Türk siyasetindeki
omurgasızlık Oslo sürecini hala doğru konuşamıyor olmamıza yön veriyor. Özellikle
faşist, ulusalcı ve cemaatçi oluşumların önemli bir bölümünün süreci
şeytanlaştırma girişimlerini kendi adıma kaygıyla izliyorum. İnsanda, bir daha
asla bu tip görüşmeler başlamayacak, fikrini/umutsuzluğunu perçinliyor. Kürtlere
bu süreçten sonra yapılan haksızlıkları biliyoruz. görüşmelerle şu veya bu
biçimde ilişkisi olan herkesi; avukatından gazetecisine, iş insanından
işçisine, köylüsünden aydınına hatta kimi Türk liberal-sol aydınlara uzanan
geniş bir cepheye yapılan operasyonlar sonucu tutuklama mekanizması devreye
girdi. Kürt siyasi hareketini bir silindir gibi ezmek istedi. Oslo’da, İmralı’da
beceriksiz kalan Türk devlet aklı bu beceriksizliğin faturasını legal, kısmen
yarı legal oluşumlara kesmek istedi. Ankara aklı bu süreçte başarısızdı çünkü
olaya başından beri hileli yaklaşmış. Gerçi bu hileli yolu zaman zaman
hükümetin bazı unsurları açıkça söylüyorlar. Bilindiği üzere Oslo, bir beklenti
yaratmıştı. Beklentiler somutlaşmayınca her kesimin de hayal kırıklığı büyük
oldu. Her muhatap yine kendi “dil”ince konuşmaya başladı, geldiğimiz nokta “günlük
birey ve toplum kaygılarını” aşan bir nokta. Devlet ve PKK savaşta cinnet
halini oynayan iki karaktere dönüştü. Devletin sorumluluğu birincil olduğu için
temel eleştirilerimizi devlete yöneltmekte,
onun siyasi mekanizması hükümete
yöneltmekte bir sakınca yok.
Kolombiya ve FARC arasında 8 Ekim’de
başlayacak görüşmelerde Kolombiya hükümetinin neler yaptığını kamuoyunu nasıl
yönlendirdiğini az açalım istedim:
Öncelikle
bir müzakere sürecine ihtiyaç duyduğunu açıkladı hükümet. FARC buna olumlu
yanıt vereceğini açıkladı. Bu açıklamalara gelen kadar bizim Oslo’muza benzer
bir süreç yaşanıyor orada. Kolombiya güvenlik ve istihbaratı örgütle temas
kurup Küba’da aylarca teknik bir yol haritası belirliyor. Güven verici
adımlardan sonra bu defa kamuoyu bilgilendirilmesi yapılıyor. Bunu en üst
düzeyde devlet başkanı Juan Manuel
Santos açıkladı. Açıklamakla yetinmedi, bu görüşmeleri yapan, yapacak
devlet ve örgüt üyelerini yasal güvenceye kavuşturdu. “Barış İçin Yasal Çerçeve”
yasası çıkardı. FARC ve ELN örgüt üyeleri için sosyal ve siyasal hayata karışma
düzenlemesi garantisi verdi bu yasayla. Kolombiya devlet başkanı Juan Manuel
Santos müzakere prensiplerini şöyle açıkladı: “Geçmişin hatalarından
ders çıkartarak bir daha tekrar etmeme, atılacak her adımın süreci uzatmaya
değil çatışmalara son vermeye götürmeye yönelik olması esas alınacaktır.
Askeri varlığımızı koruyacağız.” Kolombiyalı siyasi uzmanlar olayı şöyle
değerlendirdi: “"Silah bırakmak her zaman masada olmuştur ancak FARC ikna
olmadan ve kendileri için önem arzeden reformlar konusunda ileri dönük adımlar
atılmadan silah bırakmaları doğrusu beni şaşırtır." Santos gelip
geçmiş en güçlü kitle desteğine sahip olmasıyla Erdoğan ile kıyaslanabilir bir
liderdir. Son seçimlerde yüzde 69 gibi bir oy oranı yakaladı. Kimi sol çevreler
Kolombiya’daki Barış yasasına “itirafçılık yasası” dese de bunun pratikte öyle
anlaşılmayacağı apaçık. Bir defa yasanın adı siyasi bir ad ve örgüt iradesini
doğrudan muhatap alan bir yanı var. Türk devletinin çıkardığı itirafçılık
yasalarında örgüt iradesi değil, örgüt içindeki bireyi hedef alan, onu
konuşturarak daha fazla öldürme, daha fazla çatışma, operasyon mantığı vardı. Kolombiya
için bu eleştirinin insafsızca olduğunu düşünüyorum. Kolombiya için iyimser
olmak belki erken ama en azından Türkiye için yeni bir model söz konusu. Ayrıca
Kolombiya müzakereleri siyasi zemin
açısından bizimkinden daha zorlu ve daha büyük problemleri var. Mesela FARC’ın
müzakerelerde topraksız köylülere toprak dağıtımı, yasal partilileşme talepleri
olacak. Bu, neresinden bakarsak bakalım bizdekinden zorlu. Sınıfsal talepler
olacak. Kolombiya oligarşisinin azgınlığı dikkate alındığında hükümet sahiden
çok cesur. Çünkü toprak ağalarının ve çeşitli kapitalist kuruluşlarının bugün
sahip oldukları birçok mal mülk 1964’ten sonra yoksul köylüler ve yerlilerden gaspedilmiş.
Oligarşi için bu barış onların neo-vahşi ekonomilerini dinamitleyecek gibi…
İki yıl
öncesinde hayal edilmesi bile zor olan Kolombiya-Oslo süreci bugün en üst
düzeyde devlet tarafından destekleniyor. Sanırım bizde nasıl olması
gerektiği konusunda yeterince ipucu var yazıda. Daha önceki yazılarda örgüt ve
devlet liderinin karşılıklı ortamı yumuşatan takvimi kronolojik olarak
vermiştim. Şimdi ders çalışma sırası bizde sanırım…
Not: Başlık twitterden birinin iletisidir. Çaldım.
1 yorum:
Akp'ye oy vermiş biri olarak buraya yorum yapmam şaşırtabilir birçoğunuzu; Oyumu kullanırken en önemli beklentim, Kürt sorunu özelinde insan haklarını baz alan reformların uygulamaya geçirileceği umuduydu.
Ancak bunun zıttı geleneksel tavrın günden güne siyasetin diline hakim olması yazınızda belirttiğiniz üzere dönem dönem umudumun kırılmasına yol açtı. Bunu etkileyen dış faktörler de oldu dediğiniz gibi ama bir yerde iki tarafın da özeleştiri yapması ve bunu kendilerini destekleyen kitlelere de açıklamaları gerektiği inancındayım. Bu müzakereler öncesinde güven ortamına katkı da bulunabilir. Karayılan'ın, Özgürel'e yaptığı açıklamalar çok değerliydi ve devamı gelmeliydi iki taraf için de.
Bu saatten sonra Kolombiya örneğindeki gibi Erdoğan'ın net bir tavır ortaya koyarak görüşmelere tekrardan başlayacaklarını ve iki tarafın da ateşkes dönemine girdiklerini açıklamasını isterim bir yurttaş olarak.
Biz ikimiz diyalog kurabiliyorken onlar neden yapamıyor anlamıyorum. Her gün bu topraklarda insanlar ölüyor. Her gün ölüyoruz. İnşallah bir gün bu ülkeye barış gelir ve biz karşılıklı kardeş gibi oturup çay içebiliriz, sohbet edebiliriz.
Sağlıcakla.
Yorum Gönder