Social Icons

.

Pages

10 Aralık 2012

Basit Bir Aşk Öyküsü


Cağaoğlu’nda çalıştığım yıllarda her sabah aynı durakta karşılaştığım genç bir kadın vardı. Yaz kış aynı eşarpla işe giderdi. Belki de değişiyordu da hep aynı renk tutkunuydu, bilmiyorum. Bunu kendisine hiç sormadım.  Dudakları etleçti, yüzünün bir yarısı gülümserken diğer yarısı somurturdu. Düzgün, sıralı dişleri aralandığında ya merhaba, der ya da bir sigara isterdi benden. Benim dışımda kimseden sigara istediğine tanık olmadım. Sigara içişini romantize etmeyeyim, ama sigarayı yudumlayıp dumanı ağzından saldığında bunu bir gösteriye dönüştürüyor, çırılçıplak izleniyormuş hissine varıyor gibiydi.  Gözlerinin akı sağa doğru daralıyor, karası minik bir zeytin tanesi gibi parlıyor, kirpikleri kalkar gibi oluyor,  etleç dudaklarına bir an muzip bir gülümseme yerleşiyordu. Az sonra bedeninin tüm ayrıntılarını sergileyecekmiş gibi  oval yüzünün rengi kızarıyor, gözlerini kısarak etrafına gülücükler dağıtırcasına dans ediyor, kalçalarına kadar çektiği siyah saydam çoraplarıyla minik bir odada  sanki özel bir gösteri sunuyordu adeta… Tüm bunlar benim Elisa’dan yapmasını istediğim şeyler de olabilirdi pekâlâ.  
     Ilık bir mayıs sabahı her zaman işe gitmek için otobüse bindik. Bu defa yan yana oturma fırsatını da yakaladık. Beyazıt Meydanı’nda indiğimizde bir anda ikimiz yoğun yemek kokuları arasında bir esnaf lokantasına oturmuş bulduk kendimizi. O anlattı, ben dinledim, o anlattı; ben onayladım, o konuştu, ben sustum…
Mahallede kendisine aşık birkaç ergenden, ona tutkun Beyazit esnafından, kendisini otele bir geceliğine atmak isteyen Çemberlitaş halıcılarından, Gülhane’ye çay için davet edip sonrasında Büyükada’ya sınırsız fantezi denemek isteyen yaşlı Yedikuleli eski solculardan söz edip durdu. Bir an oldu sustuk ikimiz, sonrasında ben:
-          Ee, sonra? diye sordum meraklı meraklı…
Elisa kaşlarını çatarak:
-          Azizim, dedi burada “Soylu Zihinliler” derneği olmalı veya kurulmalı.
-          Neden buna ihtiyaç var ki, dedim.
-          Neden olmasın,  benle yatmak için çırpınan erkeklerin duyuşsal perfomansını ölçeceğim. Bu nedenle arıyorum bu derneği.  Radikal olduğunu söyleyen Nesim’de bir şeyler bulmuştum. Biraz daha zorlasaydı beni, onunla yapmayacağım şey yoktu.
-          Ee, neden olmadı peki?
-          Neden olacak o da parasızdı. Yemeği bile en fazla lahmacunun olduğu yerlerde yerdik, bazen bana hesap ödettiği bile olurdu, ayol, bunun nesi soyluluk!
-           Belki birlikte kazanırdınız. Bir yolu olurdu, ne biliyim bir şans!
-          Ayol, bunca kişi yatmak için can atıyor, herkes çevremde Cem u pervane bir de şans mı bekleyeceğim.
-          Sen kimseyle yatmak istedin mi?
-          Hayır, her birinde bir kusur buluyordum.
-          Onlar sende ne gibi kusurlar buluyordu?
-          Kıçımı beğenmeyen vardı mesela, ay, çok komikti! işemeye giderken beni izlemiş restorantta, dönüşte dolgun değil dedi. Gülsem mi öfkelensem mi bilemedim.
-          Başka?
-          Beni fena halde dedikoducu bulan vardı.
-          Niye öyle düşünmüş ki?
-          Birkaç yıl önceydi,  bir arkadaşım vardı, ben kendisine, komiklik olsun diye sermaye Mahmure diye takılırdım. O da bu hitabımdan memnundu. İşte Mahmure’nin bana anlattığı bir olay vardı. Herifin biri iş toplantısında fermuarı açıkmış, bunun farkında değilmiş. Kimse de kendisini uyarmamış. Hahaha, düşünsene personel denetimi yapıyor, mal ortada sallanıyor. Bunda ne mi var? Ne olacak ayol, Mahmure anlatınca her iş toplantısında böyle gülmeye ihtiyacım olduğu an siki dışarıda herifler arıyordum. Hiç denk gelmedim, Mahmure’nin bu olayı aklıma düştükçe anlatıp durdum Doktor Murtaza’ya … Murtaza işte, beni dedikoducu, meczup bilen hıyar… Ondan söz ediyorum. Her buluşmamızda bunu anlatırdım, günün birinde telefonlarına ulaşamaz oldum. Aylar sonra İnternette bir siteye üye olmuştum. Beni başka bir adla anlatıyordu. Orada gördüm herifi.
-          O da mı komiklik olsun diye anlatmış?
-          Sanırım, evet.
-          Sonra?
-          Sonrası yok. O günden sonra da ancak evlenilebilecek bir erkek olursa evlilik zamanı yatarım diye kendime söz verdim.
-          Benden evlilik teklifi mi bekliyorsun?
-          Hayır, sana başka bir mesaj veriyorum.
-          Benim senle yatmak istediğimi nereden çıkardın?
-          Soylu zihinliyim, anlarım ben.
-          Soylu zihinlilere yatmıyorum.
-          Başka hangi tiplerle yatmasın?
-          Rızası olmayanla, yetişkin olmayanla, gönül telimi titretmeyenle desem?
-          Bu kadar basit mi?
-          Evet, bu kadar basit, onu içinden çıkılmaz hale getiren soylular!
Sonra sustuk.  Az sonra önümüzden bir grup eylemci geçti, Elisa onların arasına karıştı, ben de işe gittim. O gün bugündür Elisa’yı görmüyorum. 

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.