Geçen sene “bir
gecede yüzlerce PKK’li ölecek, devlet yeni strateji geliştirdi.” sloganlarıyla Kürtlere
karşı devletin savaşını her alanda çocukça bir coşkuyla savunan Taraf’ın “ideolojisizi” “devrim
sonrası Üsküdar’daki yalısını kısmen Türk solcularıyla garantiye almak isteyen
çapsızı”, “Marxizm toplantılarının
yılışık, koca kafalısı” aradan bir yıl geçmesine rağmen büyümüş de Kürtlere
nasıl zafer kazanabileceklerini anlatıyor. http://www.ilkehaber.com/yazi/pkknin-kurt-sorunu-5000.htm şuradaki yazısında kısaca “PKK silah bırakıp devlete teslim etmiyorsa
daha fazla Kürtleşemediği içindir.” gibi abuk subuk bir belirlemeyle dünya
ulusal sorunları, kimlik sorunları, yoksulluk sorunları, sosyal sorunların nasıl
çözüleceğini bir tek o akıl etmiş ve başta PKK olmak üzere tüm siyasi çevreler,
biz sıradan yurttaşlar bu gerçeği yıllardır görememişiz. Savcıdan, polisten önce Pınar Selek’i ipe göndermek
isteyen bir haydut olmanın ötesinde HAMAS ve Özgür Suriye Ordusu’nun silahlı
savaşlarını sonuna kadar, üstelik “ ideolojikli” olarak destekleyen bir çapulcu
sıra Kürtlere gelince onları tasfiye için Necdet Özel’den daha hevesli minik bir kurmaycık oluveriyor bir anda. Bunca büyük laflarla PKK’ye akıl vereceğine PKK’ye katılıp içeriden “Kürtleşme, geleneklere saygı, dindarlaşma” konularında ideolojik savaşını vermeli, diyorum. Gerçi söylediği kriterlere Metiner’inden tutalım, Eronat’ına, ondan Ensarioğlu’na kadar birçok Kürt uyuyor. Leyla Zana’nın iyi niyetli yaklaşımlarını bugünlerde kullanmak isteyen Türk sağcılığının ve inkarcılığının “insansız gazete araçları” bugünlerde Allah’a duaya kalkmış elleriyle arzuladıkları Kürt tasfiyeciliğinin zirvelerinde öfke nöbetleri geçirmektedirler. PKK’nin bu savaşta yenilmemesi onlar için kriz gerekçesi oluvermiş. Bu tiplerin fabllardaki "çakal karakterleriyle" Kürtlerin siyasi imkanlarını bölüp parçalamak niyetleri gerçekleşmeyince uzun süren bir avcılıktan dönmüş yorgun çakallar gibi salya sümüklü ağızları, gözleri, elleriyle yeni planlar yapmayı düşündükleri kesin.
sıra Kürtlere gelince onları tasfiye için Necdet Özel’den daha hevesli minik bir kurmaycık oluveriyor bir anda. Bunca büyük laflarla PKK’ye akıl vereceğine PKK’ye katılıp içeriden “Kürtleşme, geleneklere saygı, dindarlaşma” konularında ideolojik savaşını vermeli, diyorum. Gerçi söylediği kriterlere Metiner’inden tutalım, Eronat’ına, ondan Ensarioğlu’na kadar birçok Kürt uyuyor. Leyla Zana’nın iyi niyetli yaklaşımlarını bugünlerde kullanmak isteyen Türk sağcılığının ve inkarcılığının “insansız gazete araçları” bugünlerde Allah’a duaya kalkmış elleriyle arzuladıkları Kürt tasfiyeciliğinin zirvelerinde öfke nöbetleri geçirmektedirler. PKK’nin bu savaşta yenilmemesi onlar için kriz gerekçesi oluvermiş. Bu tiplerin fabllardaki "çakal karakterleriyle" Kürtlerin siyasi imkanlarını bölüp parçalamak niyetleri gerçekleşmeyince uzun süren bir avcılıktan dönmüş yorgun çakallar gibi salya sümüklü ağızları, gözleri, elleriyle yeni planlar yapmayı düşündükleri kesin.
Gelelim yazıda ancak alaya alınacak
belirlemelere:
1. PKK, 1970’li yıllarda ortaya çıktığında
Kürtlerin Türk asimilasyonculuğu sonucunda büyük haksızlıklara uğradığını
belirledi. Bu asimilasyon gerçekleştirilirken Türk devletinin çeşitli araçları
kullandığını tespit etti. Bunların başında toprak ağalarının geldiğini
çözümledi. Bunların TC devletinin Kürdistan’daki varlığının temel aracı
olduğunu söyledi. Din insanlarının da asimilasyonun yedekleri olduğunu saptadı.
Diğer yandan Alevi Kürt nüfusunun da” ilerici-solcu” birtakım ideolojik politik
argümanlarla asimile edildiğini net bir şekilde ortaya koydu. Bunun için Mazlum
Doğan'ın ve daha sonra Öcalan’ın Kışla kültürü ve Kemalizm içerikli onlarca yazısı yayınlandı. Yıldıray gibi fabl karakterleri bu gerçeği görmedikleri için
Kürtlerin devletle savaşının gerekçelerini birtakım indirgemelerle çözdüklerini
sanıyorlar.
2. PKK’nin Marxizm hacmiyle kendi savaşını
haklı kılma süreci ise “Kürdistan’da Zor ve Zorun Rolü” tespitleri ayakları havada, soyut bir teorik çalışma değildir.
Tümden Türk devletşleşmesinin Kürdistan’da varolma biçimlerine yönelik geliştirmiş olduğu
stratejinin felsefi ve siyasi gerekçelerinin argümanlarıdır. Bunun için ne çok
şey bilmek lazım ne de akademisyen olmak lazım. Türk anayasalarının Kürtlerin
ulusal, sosyal, kültürel taleplerine yönelik maddeleri ve bu maddeleri gerekçe
göstererek estirdiği devlet terörünü görmek yeterli. Bir dizi katliamcılık ise bunun kanıtı. Ulusal
sorunların dünyada çözüm süreçleri Kürdistan’daki hareketin temel çözüm
süreçlerinden farklı değildir. Cezayir’de de böyle başladı, böyle bitti. Yani Yıldıray
ve benzerleri o sahip oldukları aklı sanırım Potomya’nın bağımsızlığı için kullanmalılar.
3. PKK’nin Türkiye soluna yönelik
eleştirileri tarihseldir. Kemalist tandanslı olarak gördükleri solun Türk
biçimlerine; çocuklara anlatır gibi sol
terminolojide “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” liberal terminolojide “
Self determinasyon” dediğimiz şeyi anlatıyor. Hala da anlatıyor. Solun bir
kısmı ancak ikna olabilmiş. PKK ve Öcalan ayrıca demokratik toplum tezleri,
ulus devletin reddi tezleriyle de sola daha görünürde bir devrimci demokrasi
önermektedir. Eğer beyaz solcular bu konuda ikna olmuşlarsa bunu PKK’nin başarı
hanesine yazmalıyız sanırım. Yıldıray anladı mı bilmiyorum.
4. Daha fazla Kürtleşmek Yıldıray Oğur’un
kast ettiği elbette bağımsız Kürdistan idealiyle yanıp tutuşan Kürtlük değildir, AKP’nin ideolojik politik harmanında ekonomik
Kürtlüktür. İhale Kürtlüğü ya da ucuz işgücüne rağmen Rize’de çay ve fındık
toplarken birkaç Kürt ezgisine müsaade edilmesidir.
5. Yıldıray Oğur, Barzani hareketi konusunda
zırzop bir cahil. Bu konuya değinmiyorum bile. Halepçe katliamı varken değinmek
boş gevezelik olur. PKK’nin Barzani ve KDP karşıtlığı ideolojikti, sonradan
Türk devletinin oyunlarından ötürü bir kavgaları oldu, ama sanırım her iki
taraf da yeterince sonuç çıkardı.
6. Demirtaş’ın Çetinkaya ile görüşmesini
fazla gören bir tip ya gazetecilik, yazarlık yapmasın ya da o kalemi alıp
gözüne soksun. Demirtaş önemli bir siyasi lider pozisyonunu yakaladı ve Kürtler
bunu kaybetmek istemiyor. Demirtaş’ın politik karizması anlaşılan bu gazeteci
görünümlü Mehmetçik ve polisçiklere batıyor. Daha çok batsın, ne diyelim!
Gece karın ağrısı, kusma, yüksek ateş
şikayetleriyle hastaneye gitmiştim. Bir iki şişe serumdan sonra Yıldıray Oğur’un
bu uyduruk yazısını okuduktan sonra ciddi ciddi kahkaha attım. Bu kadar gülünç
olunabilir ancak. BDP-KCK-PKK çizgisi yıpransın, parçalansın diye bu tipler
Kürtler için daha radikal taleplerde bulunabilirler. Bu sıradan bir yazar
refleksi değil, Türk devletinin 2009’dan beri geliştirmiş olduğu tasfiyeci
konseptle ilgilidir. Bunu öteden beri sık sık yazıyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder