Social Icons

.

Pages

16 Temmuz 2012

Sömürgesizleştirme Devam Ediyor


Amed (Diyarbakır) 14 Temmuz Direniş mitinginin ortaya çıkardığı bazı sonuçlara değinmekte fayda görüyorum.  Günlerdir Öcalan’ı itibarsızlaştırmak için olmadık kampanyalar yapan sömürgeci basın onun özgürlüğü için direnen Kürtlerin aynı zamanda kendi özgürlükleri için direndiğini yine görmedi ya da meşrebine uygun çarpıttı. Bu direnişin birkaç sonucu var:
1.       Öcalan devletle herhangi bir gizli pazarlık yapmıyordur. Öyle olsaydı devlet, onun özgürlüğü için düzenlenen bir mitingi bu kirli savaşın bir parçası olarak dağıtmaya çalışmazdı.
2.       Yine son dönemlerde Leyla Zana üzerinden yürütülen tasfiyeci dil sürekli Zana’nın Öcalan’dan haberi olduğunu yazıp çiziyordu. Bu teori de çökmüş oldu.
3.       Öcalan, “ Özgür olmadan pazarlık yapmam.” diskuruna uygun olarak bir direniş gerçekleştirmektedir.
Devletin kendisinden varsa bazı taleplerini açık müzakere olması talebiyle geri çeviriyordur. Devletin, dolaysıyla AKP’nin bunca pervasızlığı açık müzakere talebinedir. Başbakanın ikide bir “Terör örgütüyle müzakere yapmayız.” masalı Öcalan’a yönelik bir dirençtir.
4.       BDP daha radikal bir sürece girmiştir. Siyasi olanakları sonuna kadar kullanıp Kürtlerin haklı taleplerinin eşit koşullarda müzakereyi destekleyeceğini ilan etmiştir.
5.       Demokratik özerkliğin politik yönü tüm iradesiyle açığa çıkmıştır. İdari ve sosyal yönleri olası bir müzakere sürecinde netleşecektir.
6.       Kürtlerin ulusal ve siyasi sorunlarını müzakereyle yasal garantiye almayan bir anayasa Kürtler açısından şimdiden kadük olmuştur.
7.       Mitinge bu kadar sert bir devlet saldırısı, Güney Kürdistanlı siyasi güçlere de Türk hükümetini bir tür teşhir işlevi görmüştür. Güneyliler AKP ile yürüttükleri ilişkilerde ikide bir dillendirdikleri “Silahsız çözüm” modelini (söylemlerini) halka ve onların siyasi liderlerine yönelik saldırılardan sonra gözden geçirme imkânı bulacaklardır.
8.       Uluslararası alanda Türk devletinin saldırgan siyasetleri daha da teşhir olacak, Suriye konusundaki tüm Osmanlıcı duyarlılıklarının modern halleri inandırıcılığını yitirecektir. Güney Afrika Komünist Partisinin, 13.kongresinde Öcalan’a “'Devrimci bir enternasyonalist savaşçı ve Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin sembolü' olarak resmen kabul etmesinden sonra Kürtlerin mücadele amaçları daha da tanınır olacaktır. İşler Türk devletinin istediği gibi gitmeyebilir. PKK’nin 2012 yılındaki eylem çizgisine bakıldığında eylemlerde sivil kayıpların önlenmesi için gösterdiği azami çaba bu savaşın devletle yürütüldüğü imajını da güçlendirecektir. 2011 yılındaki sivil kayıplar AKP’nin gökte ararken yerde bulduğu uygulamalardı. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.