Social Icons

.

Pages

6 Mart 2013

Kürtlerin Tarihsel Yalnızlığı 1



   Kürtler bugün dünyanın hangi devletine ver yansın etseler yerden göğe kadar haklılar. Yine Kürtler bugün hangi ideolojik-politik tasarıma-kurguya saydırsalar haklılar… Modern ulus devletlerin ortaya çıkışından bu yana süregelen ulusal özgürlük hareketleri içinde en yalnız bırakılanı Kürt ulusal özgürlük hareketi/-leri olmuştur. Bu, ciddi bir iddiadır. Diğer ulusal özgürlük hareketleri şu veya bu biçimde dünyanın güçlü siyasi ve ekonomik kamplarınca desteklenirken Kürt ulusal hareketi/-leri modern siyasetin, modern diplomasinin tüm yol yöntemlerini kullanmalarına rağmen yalnızlaştırılmışlardır, siyaset dışı araçlara( ulusal kurtuluşçu şiddete) mahkûm edilmişlerdir. Bir önceki yazıda yüzyılın başlarındaki durumu yazmıştım.
   Modern dünya açısından durum buyken Kürt ulusal özgürlük hareketinin çeşitli siyasi ve askeri araçları, liderleri neler yapmışlar? Yeryüzünde ulus olarak tutunmak için ne gibi yollara başvurmuşlar?  İdeolojik-politik tasarımları ve kurgularında modern dünyanın bir parçası olmak için ne tür girişimlerde bulunmuşlardır?
    1907 yılında Barzan aşiretler federasyonu ve birkaç Kürt aşiret daha Abdusselam Barzani önderliğinde birleşip Osmanlı hükümetine bir telgraf çekerler. Temel talepler şunlardır:
·         Kürt dili bütün Kürdistan bölgesinde resmi dil, öğrenim dilinin de Kürtçe olması
·         Kürdistan’daki devlet memurlarının Kürt olması
·         Resmi dinin İslam olduğunun güvenceye alınması
·         Osmanlının topladığı vergilerin Kürt bölgelerine okul açılması için harcanması
Bu talepler durduk yerde ortaya çıkmadı. Osmanlı baskısı, Osmanlı içinde çıkan Türk milliyetçilerinin sınır tanımazlığı, bozulan Osmanlı ekonomisi, bölgede Ermeni milliyetçiliğinin işaretlerinin ortaya çıkması, Rusya’nın Osmanlı ile sorunları Barzani’yi böyle bir girişime itmiştir. Barzani, bu arada Rusya ile de ilişki geliştirmiştir.
Çıkarım: Abdusselam Barzani, Osmanlı içindeki demokratik gelişmeleri yakından takip etmiş, bu ortamdan yararlanmak istemiştir. 1909 yılındaki meşrutiyetin ilanından sonra Kürtlerin talepleri kabul edilmemiş, Barzani’ye yönelik komplo başlatılmıştır. (1909 sonrası ayaklanma ve 1914 Barzani’nin idamı)
Bu trajik olaylardan sonra aşiretin başında genç Ahmed Barzani geçmiştir. Bu arada Şeyh Mahmud Berzenci isyanında, İngiltere sömürgesi Irak hükümetine karşı savaşta Berzenci’den yana saf almıştır. 1922 İngiliz saldırısından sonra Barzani ailesi ve Kürtler sürekli dağlarda isyan halini aldı. 1932 isyanı bir kez daha İngiliz hava kuvvetlerinin Süleymaniye ve çeşitli Kürt kentlerini bombardımana tabi tutmasıyla Ahmed Barzani ve emrindeki birlikler Türkiye’ye sığınır. Kürdistan’a geçişlerine izin verilir.
Çıkarım: Wilson deklarasyonundan sonra Kürtler siyasi ve kültürel örgütlenmeleri aracılığıyla ( Hevi dergisi, Azadi, Kürt Teali Cemiyeti) dünyaya seslerini duyurmuşlardı, hatta Sevr anlaşmasına da konu olmuşlardır. Fakat İngilizlerin dış siyaseti bu hayali de söndürmüştür. (1932 yılında Milletler Cemiyet’ine başvuran Irak hükümeti İngilizlerin yönlendirmesiyle Kürtlerin hiçbir talebini kabul etmemiştir. Kürtlerin baskıları ve protestoları sonucu MC’ye bildirilen bağımsızlık başvurusunda Kürtlerin dil ve kültürel taleplerinin anayasal güvenceye alındığı ifade edilmiştir. MC’den bağımsızlık oluru alan Kral Faysal zamanla devleti merkezi bir güç haline getirmek için tedbirler almasını önermiştir. 1933 yılındaki ölümünden sonra da Kürt illerine yönelik sert saldırılar başlamıştır. Modern Arap milliyetçiliği de kendisini Kürtleri ezme temelinde şekillendirecekti. Bu dönemde imzalanan Sadabat Paktı anti-Kürt siyasetinin uluslar arası belgesi, aynı zamanda Kürdistan’ın sömürgeci güçlerce pay edilmesinin kanıtıdır.) Bu paktı imzalayanların başında kendisi de Kürt olan General Bekir Sıdkı gelir. Sıdkı’nın Irak ordusu içinde konumu giderek sağlamlaşır. Arap milliyetçiler de ilk dönemler Sıdkı’dan razı olmasına rağmen 1936 darbesiyle yönetimi bir darbeyle ele geçirir. Ve ordu içerisinde Kürt subayların örgütlenmesine imkan verir. Hevi örgütü de artık hem siyasi hem de askeri bir oluşuma evrilmiştir. Hevi içinde de siyasi çekişme vardı. Bu dönemin temel tartışması:
Bağımsız örgütlenme, silahlı mücadele ve dengeli dış siyasetle mi Kürdistan kurulmalı yoksa İngilizlere yaslanarak, onları ikna ederek mi? Bu tartışmanın iki tarafı vardı: Kürt Marxistler ve Kürt milliyetçileri… Refik Hilmi, Şeyh Mahmud ve çevresi İngilizlere yaslanma siyasetini savunurken ordu içindeki Hevi üyesi subaylar da daha bağımsız hareketi savunuyorlardı. Molla Mustafa Barzani ise iki gruba da temkinli yaklaşmakta, daha dengeli bir siyasi yaklaşımı esas alıyordu. Barzani henüz genç bir Kürt subayı olmasına rağmen 1935 yılındaki Ravanduz baskınıyla rüştünü ispatlamış, bir yandan da entelektüel gelişimini sürdürmüştür. Ona göre İngilizlere yalvarmak yerine güç olup İngilizlerin kendilerine öneri getirmesi en iyisiydi. Nihayet 1940’larda büyük savaş kapıdayken İngilizler bu teması sağlayacaktı…
… devamı olacak
Eleştiri ve katkılarınızı bekliyorum. Yorumlayarak, bilgi belge paylaşarak bir iskelet oluşturabiliriz. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.