Cağaoğlu’nda çalıştığım yıllarda her sabah
aynı durakta karşılaştığım genç bir kadın vardı. Yaz kış aynı eşarpla işe
giderdi. Belki de değişiyordu da hep aynı renk tutkunuydu, bilmiyorum. Bunu kendisine
hiç sormadım. Dudakları etleçti, yüzünün
bir yarısı gülümserken diğer yarısı somurturdu. Düzgün, sıralı dişleri
aralandığında ya merhaba, der ya da bir sigara isterdi benden. Benim dışımda
kimseden sigara istediğine tanık olmadım. Sigara içişini romantize etmeyeyim, ama sigarayı yudumlayıp dumanı ağzından saldığında bunu bir gösteriye
dönüştürüyor, çırılçıplak izleniyormuş hissine varıyor gibiydi. Gözlerinin akı sağa doğru daralıyor, karası
minik bir zeytin tanesi gibi parlıyor, kirpikleri kalkar gibi oluyor, etleç dudaklarına bir an muzip bir gülümseme yerleşiyordu.
Az sonra bedeninin tüm ayrıntılarını sergileyecekmiş gibi oval yüzünün rengi kızarıyor, gözlerini
kısarak etrafına gülücükler dağıtırcasına dans ediyor, kalçalarına kadar çektiği siyah saydam çoraplarıyla minik bir odada sanki özel bir gösteri sunuyordu adeta… Tüm bunlar benim
Elisa’dan yapmasını istediğim şeyler de olabilirdi pekâlâ.
Ilık bir mayıs sabahı her zaman işe gitmek
için otobüse bindik. Bu defa yan yana oturma fırsatını da yakaladık. Beyazıt Meydanı’nda
indiğimizde bir anda ikimiz yoğun yemek kokuları arasında bir esnaf lokantasına
oturmuş bulduk kendimizi. O anlattı, ben dinledim, o anlattı; ben onayladım, o konuştu,
ben sustum…
Mahallede kendisine aşık birkaç ergenden, ona tutkun Beyazit
esnafından, kendisini otele bir geceliğine atmak isteyen Çemberlitaş
halıcılarından, Gülhane’ye çay için davet edip sonrasında Büyükada’ya sınırsız
fantezi denemek isteyen yaşlı Yedikuleli eski solculardan söz edip durdu. Bir
an oldu sustuk ikimiz, sonrasında ben:
-
Ee,
sonra? diye sordum meraklı meraklı…
Elisa kaşlarını çatarak:
-
Azizim,
dedi burada “Soylu Zihinliler” derneği olmalı veya kurulmalı.
-
Neden
buna ihtiyaç var ki, dedim.
-
Neden
olmasın, benle yatmak için çırpınan
erkeklerin duyuşsal perfomansını ölçeceğim. Bu nedenle arıyorum bu derneği. Radikal
olduğunu söyleyen Nesim’de bir şeyler bulmuştum. Biraz daha zorlasaydı beni,
onunla yapmayacağım şey yoktu.
-
Ee,
neden olmadı peki?
-
Neden
olacak o da parasızdı. Yemeği bile en fazla lahmacunun olduğu yerlerde yerdik,
bazen bana hesap ödettiği bile olurdu, ayol, bunun nesi soyluluk!
-
Belki birlikte kazanırdınız. Bir yolu olurdu,
ne biliyim bir şans!
-
Ayol,
bunca kişi yatmak için can atıyor, herkes çevremde Cem u pervane bir de şans mı
bekleyeceğim.
-
Sen
kimseyle yatmak istedin mi?
-
Hayır,
her birinde bir kusur buluyordum.
-
Onlar
sende ne gibi kusurlar buluyordu?
-
Kıçımı
beğenmeyen vardı mesela, ay, çok komikti! işemeye giderken beni izlemiş
restorantta, dönüşte dolgun değil dedi. Gülsem mi öfkelensem mi bilemedim.
-
Başka?
-
Beni
fena halde dedikoducu bulan vardı.
-
Niye
öyle düşünmüş ki?
-
Birkaç
yıl önceydi, bir arkadaşım vardı, ben
kendisine, komiklik olsun diye sermaye Mahmure diye takılırdım. O da bu hitabımdan memnundu. İşte Mahmure’nin bana anlattığı bir olay vardı. Herifin biri iş
toplantısında fermuarı açıkmış, bunun farkında değilmiş. Kimse de kendisini
uyarmamış. Hahaha, düşünsene personel denetimi yapıyor, mal ortada sallanıyor. Bunda
ne mi var? Ne olacak ayol, Mahmure anlatınca her iş toplantısında böyle gülmeye
ihtiyacım olduğu an siki dışarıda herifler arıyordum. Hiç denk gelmedim,
Mahmure’nin bu olayı aklıma düştükçe anlatıp durdum Doktor Murtaza’ya … Murtaza
işte, beni dedikoducu, meczup bilen hıyar… Ondan söz ediyorum. Her buluşmamızda
bunu anlatırdım, günün birinde telefonlarına ulaşamaz oldum. Aylar sonra İnternette bir siteye üye olmuştum. Beni başka bir adla anlatıyordu. Orada gördüm
herifi.
-
O
da mı komiklik olsun diye anlatmış?
-
Sanırım,
evet.
-
Sonra?
-
Sonrası
yok. O günden sonra da ancak evlenilebilecek bir erkek olursa evlilik zamanı
yatarım diye kendime söz verdim.
-
Benden evlilik teklifi mi bekliyorsun?
-
Hayır,
sana başka bir mesaj veriyorum.
-
Benim
senle yatmak istediğimi nereden çıkardın?
-
Soylu
zihinliyim, anlarım ben.
-
Soylu
zihinlilere yatmıyorum.
-
Başka
hangi tiplerle yatmasın?
-
Rızası
olmayanla, yetişkin olmayanla, gönül telimi titretmeyenle desem?
-
Bu
kadar basit mi?
-
Evet,
bu kadar basit, onu içinden çıkılmaz hale getiren soylular!
Sonra sustuk. Az sonra önümüzden bir grup eylemci geçti,
Elisa onların arasına karıştı, ben de işe gittim. O gün bugündür Elisa’yı
görmüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder