1840, Şam: Bir Hıristiyan keşişi ortadan kaybolur. Birden bire bir
dedikodu yayılır. "Keşişi Yahudiler kaçırmıştır, onun kanını Pesah
(Mayasız) bayramında çocuklarına içirecekler ve bayramlarını kutlayacaklardır." Bu olaydan
sonra 60 Yahudi çocuğu işkenceli sorgular sonucu itirafa zorlanır. İki çocuk
işkence sonucu ölür. Onlarcası hapsedilir, yüzlerce aile göç etmek durumunda
kalır. İngiltere ve Amerika’daki Yahudi kuruluşları Suriye üzerine baskı kurar,
olay derinliğine soruşturulur ve bu iftiranın altında Ratti Menton adlı Fransız
diplomat çıkar. Böylece Yahudiler için ne Avrupa be Ortadoğu ne de başka bir
yer artık güvenilir bir yer değildir.
Theodor (Binyamin Ze’ev) Herzl: 19.yüzyıldaki Avrupa aydınlanmacılığının
militan savunucularındandı. Viyana Hukuk fakültesinde okurken oyun yazarlığının
yanı sıra liberal Neue Freie Presse gazetesinin
de muhabirliğini yaptı. 1880’lerin sonunda gazeteci olarak gittiği Paris’te,
aydınlanmanın beşiği bu kentte Fransa’yı baştan sona etkisi alan yeni bir
kavramla tanıştı: Antisemitizm… Yüzbaşı Alfred Dreyfus, Almanya’ya gizli bilgi
sızdırmakla suçlandı. Fransa’da o dönem ciddi bir Yahudi düşmanlığı olmasına
rağmen Dreyfus, ailesinin ekonomik durumu ve okuldaki üstün başarısından ötürü
askeri okula kabul edilir ve genç bir subay olarak mezun olur. Sonrası bilinen
ünlü L’Affaire (dava)…
Önce basın ve antisemitist çetelerce rütbesi söküldü, sonra Şeytan Adası’nda
ömür boyu cezaya mahkum edildi. 3 Ocak 1895 yılında Paris sokaklarında teşhir
edilip Parisliler tarafından lanetlendiğinde kalabalık, “Yahudilere ölüm!” diye sloganlar attı. Bu sahneye Theodor Herzl birebir tanık
olmuştu. Aydınlanmanın, eşitliğin, özgürlüğün kalbi Paris’te kendisi de iyi bir
seküler aydın olan Herzl, Dreyfus teşhirinden sonra sarsıldı. Bu sarsılma onu
değişik arayışlara itti. Zaten bu olaydan birkaç yıl önce Fransa’da yayınlanan La France Juive (Yahudi Fransa) kitabı
neredeyse Yahudi olmayan tüm Fransızların aklını başından almış, en ufak bir
kötülük hemen Yahudilere mal edilmektedir. Herzl tüm bu olay ve olgulara tanık
olduktan sonra Yahudiler için bu cehennemden tek çıkış yolunun anavatanlarına
dönmek olduğunu anlar. Bundan sonra bunun için çalışır. Yahudilerin ulusal
sorunlarının olduğu bilincine vardı. O, uluslararası arenada Yahudi sorununu
ivedilikle ele alınmasını ön görüyor, çeşitli hükümetlerle görüşmeler yapıyor,
Yisrael topraklarında bir devletin kurulması için büyük çaplı destek arıyordu. Bazı
Yahudi şirketleriyle temasa geçerek ütopik Yahudi devletini kurdu. Siyon tepesi
ve çevresini de halkına hedef gösterdi. Tüm bu çalışmalarını açıktan ve
diplomatik yollardan yapıyordu. O gün bugündür Yahudi nefretiyle şuursuzluk
kazanmış kocaman bir Avrupa ve İslam coğrafyası söz konusu…
1903: Rus yazar ve gizemci Papaz Sergei Nilus
yazdığı gazete yazılarında Yahudilerin gizli Siyon Protokollerinin olduğunu
yakında dünyayı ele geçireceklerini, dünyayı karıştırmak için çeşitli komplolar
hazırladıklarını iddia ediyordu. Bu iddia bir anda Rusya’yı ve Avrupa’yı etkisi
altına aldı. Daha sonra Hitler, “Kavgam” kitabında “Yahudiler dış görünüşü kurtarmak için bütün bir şiddetle reddettikleri
“Protocoles des sages de Sion” (Sion
ileri liderlerinin protokolleri) bu milletin bütün hayatının nasıl devamlı bir
yalan üzerine inşa edilmiş olduğunu gösteren eşsiz bir örnektir. (Kavgam,
Burak Yayınevi, 1998, s. 382). diyecekti.
Aldatma ortaya çıktı
“1921'de London Times Protokoller'in “beceriksizce bir intihal” olduğu sonucunu ortaya çıkaran delilleri sundu. Times,Protokoller'in Yahudilerden hiç bahsetmeyen bir Fransız politik eleştirisinin, Dialogue in Hell Between Machiavelli and Montesquieu ,(Machievelli ve Montesquieeu Arasındaki Cehennem Diyalogları) (1864) adlı Maurice Joy'un kitabının bölümlerini kopyaladığını kanıtladı. Yapılan diğer araştırmalar ise, Hermann Goedsche'nin yazdığı Prusya basımı romanBiarritz'in (1868) bir bölümünün de Protokoller'e “esin kaynağı oluşturduğunu” ortaya koydu.” (http://www.ushmm.org/wlc/tr/article.php?ModuleId=10007058 )
“1921'de London Times Protokoller'in “beceriksizce bir intihal” olduğu sonucunu ortaya çıkaran delilleri sundu. Times,Protokoller'in Yahudilerden hiç bahsetmeyen bir Fransız politik eleştirisinin, Dialogue in Hell Between Machiavelli and Montesquieu ,(Machievelli ve Montesquieeu Arasındaki Cehennem Diyalogları) (1864) adlı Maurice Joy'un kitabının bölümlerini kopyaladığını kanıtladı. Yapılan diğer araştırmalar ise, Hermann Goedsche'nin yazdığı Prusya basımı romanBiarritz'in (1868) bir bölümünün de Protokoller'e “esin kaynağı oluşturduğunu” ortaya koydu.” (http://www.ushmm.org/wlc/tr/article.php?ModuleId=10007058 )
1943
yılından sonra bu protokoller Türkiye’de “Kavgam” kitabıyla birlikte sık sık piyasaya
sürülür. Bir akılsızlar ordusu hala gerçekten bur protokollerin varlığına
inanıyor, bundan komplo teorileri çıkarıyor, dünyayı ele geçiren gizemli Yahudi
masalıyla koca bir toplumu manyaklaştırabiliyor. Bu akılsızlar ordusu her
olayda iş başındadır. İsrail ile Filistinliler arasında sorun mu var, hemen
Tevrat’tan alıntılar, gizli Yahudi emelleri, Siyonizm, Herzl, dünyayı yöneten
gizli el, büyük resim, derin dünya devleti, Kudüs savaşçıları, “İsrail
yeryüzünü ele geçirecek hepimizi sikecek.” Anlamına gelen paranoyalar bir bir
devreye giriyor. Bu kötücül masalları nakledenler de kimi zaman İslamcı, kimi
zaman solcu, kimi zaman milliyetçi manyaklar… Mesela Gazze’den Tel Aviv’e roket
fırlatılırken roketin havada bıraktığı romantik
ateşli izi Hilal Kaplan ateşkesten sonra Ortadoğu’nun biricik Müslüman
ablası duygusuyla İsrail’in acilen 1967 öncesi sınırlarına çekilmesini
emrediyor. Bunu isteyenler haklı da
olabilirler. İsrail’in 67 sonrası işgal ettiği oldukça geniş topraklar var. Lakin
1950, 1956 ve 1967 savaşlarını eğer Araplar kazansaydı ne olurdu? sorusu hala
içinde korkunç felaket olurdu, cevabını
barındırarak kafamızı kurcalamaya devam ediyor. Hiçbir uluslararası savaşa taraf olmadıkları halde, devletsiz
olmalarına rağmen tüm savaşlarda çeşitli devletlere askerlik yaparak birbirini
öldüren Yahudilerin tarihin en korkunç soykırımına maruz kalmasını nasıl
açıklayacağız? Bu tarihi felaketi
hangi solculuk, hangi İslamcılık, hangi demokratlık açıklayabilir? Yahudisiz Ortadoğu hatta Yahudisiz dünya
öneren kutsal dinlerin merhametine mi sığınacağız yoksa devlet-toprak-öz
yönetim-demokrasi kavramlarıyla dünyayı anlayıp buna göre mi tutumumuz
belirleyeceğiz? Hangi vicdanla bu sorunlara akıllı çözümler önereceğiz?
Antisemitizm nedir: Yahudi halkının kendi kaderini
tayin hakkını tanımamak, İsrail devletinin varlığını ırkçı bir girişim olarak
görmek; İsrail’den, diğer demokratik ülkelerden talep edilmeyen bir uygulamayı
talep ederek çifte standart uygulamak; çağdaş İsrail politikaları ile Naziler
arasında parallelik kurmak; İsrail devletinin uygulamalarından kolektif olarak
Yahudileri sorumlu tutmak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder