Kürtler bugün dünyanın hangi devletine ver
yansın etseler yerden göğe kadar haklılar. Yine Kürtler bugün hangi
ideolojik-politik tasarıma-kurguya saydırsalar haklılar… Modern ulus
devletlerin ortaya çıkışından bu yana süregelen ulusal özgürlük hareketleri
içinde en yalnız bırakılanı Kürt ulusal özgürlük hareketi/-leri olmuştur. Bu,
ciddi bir iddiadır. Diğer ulusal özgürlük hareketleri şu veya bu biçimde
dünyanın güçlü siyasi ve ekonomik kamplarınca desteklenirken Kürt ulusal hareketi/-leri modern
siyasetin, modern diplomasinin tüm yol yöntemlerini kullanmalarına rağmen
yalnızlaştırılmışlardır, siyaset dışı araçlara( ulusal kurtuluşçu şiddete) mahkûm edilmişlerdir. Bir önceki
yazıda yüzyılın başlarındaki durumu yazmıştım.
Modern dünya açısından durum buyken Kürt
ulusal özgürlük hareketinin çeşitli siyasi ve askeri araçları, liderleri neler
yapmışlar? Yeryüzünde ulus olarak tutunmak için ne gibi yollara başvurmuşlar? İdeolojik-politik tasarımları ve kurgularında
modern dünyanın bir parçası olmak için ne tür girişimlerde bulunmuşlardır?
1907
yılında Barzan aşiretler federasyonu ve birkaç Kürt aşiret daha Abdusselam
Barzani önderliğinde birleşip Osmanlı hükümetine bir telgraf çekerler. Temel talepler
şunlardır:
·
Kürt dili bütün Kürdistan bölgesinde
resmi dil, öğrenim dilinin de Kürtçe olması
·
Kürdistan’daki devlet memurlarının Kürt
olması
·
Resmi dinin İslam olduğunun güvenceye
alınması
·
Osmanlının topladığı vergilerin Kürt
bölgelerine okul açılması için harcanması
Bu talepler
durduk yerde ortaya çıkmadı. Osmanlı baskısı, Osmanlı içinde çıkan Türk
milliyetçilerinin sınır tanımazlığı, bozulan Osmanlı ekonomisi, bölgede Ermeni
milliyetçiliğinin işaretlerinin ortaya çıkması, Rusya’nın Osmanlı ile sorunları
Barzani’yi böyle bir girişime itmiştir. Barzani, bu arada Rusya ile de ilişki
geliştirmiştir.
Çıkarım: Abdusselam
Barzani, Osmanlı içindeki demokratik gelişmeleri yakından takip etmiş, bu
ortamdan yararlanmak istemiştir. 1909 yılındaki meşrutiyetin ilanından sonra
Kürtlerin talepleri kabul edilmemiş, Barzani’ye yönelik komplo başlatılmıştır.
(1909 sonrası ayaklanma ve 1914 Barzani’nin idamı)
Bu trajik
olaylardan sonra aşiretin başında genç Ahmed Barzani geçmiştir. Bu arada Şeyh
Mahmud Berzenci isyanında, İngiltere sömürgesi Irak hükümetine karşı savaşta
Berzenci’den yana saf almıştır. 1922 İngiliz saldırısından sonra Barzani ailesi
ve Kürtler sürekli dağlarda isyan halini aldı. 1932 isyanı bir kez daha İngiliz
hava kuvvetlerinin Süleymaniye ve çeşitli Kürt kentlerini bombardımana tabi
tutmasıyla Ahmed Barzani ve emrindeki birlikler Türkiye’ye sığınır. Kürdistan’a
geçişlerine izin verilir.
Çıkarım: Wilson
deklarasyonundan sonra Kürtler siyasi ve kültürel örgütlenmeleri aracılığıyla (
Hevi dergisi, Azadi, Kürt Teali Cemiyeti) dünyaya seslerini duyurmuşlardı,
hatta Sevr anlaşmasına da konu olmuşlardır. Fakat İngilizlerin dış siyaseti bu
hayali de söndürmüştür. (1932
yılında Milletler Cemiyet’ine başvuran Irak hükümeti İngilizlerin
yönlendirmesiyle Kürtlerin hiçbir talebini kabul etmemiştir. Kürtlerin
baskıları ve protestoları sonucu MC’ye bildirilen bağımsızlık başvurusunda
Kürtlerin dil ve kültürel taleplerinin anayasal güvenceye alındığı ifade edilmiştir.
MC’den bağımsızlık oluru alan Kral Faysal zamanla devleti merkezi bir güç
haline getirmek için tedbirler almasını önermiştir. 1933 yılındaki ölümünden
sonra da Kürt illerine yönelik sert saldırılar başlamıştır. Modern Arap
milliyetçiliği de kendisini Kürtleri ezme temelinde şekillendirecekti. Bu dönemde
imzalanan Sadabat Paktı anti-Kürt siyasetinin uluslar arası belgesi, aynı
zamanda Kürdistan’ın sömürgeci güçlerce pay edilmesinin kanıtıdır.) Bu paktı
imzalayanların başında kendisi de Kürt olan General Bekir Sıdkı gelir. Sıdkı’nın
Irak ordusu içinde konumu giderek sağlamlaşır. Arap milliyetçiler de ilk
dönemler Sıdkı’dan razı olmasına rağmen 1936 darbesiyle yönetimi bir darbeyle
ele geçirir. Ve ordu içerisinde Kürt subayların örgütlenmesine imkan verir.
Hevi örgütü de artık hem siyasi hem de askeri bir oluşuma evrilmiştir. Hevi
içinde de siyasi çekişme vardı. Bu dönemin temel tartışması:
Bağımsız örgütlenme,
silahlı mücadele ve dengeli dış siyasetle mi Kürdistan kurulmalı yoksa
İngilizlere yaslanarak, onları ikna ederek mi? Bu tartışmanın iki tarafı vardı:
Kürt Marxistler ve Kürt milliyetçileri… Refik Hilmi, Şeyh Mahmud ve çevresi
İngilizlere yaslanma siyasetini savunurken ordu içindeki Hevi üyesi subaylar da
daha bağımsız hareketi savunuyorlardı. Molla Mustafa Barzani ise iki gruba da
temkinli yaklaşmakta, daha dengeli bir siyasi yaklaşımı esas alıyordu. Barzani
henüz genç bir Kürt subayı olmasına rağmen 1935 yılındaki Ravanduz baskınıyla
rüştünü ispatlamış, bir yandan da entelektüel gelişimini sürdürmüştür. Ona göre
İngilizlere yalvarmak yerine güç olup İngilizlerin kendilerine öneri getirmesi
en iyisiydi. Nihayet 1940’larda büyük savaş kapıdayken İngilizler bu teması
sağlayacaktı…
… devamı olacak
Eleştiri ve katkılarınızı bekliyorum. Yorumlayarak,
bilgi belge paylaşarak bir iskelet oluşturabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder