zayıf olmasına rağmen öz yönetim talepleri, kültürel özgürlükler, toprağa dayalı yurt savunması, iç pazar oluşturma hedefleri bugünkü taleplerimizin haklı tarihsel zeminidir.
2.      İsyanlara önderlik eden sınıfsal yapı Batı’daki gibi genç burjuvazi değildir. Bunun zaten koşulları yoktu. Haliyle modern siyaset yöntemlerinden yoksun olan Kürt beyleri ( Şeyh Sait ve Seyit Rıza dahil) Kürdistan tarihinde bugüne hem “hak arama” hem de öz yönetim talebinin meşruiyeti açısından tarihsel bir mirası bıraktılar.
3.      İsyanların sınıfsal önderlikleri dünya sol ve liberal cenahı tarafından da küçümsenmiş, Kürtler adeta yok sayılmıştır.
Not: Abdulselam Barzani ile başlayan günümüzde şimdilik modern bir otonomi olarak somutlaşan Kürt Ulusal Özgürlük hareketi bir sonraki yazının konusudur. Olayların tarihsel dökümünden ziyade Barzaniler önderliğindeki Kürt ulusal hareketine yönelik Kuzey’in ana damar solcu hareketi PKK ve Öcalan’nın bakışının sorunlu yönlerini ele alacağım. Çok ilginç noktaları var Barzani önderliğinin… PKK ve Öcalan, bu tarihi gelişimi küçümseyerek Kürtlerin belleğine haksızlık yapmaktadır. Tüm bunları, hareketin politik arenada Bedirxan Beg misali strateji tarihine kendimce bazı eleştiriler geliştireceğim. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.