Social Icons

.

Pages

20 Mart 2013

Sorularla Hasat Zamanı


Olası Müzakere ve Barış Soruları ve Cevaplar
AKP, fındık ve çay fiyatlarını düşürdü, PKK ve Öcalan, bunu  hükumetle neden müzakere etmiyor?
-          Evet, üreticiler mağdur oluyor, bu durumda üretici birlikleri, dernekleri vs. örgütlenip “Müzakere sürecinde PKK ve Öcalan’ı ekonomik irademiz sayıyoruz, derse eminim bu talep ciddiye alınır.
Avcılar Trafiğine AKP’li büyükşehir belediyesi çare bulamıyor, çoğumuz her sabah patronlarımızdan her akşam evde eşlerimizden fırça yiyoruz, PKK ve Öcalan  bu sorunu neden bir talep olarak pazarlık masasına getirmiyor?
-          Trafik çilesinden şikayet edenler eğer bir dernek kurarsa ve Öcalan’ın ekolojik toplum paradigmasını okuyup anlarlarsa bunu da açıkça beyan ederlerse inanın pazarlık masasında görüşülecek bir konu da bu olur.
Polis, üniversitelerde eylem yapan göstericilere saldırıyor, süreç mi dediniz? ( Muzip bir gülümseme-Rus romanlarından düşme)
-          Müzakere polise karşı kitlesel eylemlere engel değil, polisin bu tavrı her zaman teşhir edilir. Süreç, bu tip müdahaleleri en aza indirgemek için Kürtlere çok şey borçlu. ( Bu soruyu hangi akılla sordunuz bayım? Sahiden ciddi misiniz?)
Demokrasi ve Türkiye devrim mücadelesi zarar görebilir, süreç mi dediniz? ( Gözlerini küçülterek gülüyor.)
-          Baskın Oran, 1954-56 yılında Fransa’da yaşasaydı oranın Guy Mollet’i olurdu. ( Gerisini siz araştırın, her şeyi yazamam)
KCK’ye olduğu gibi diğer demokratik kurumlara hala operasyonlar devam ediyor, süreç mi dediniz?
-          Operasyonlar dursun diye Öcalan aylardır uğraşıyor, sayın, Öcalan düşmanı solcular. Baskıların hala devam etmesi sizin de bu sürece vermeniz gerekip de vermediğiniz destek olabilir mi? Mesela Lice dağlarında en kahredici operasyonları durduran Kürt yurttaşlar bu barışı destekliyor ve partilerine güveniyorlarsa sizin desteğiniz o şoven, o kibirli ağzınızı kapatmak olarak da anlaşılabilir. 
Ama BDP, neden AKP’ye yönelik şiddet eylemini kınadı ki devrimci dayanışma bu mu?
-          BDP ve öncesi legal siyasi Kürt kurumlar, PKK’nin birçok eylemini de kınadılar sevgili tarih unutucular, gerçeği bükücüler, devrim ve demokrasi anlamazlar...  Ayrıca PKK’nin doğrudan Kürdistan’daki ya da Türkiye’deki siyasi parti bürolarına yönelik eylemleri olmadı ya da olduğunda PKK, en üst düzeyden  önünü aldı. Sizce neden? Bunu bir araştırın isterseniz… Hüseyin Aygün gözaltına alındığında yana yakıla siyasi demokratik haklardan söz etmiştiniz ama…
PKK ve Öcalan, kandırılacak,  süreç sahte olacak, bozulacak; süreç mi dediniz?
-          PKK ve Öcalan 40 yıldır bunu düşünemedi siz twitter başında, köşe başlarında bunu akıl ettiniz, bravo size… 2009 açılımından sonra 2011 seçimlerinde tavan yapmış bir Kürt dinamiğinden söz ediyorsunuz değil mi? Kandırılmalarına rağmen hala tarihin en coşkulu newrozlarını mobilize eden Kürt hareketinden söz ediyorsunuz değil mi? Şaka mısınız?

