Social Icons

.

Pages

23 Ağustos 2013

Derdi Kürdistan olmayan Sosyal ağ Kürt Milliyetçileri (Derdi Kürdistan olanlara saygı) üstüne

 Özellikle twitterda takip ettiğim kadarıyla kendilerine Kürt milliyetçisi diyen, ama genelde PKK/PYD/BDP karşıtı her olayı, her kara propagandayı, her negatif eleştiriyi dünya basınından tararcasına alıp yayan bir kesim var. İddiaları da şu: “PKK, milli bir hareket değildir, biz milliyiz, vatanı kurtaracağız.” Bu iddia yeni de değil. Tam böyle denmese de geçmişte, Rızgari, KUK ve benzeri örgütlerin ideolojik hamlıklarından kaynaklanan söylemleri vardı. Fakat Rızgari de KUK da bu sosyal ağ milliyetçileri gibi değildi, en azından liberal Türk milliyetçilerinden ve muhafazakar Türk milliyetçilerinden RT, FAV almak gibi dertleri yoktu.  Belki de iyi niyetli Kürdistan davasının dönemsel sorunlarına kurban oldular. 1970’li yılların sonunda PKK/Öcalan hakkında her yayından haber, bilgi, olumsuz eleştiri toplayıp afişe eden Doğu Perinçek bir de Halkın Kurtuluşu diye bir örgüt vardı. Bu sosyal ağlardaki tescilli KÖH düşmanlarını biraz bunlara benzetiyorum. 1980’li yıllarda buna Kemal Burkay eşlik etti. Gerçi o hala devam ediyor. 1990’lı yıllarda PKK içindeki çekişmelerden kaçıp devlete sığınan itirafçılara bu rol verildi. Kimisi hala devam ediyor, kimisi utanmışlığıyla bir kenara çekildi, kimisi Öcalan çizgisinin tartışmasız başarı çizgisi olduğuna inanıp kenardan köşeden izliyor. Bu da iflas edince yeni konsept görece milliyetçi ve muhafazakar Türk liberalleriyle zihin zihine bir tarz oluşturuldu, şimdi onun karın ağrısı baş gösterdi.
   Tezler:
“ Ulus devleti aştım, diyorlar, Kürt milliyetçiliğini reddediyorlar.”
Cevap: Ulus devlet kurmayı başaramayan PKK, küresel koşullar içinde yeniden politik-askeri-ideolojik mevzi aldı ve egemen ulus devleti zayıflatarak demokratik yollardan otonomiyi başarmanın peşinde. Hepsi bu. Milliyetçilik dediğimiz şeyi PKK” ulusal kurtuluş” olarak kodluyor. Bunun sol-sosyalist tarihle, deneyimlerle ilgisi var. Buradaki “milliyetçi” kod daha çok egemen milletlerin “şeytanca” politik  alanı olduğu için o terimden kaçar. Bence doğrusu da bu… Ulus devlet kuracağım, dediğiniz an bunun gereklerini de yerine getirirseniz bir anlamı olur. Küresel-bölgesel bir savaşın tüm yakıcı yıkıcı sonuçlarını göze alırsınız, devletinizi kuracak kadar bir politik askeri güç yaratırsınız ya da tekrardan yenilirsiniz. (1925-1938 yenilgileri) PKK, Türk devletiyle savaşında Türk sömürgeciliğini kesinkes yenilgiye uğratamadı, ama yenilmedi de… (Güçlendi) AKP iktidarıyla birlikte şartlar değişti, AKP’nin konuşulabilir, anlaşılabilir bir iktidar olduğu gerçeği fark edildi. Şimdi de demokratik anayasal süreçlerle otonomi mücadelesini sürdürüyor.  Haliyle ideolojik politik argümanı da “ulus devleti aştım, sen de Kemalist sömürgeciliği aş da konuşalım, barışalım, dağlarda namlular konuşmasın, gel bir dereden su içelim” tavrına döndü. Özetle Türk devleti kaba sömürgeciliği aşarsa PKK ulus devleti aşacak…  PKK’nin ulusal cephe örgütü eskiden ERNK’ydi. Şimdi KCK, KCK içinde milliyetçi Kürt eğilimi de var, solcu da var, liberal de… Hangi düzeyde hangi eğilimin temsil edildiği tartışması erken,ancak kalıcı barıştan sonra bunu sağlıklı değerlendirme imkanımız var. PKK dışındaki Kürt örgütlerinde milliyetçi olanları var mı, var. Ama ulus devlet kurmanın gereklerini yerine getirmede şimdilik pire kadar güçleri var. Kabul edelim, durum bu… Ulus devlet hakkı Kürtler için tarihsel bir haktır. Her hakkı da saklıdır. PKK, yenilse bile bu hakkı kullanacak Kürtler olacaktır. (Katalonya, BASK ve benzeri örnekler bunu kanıtlar. 35 yıl boyunca diktatörlük neredeyse iliklerine kadar İspanya’nın ezilen milletlerini yendi, ama 39.yılında kazanan Katalonya ve diğer topluluklar oldu. İspanya da kazandı.)
Tez:
PYD, Rojava’da otoriter bir sistem kurmuş, diğer partilere yaşam hakkı tanımıyor. Barzani’nin posterleri yakılıyor, Ala Rengin’e izin verilmiyor
Benim görüşüm: Bunca yalanı nasıl hayal ettiniz, nasıl kurguladınız, hayret… İç savaş koşullarında tüm partilere özerklik anlaşması için çağrıda bulunan, açık seçik çok partili, seçimli demokratik idare isteğini diğer parti ve örgütlerle paylaşan PYD’ye bunu söylüyorsunuz. Askeri güç şimdilik YPG’de tekilleşmiş. Üstelik artık cephelerde savaşan bir YPG’den daha fazlası var Rojava’da… Asayiş, emniyet, zabıta ve benzeri güvenlik bürokrasisi… De facto bir yönetime geçersin, ulusal meclisin olur, ulusal kongren olur, ulusal ordulaşmayı da oluşturursun. Teorik olarak bu kadar basit… Güney Kürdistan ulusal ordulaşması kendine has… İki ayrı askeri örgüt savaş yürüttü, ayrı politik ve askeri stratejilerle… Haliyle ulusal ordulaşma da bu minvalde gelişti ki giderek kurumsallaşıyor. 

   Bayrak meselesi şimdilik ayrışma noktası olmamalı. Rojava’da Al a Rengin de dalgalanıyor, sallanıyor, TEV DEM al a rengini de… Bu konudaki çarpıtma iyi niyetli değildir. Ulusal Kongre sonrasını beklemekte fayda var. Bunlar hep üzerinde tartışılacak teknik konular. Semboller üzerinden ayrışma ertelenmeli… Gerisini tartışmıyorum bile… 

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.