Kürtler de milliyetçilik yapıyor (PKK kastediliyor) ama ama ama?
-          Neden yapmasın? Bunu solculuk adına söylüyorsan bence külliyatını götür Munzur çayına at. Bir işe yaramaz bu bilgi. Sol ve solculukla ilgin var, kabul ama böyle bir solculuğa Kürtler tennezül etmez. Kürtlere “Kürt beylerinin, feodallerinin yetersiz önderliklerine rağmen TC ve Arap sömürgecilerine yönelik yürüttüğü isyan ve savaşlar yerden göğe kadar haklıdır.”diyen İbrahim Kaypakkaya komünistliği dost olur ama… Kürtler de bu eşsiz Türk komünistini bağrına basıyor, basacaktır…
Sonuç ve Analoji: Kürtlerin tarlaları çoraktı, suları kesilmiştir, su kaynaklarının başını yedi başlı ejderhalar tutmuştu. Kürtler önce tarlalarını temizlediler çer çöpten, sonra çeşme başındaki ejderhanın 2-3 başını vurdular, o şimdi geri çekildi karargaha, sonra çeşme başını tutuyorlar, arklar, kanallar da yaptılar, tarlayı suladılar, tohumladılar… Sıra yeşermesini beklemekte, hasadını beklemekte… Bu arada tarlaya domuzlar, kuşlar saldırsa bile koruyacak öz güçleri vardır. Diğerlerinin çeşme, su yolu, ark, kanal yapmasını beklemezler. Neden beklesinler ki?

Hiç yorum yok:

self determinasyon,öz yönetim

20. Yüzyılda uluslararası hukukun en önemli kavramlarından birisi haline gelen selfdeterminasyon, dünya toplumunda yeni bir yapılanma ve tanımlama süreci başlatmıştır. Kavram, günümüz dünyasının siyasi haritasının belirlenişi ve bundan sonra geçirmesi muhtemel değişikliklere ilişkin olarak sıkça söz konusu olmaktadır. Önceleri siyasi bir ilke olduğu düşünülen self-determinasyon kavramı hem BM 1966 İkiz Sözleşmeleri, hem BM Genel Kurul Kararları hem de uluslararası hukukun diğer aktörlerinin kararlarıyla hukuki bir hak haline dönüşmüştür. İlk ifade edilmeye başlandığı dönemlerde sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınması öngörülürken Yüzyılın sonlarında Sovyetler Birliğindeki federe cumhuriyetlerin de selfdeterminasyon hakkından yararlanarak ayrıldıkları görülmüştür

öz yönetimin gerekçesi

Self-determinasyon fikrinin gelişmesine 20. yüzyılda bir taraftan Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Vlademir I. Lenin, diğer taraftan Birleşik Devletlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında başkanı olan Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur. Lenin eserlerinde “ulusların Self-determinasyon hakkı” kavramınıortaya koymuş, bir ülkenin veya yerin ilhakının “bir ulusun Self-determinasyon hakkının ihlali” olacağını belirtmiştir. Bunun yanında Lenin, self determinasyonun ayrılmayı da kapsamakta olduğunu belirtmiştir. Hatta ilkenin uygulanma yöntemlerinden birincisi bu yoldu.Wilson ise arasında “Selfdeterminasyon” kelimesi tam olarak geçmese de altı tanesi Self-determinasyon ile ilgili 14 ilke ilan etmiştir. Konuşmalarında savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.

Pages

öz yönetimin tarihi

Kavramın ilk kullanımı 1581 yılında Hollanda’nın İspanyol krallarının kendilerine karşı zulüm yaptıkları gerekçesiyle İspanya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle olmuşsa da 18. yüzyılın ikinci yarısına yani 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesine kadar bir gelişme gösterememiştir. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan halkı dış bir yönetim, yani İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirmişlerdir. Bunun sonucu olarak ulusal self-determinasyon talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge halkı olmuşlardır.